Yazılar

Şiddetin normalleşmesi ve sokak hayvanları yasa tasarısı

Abone Ol

İLAYDA ÇAĞLA KOÇOĞLU

17 maddelik teklifle belediyelere; kuduz, bulaşıcı hastalık veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan hayvanlara ötanazi yapma, yani bu hayvanları öldürme yetkisi veriliyor.

Ancak sahipsiz hayvan popülasyonunun kamu güvenliği açısından tehdit oluşturması halinde sağlıklı hayvanlara da ötanazi yapılmasının yolu açılıyor.

AKP Grup Başkanvekili Abdullah Güler düzenlediği basın toplantısında son 20 yılda 2,5 milyona yakın sahipsiz köpeğin kısırlaştırıldığını, 550 bininin de sahiplendirildiğini belirterek sokak hayvanlarının barınaklara alınması, sahiplendirilmesi, kısırlaştırılması konusunda belediyelerin aldığı önlemlerin yetersiz olduğunu ve kuduz riskli vakaların arttığını savundu. Devamında ise, yapılan değişiklikle sokak hayvanlarıyla ilgili yetkilerin belediyelere bırakıldığını kaydederek “Bakım, beslenme noktasında iyi örnekleri olan belediyeler olduğu gibi kanunun açık emrine rağmen maalesef bütçeyi kullanmayan, yeterli çalışma yapmayan mahalli idarelerimiz var. Bu uygulamayı yapmayanlara 6 aydan 2 yıla kadar hapis yaptırımı öngörüyoruz” dedi.

Söz konusu yasa tasarısı gündeme geldiğinden beri daha doğrusu aşırı sağ görüş tarafından gündeme getirilip çeşitli medya araçları tarafından konu bir algı yönetimi haline geldiğinden beri sürekli olarak Avrupa örnek model olarak gösterilmekte. Ancak, Avrupa’da benzer bir uygulama bulunmamakta hatta örnek olarak İspanya sokak hayvanları uyutmayı 2023 itibariyle yasakladı. AA'nın İspanya'da sivil toplum örgütü Affinty Vakfı'nın verilerinden derlediği habere göre, her yıl 200 binden fazla kedi ve köpek, sahiplerinin hayatını kaybetmesi veya onlara bakamaması nedeniyle sokağa terk ediliyor. Bu sayı, 2023'te 280 binle rekor seviyeye ulaştı. Özel ve kamu yönetimindeki barınak sayısını arttıran İspanya, terk edilen kedi ve köpeklerin yüzde 40’ını sahiplendiriyor.

Komşumuz Yunanistan ise sokak hayvanlarını aşılayıp kısırlaştırıp aldığı yere bırakıyor.

Hollanda, sokak hayvanlarıyla birlikte yaşam konusunda başarılı ülke olarak gösterilen ülkelerden. Günümüzdeki düzenlemelere bakıldığında ise hükümetin kısırlaştırmaya yoğunlaşan bir program izlediği görülüyor. Bu program, “Topla, Kısırlaştır, Aşıla ve Aldığın Yere Bırak” adını taşıyor. Ayrıca Hollanda polisi bünyesinde, sadece hayvanlara karşı işlenen suçları takip eden bir birim bulunuyor. Bu programın ülkede kısa vadeli değil, uzun bir zaman dilimine yayılarak uygulandığı görülüyor.

İstanbul Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’nde hazırlanan çeşitli tez çalışmalarının araştırma sonuçları gösteriyor ki, İstanbullular sokak hayvanlarına karşı farklı duygulara sahip ancak bu duygular ağırlıklı olarak merhamet, üzüntü ve sevgi odaklarında toplanıyor.

