“Dış mihraklar” konusundaki iddialara hiçbir zaman prim vermemiş olsam da bu kez farklı düşünüyorum. Rusya ve diğer başka bazı ülkeler Türkiye’nin gelecek seçimlerinde etkili olabilir.
Geçtiğimiz günlerde, Daktilo1984’ün İlkan Dalkuç ve Nurettin Kalkan ile beraber katıldığımız
programında, Rusya ve diğer başka bazı ülkelerin de, Türkiye’nin gelecek seçimlerinde etkili olabileceğini söylüyordum. Dalkuç, Karar gazetesinde Osman Sert’in de tam o günlerde bu doğrultuda bir yazı yazdığına dikkat çekti.
Sert’in “Türkiye’yi kimin yöneteceğine Putin mi karar verecek?” başlıklı
yazısını programdan sonra okuduğumda benzer şeylere dikkat çektiğimizi gördüm. Özetle Sert, daha önce ABD seçimlerine müdahalesi meselesi de ayyuka çıkan Rusya’nın, zaten ulusal oylamalara karışmak gibi bir şaibesi olduğunu da vurgulayarak şöyle diyordu:
“Rusya’nın Türkiye medyası ve kamuoyu algısı üzerindeki gücü, Ukrayna’yı işgal etmesi ve Avrasyacılık’ın bir ölçüde zemin kaybetmesi ile azalsa da başka bir yazıda ele alınmayı hak ediyor… Erdoğan’ın sadece en sık görüştüğü değil, en uzun ve baş başa bir araya geldiği lider açık ara Putin. Birçok örnekte Erdoğan muhatabı ile yalnız görüştüğünü özellikle vurguluyor, fotoğraflar da bunu destekliyor… Görünen o ki eğer Rusya’da ya da Türkiye’de bir iktidar değişikliği olmaz ise iki lider arasındaki kapalı kapılar arasındaki bu ilişki bilinmezliğini sürdürecek.”
Yazıda, işin ekonomik boyutuna da şöyle bir atıf vardı:
“Soçi’den Türkiye için çıkan sonuç ise Erdoğan’ın seçime giderken ekonomik darboğazı aşmak için Kaşıkçı’nın katilleri ile barış yapmaktan Rusya’nın ambargoda sıkışan parasını Türkiye’ye getirmeye varana kadar her ihtimale kapı açtığı.”
“Dış mihraklar” konusundaki iddialara hiçbir zaman prim vermemiş olsam da, bu kez, bugünlerde ben de benzer şeyleri düşünüyordum. Sadece 5 Ağustos’ta Soçi’deki Erdoğan-Putin buluşması değil; öncesinde Tahran’da İran-Türkiye-Rusya liderlerinin bir araya gelmesi ve son dönemdeki Orta Doğu hareketlenmeler de, bu yönde ipuçları veriyor.
Bir yanda, Türkiye’nin ekonomik krizine, seçimler öncesi “cansuyu” olacak bazı dış kaynakların transferi var elbette. Ancak, öte yanda da, dış kaynaklı politik müdahaleler de olası.
Dış ülkeler, Türkiye’deki iç algıları ne kadar değiştirebilir? ABD’de Donald Trump’ın seçildiği oylamaya giden süreçte, gerçekten de Kremlin’in müdahalesi ve özellikle sosyal medya üzerinden geliştirdiği algıların son derece belirleyici olduğunu gördük. Türkiye’nin gelecek seçimlerinde ise, daha ziyade “hangi iktidarla daha rahat çalışırız” sorusunun çevre ülkeler ve stratejik çıkarlarının yolu Ankara’dan da geçenler arasında etkili olacağını söyleyebiliriz.
Batı’nın başka meşguliyetleri var. Türkiye’deki iç siyasete Rusya başta olmak üzere Orta Doğu ülkelerinin İran ve hatta Suriye’nin etkisi daha olası. Bu yüzden muhalefet dış politika konularına iyi çalışmak zorunda.
İran ve Rusya kadar, son günlerde temasa geçilebileceği sinyalleri verilen Esad Yönetimi de, olası bir Suriye Operasyonu’nda söz sahibi olacak. Türkiye’deki Suriyelilerin, askeri bir operasyonla oluşturulacak “güvenli bölgeye” gönderilebileceği vaadi de, seçimlerde iktidarın kullanabileceği bir kart. Hakikaten böyle bir güvenli bölge oluşturulması veya Suriyelilerin, topluca sınırdışı edilerek bu bölgeye gönderilebilmesinin mümkün olabilmesi değil konu. Mesele, bu vaadin bir seçim yatırımı olarak kullanılması olasılığı…
Geçen hafta şu
satırları kaleme almıştım:
“Belli ki, sırada Suriye’ye bir askeri operasyon var. “Suriyelilerin, güvenli bölge oluşturulması yoluyla geri gönderileceği” vaat edilecek. Daha önce, 2019’da “Barış Pınarı” Operasyonu döneminde, seçmenler gerçekten de bu vaade inanmıştı. Barış Pınarı Operasyonu’na olan kamuoyu desteği, 2018’de gerçekleşen Zeytin Dalı Operasyonu’na göre yaklaşık 10 puan daha yüksekti. Tam da Barış Pınarı’nda, “Suriyeliler güvenli bölge oluşturulup geri gönderilecek” vurgusu yapıldığı için…
Ve Barış Pınarı Operasyonu ertesinde, Cumhur İttifakı oylarını yaklaşık 5 puan arttırmış-2019 yerel seçimleri ve tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri ertesi esen rüzgarı da bir süre olsun tersine çevirmişti.”
Rusya’nın Türkiye’nin seçimlerine olabilecek etkisinin daha ziyade, askeri bu gibi operasyona yeşil ışık yakmak ve Suriye olan ilişkilerin “düzenlenmesinde” hamilik rolü üstlenmek üzerinden olabileceğini düşünüyorum.
Murat Yetkin ise, 15 Ağustos’taki
yazısında ekonomide işleri seçimlere kadar yoluna koyacak 55 milyar dolarlık şu dış destekten bahsediyordu:
“Ekonomiye pompalanarak döviz kurunu düşürecek, kış aylarında doğal gaz ve elektrik fiyatlarını indirecek, seçim öncesi hayat pahalılığına çare bulacak bu 55 milyarın dökümüyse şöyle çıkarılıyordu: Suudi Arabistan’dan 20, Katar’dan 15, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Rusya’dan ise 10’ar milyar dolar gelecekti.”
“Dış mihraklar” olarak hep geçen ABD’de Joe Biden yönetiminin ve Avrupa Birliği’nin kendi iç siyasi sorunları ve Ukrayna Savaşı kaynaklı ekonomik sıkıntılar olmak üzere bir sürü başka meşguliyetleri var. Son kertede, Türkiye’deki iktidarla da bu aralar kötü geçindikleri söylenemez. Suriye’ye yapılacak bir askeri operasyon gibi konularda da, Ankara’yı daha önce de durduramadılar; şimdi de bu veya başka konularda fazla etkileri ve hatta ilgileri olacağa benzemiyor. Türkiye’deki iç siyasete Batı’nın müdahalesinden ziyade, Rusya başta olmak üzere Orta Doğu ülkelerinin (Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan), İran ve hatta Suriye’nin etkisi olması bile daha olası.
Bu yüzden de, muhalefet de dış politika ve ilişkiler konularına iyi çalışmak ve hazırlanmak zorunda.