İktidarın öncesiz, sonrasız kesintisiz ve mutlak görüldüğü AKP döneminden sonra iktidarın geçici, normların kalıcı olduğu bir Türkiye tekrar inşa edilecek. Ama AKP’nin olası geri dönüşü de hesaba katılmalı. 2023 seçimlerinde genel beklenti, muhalefetin seçim zaferine ulaşması. Gelecek seçimlerdeki zaferin ardından yapılması gerekenler de en az seçimleri kazanmak için yapılması gerekenler kadar tartışılıyor. Güçlendirilmiş parlamenter sistemin ve çeşitli demokratik reformların ilk öne çıkan vaatler olarak muhalefetin odağında olması da eleştiriliyor. Parçalı muhalefetin en geniş tabanlı organizasyonu 6’lı Masa’nın ana çatısını oluşturan güçlendirilmiş parlamenter sistemin halkın öncelikli dertlerinden ziyade siyasal elitlerin sorunlarını çözmeyi önceleyen bir öneri olduğu dahi söylenebilir. Ancak 6 farklı siyasi partiyi farklı bir teorik çerçevede yanyana getirmenin imkansızlığı da kabul edilmeli. İktidarlar hegemonyayı sadece güçleriyle ve oylarıyla değil aynı zamanda da kurdukları söylem üstünlükleri ile sağlarlar. Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” söylemi bir hegemon söylem kurma denemesi olarak öne sürüldü. Helalleşmenin içi Kılıçdaroğlu’nun partisi tarafından güçlü şekilde doldurulamadı ve partisinden yeterli desteği görmedi. Helalleşme ile birlikte muhatap alınan bireysel aktörlerle faydalı temaslar sağlansa da kavram üstünde kamuoyunda bir hegemonya oluşturulamadığı için konunun farklı aktörlerin mağduriyet yarışına dönüşmesi riski görüldü. Helalleşme küçümsense de netameli sorunlara dair nispeten güvenli bir yaklaşım olarak da kullanılabileceği görülmeli. Kürt meselesinin HDP ile tartışılmasının mümkün olmadığı günlerde, mağdurlarla doğrudan temas, konuyu meşru alanda kalarak konuşma çabasıdır ve kıymetli görülmelidir. Bütün bunların yanında ekonomiyi önceleyen muhaliflerin de sayısı fazla. Ancak bu kesim de kendisi içinde ikiye ayrılıyor. Sol-popülist ve finansal istikrarı önceleyen  iki yaklaşım etkin muhalefette. Neticede iki yaklaşımın bir ortasının siyaseten bulması gerekecek.
AKP sonrasında iktidara gelecek muhalefet kendi hikayesini yazmalı, tüm dünyaya sağ-popülist bir iktidarı yenen büyük dayanışmanın ve kararlı muhalefetin demokratik örneği olarak kendisini tanıtmalıdır.