Hasan Tahsin Kokonalıoğlu’nun 2022 yılında yazdığı yüksek lisans tezinde yaptığı araştırma sonucunda şu sonuca ulaşılmıştır; ‘’İstanbul’da sokak hayvanlarıyla karşılaşmalarının farklı, değişik ya da eşsiz olarak adlandırılabilecek anılar ortaya çıkardığı düşünülmektedir. Toplanan cevaplardan, İstanbul’da bulunan sokak hayvanlarının ve yerel halkın sokak hayvanlarını kabullenerek hayatın, toplumun, birer parçası haline getirme davranışlarının alışılagelmişin dışında bir kültür olarak görüldüğü anlaşılmakta. Bu durum görüşmelerin çoğunluğunda olumlu bir hissiyatın yaratıldığı şeklinde yorumlanmıştır. Aynı zamanda sokakta yaşayan hayvanlarının bakımlı ve iyi durumda oldukları belirtilmiştir.’’

Neoliberalizm, şehirleşmeyi ve şehir hayatını da etkilemekte. Son yıllarda gelişen trendlerle birlikte şehirler, sokaklar kimliklerini kaybetmekte ve ruhsuzlaşmakta. Sokak hayvanları gerek köpekler gerek kediler gerekse kuş türleri İstanbul’un ve diğer Türkiye şehirlerinin yıllar boyu gelen ruhunu ve kültürünü yansıtmakta. Yerel halkın sokak hayvanlarıyla kurduğu ilişkilenme ise tamamen saf sevgi üstünden olmakta. Özellikle sokak köpekleri yeri geliyor yalnız sokakta yürüyen bir kadının eşlikçisi, gerek bir evin bekçisi gerekse kumpas kurulan Boji gibi bir şehir gezgini olarak karşımıza çıkmakta. Kamu yetkililerinin sahipsiz olarak nitelendirdiği sokak hayvanlarının çoğunun birden fazla sahibi ve evi bulunmakta. Binlerce gönüllü oluşturduğu ağlarla sokak hayvanlarının ailesi durumunda. Hastalandıklarında onları tedavi ettirmek için ortaklaşan binlerce aileleri var. İktidar bu ailelerin üyelerini öldürülmesine yönelik bir tasarıyı meclise getirdi.

Goethe  “Bir semtin sokak hayvanları sizden kaçmıyorsa orada yaşayın. Çünkü komşularınız güzel insanlardır” demiş. Bugün sokak hayvanlarına iyi bakılan birçok ilçe insanların yaşamayı tercih ettiği ya da yaşamak istediği yerler arasındadır.

Alexander Christie-Miller'ın The Guardian’da belirttiği gibi; Türkiye, 2004 yılında bizzat Erdoğan tarafından kabul edilen bir yasa sayesinde, sokak hayvanlarının sokakta yaşama hakkına sahip olduğu belki de dünyadaki tek ülke. 1550'lerde İstanbul'a gelen diplomat Ogier Ghiselin de Busbecq, köpeklerin bir tür "kamu malı" olduğunu yazmıştı ve sokaklarda kurulan su yalaklarını ve kulübeleri, insanların onları beslemesi için et parçaları satan satıcıları anlatmıştı.

Osmanlı İmparatorluğu rakip Avrupalı güçler karşısında geriledikçe, hem yabancılar hem de Osmanlı reformistleri köpekleri daha geniş bir geri kalmışlığın sembolü olarak görmeye başladı. Türkiye, şu an o dönemin Osmanlısı gibi Avrupa ülkelerinin çok gerisinde. Çok gerisinde olmasının yanı sıra aynı zamanda Cumhuriyet tarihinin en büyük itibar kaybıyla karşı karşıya diplomasi dünyasında ve bu itibar kaybını 1908 Osmanlısı gibi kendi kültürünün parçası sokak hayvanlarından çıkarmakta.

Tüm bunların yanında iktidar uzun zamandır göz ettiği rıza üretme politikasını bu tasarıda da uyguluyor. Topluma doğrudan baskı uygulamak yerine ona şiddet izlettirerek şiddeti, kötülüğü katliamı normalleştirerek içindeki vicdanı ve adalet dengesini tamamen bozma amacı taşıyor.

Sahip olduğumuz kültür için, ekolojik denge için ve vicdanımız için katliam yasasının karşısında durmalıyız. Öldürmek hiçbir zaman çözüm değil. Topla, Kısırlaştır, Aşıla ve Aldığın Yere Bırak!