Türkiye’de muhalefetin AKP sonrasına dair analizleri olabildiğince iyimser. AKP’yi, AKP tabanını ve AKP’nin müttefiklerini küçümseyen bir çerçevede değerlendirmeler yapılıyor. 20 senelik AKP iktidarının en kötü yanlarının başında 20 sene sürmesi geliyor. 20 sene süren bir iktidar elit dönüşümünü kilitliyor. Uzun AKP dönemi sosyal, entelektüel mobiliteyi kısıtlıyor. Ayrıca iktidara yaslanan yapılarda bir pervasızlık, hukuksuzluğa yatkınlık da beraberinde geliyor. 20 senelik, partizan ve toplumun bir kısmını “hakiki” millet gibi gören AKP bir partinin iktidarında normlar, kurallar, gelenekler, alışkanlıklar eriyor. AKP sonrasında en önemli reform, AKP’nin gitmesi olacaktır. AKP’nin gitmesi AKP’yi ilahi, aşkın iddialarında yenilmiş sıradan bir siyasi parti mertebesine yerleştirmeye başlayacak. Ülkede partidense, iktidardansa normun gücünün yükselişini göreceğiz. Çünkü iktidar değişebilir bir olgu olarak anlaşılmaya başlanacak. İktidarın öncesiz, sonrasız kesintisiz ve mutlak görüldüğü AKP döneminden sonra iktidarın geçici, normların kalıcı olduğu bir Türkiye tekrar inşa edilecek. Ama AKP’nin olası geri dönüşü de hesaba katılmalı. “1999 ve 2015 Haziran zaferlerinin ardından yaşanan hayal kırıklıklarının ışığında İslamcı partinin geri dönememesi için sıradaki hükümetin ekonomi başta olmak üzere her alanda başarılı olma zorunluluğu var[1] Bu yüzden 2023 seçimlerini kazanacak muhalefetin ilk önceliği gelecek seçimleri de kazanmak ve bunun için istikrarlı, halkın genelini tatmin edecek bir yönetim sergilemek olmalıdır. Muhalefet açısından en büyük başarısızlık, iktidarını AKP’ye devretmek olacaktır. Muhalefet bu bilinçle hareket etmelidir. AKP  20 senede 3 Cumhurbaşkanlığı seçimi, 6 genel seçimi, 4 yerel seçimi ve 3 referandumu kazanarak içinde yaşadığımız hegemonyayı kurdu. Bu hegemonyayı dağıtmak ve ülkede demokrasiyi, kurumları yeniden inşaa etmek için bir seçim kazanmak yeterli olmayacaktır. Muhalefet de en az AKP’nin kazandığı sayıda seçim kazanmaya hazır olmalı, kısa mesafe değil maraton koşmalıdır. AKP sonrasında iktidara gelecek muhalefet kendi hikayesini yazmalı, tüm dünyaya sağ-popülist bir iktidarı yenen büyük dayanışmanın ve kararlı muhalefetin demokratik örneği olarak kendisini tanıtmalıdır. Tüm dünyanın yükselen sağ popülist dalga karşısında gıpta ile özenerek takip ettiği bir hükümet kurulmalıdır. Zaman içerisinde içeride kurulacak iktidar, dışarıda itibar sağlayacak iken; Dünyada öncü bir Türkiye de gelecek hükümete iç siyasette güç verecektir. AKP sonrasında maksimalist talepleri olanlar açısından dahi sabırlı ve uzun vadeli, kurumları önceleyen bakış en doğru siyaset tercihi olacaktır. Bu süreçte AKP’nin karşısındaki toplumsal kesimlerin kendi taleplerini yüksek sesle dile getirmeleri ve ülkede yaşanacak dönüşümün derinlerdeki motoru olmaları gerekecektir. Kadın hakları, LGBTİ+ hakları, ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü gibi sahalarda toplumsal talepler AKP sonrasında siyaset alanını sıkıştırmalı, yönlendirmelidir. Devlet kadrolarının da tüm toplumsal kesimlere açılması sağlanmalıdır. Normların, hukukun tekrar ihdas edilmesi ana gaye olmalıdır. AKP sonrasındaki dönüşüm sürecinin önündeki büyük engel muhalefetin parçalı yapısı olacaktır. Bu bağlamda seçilecek Cumhurbaşkanının kişiliği önem arz edecektir. Böylelikle %60’lara, %70’lere ulaşacak bir toplumsal destek hedeflenmelidir. %60’lara ulaşacak bir halk desteğinin sağlanması için istikrarlı, güçlü bir iktidar kurulmalıdır. Kamudaki olası disiplinsiz, partizan unsurlar ayıklanmalıdır. Yönetebilen bir iktidar ilk şarttır. Ardından başta ekonomi alanı olmak üzere halkın geniş tabana yayılan talepleri karşılanmalı ve AKP döneminde frenlenen taleplerin de önü açılmalıdır. Muhalefet halka bir istisna olmadığını göstermeli, kendi iktidarını kendisi normalleştirmelidir. --- [1] https://www.politikyol.com/13-cumhurbaskaninin-yetkilerine-neden-muhtaciz/