Finansmanın geçen sene %50 civarının kaynağı belli olmayan net hata ve noksandan gelmesi, bu belirsiz para girişleriyle fonlamanın 2023 seçime kadarki süre devam edecek olması önemli kırılganlıklar yaratmaya devam edecek. AKP ekonomi yönetimi 14 Mayıs seçimlerine kadar Yeni Ekonomi Modeli dediği yolda, muazzam seçim ekonomisi adımlarını da ekleyerek devam edecek. 2023’te seçime kadar yaşanacaklar iktidarı kimin, nasıl bir paylaşımla elde edeceğine bağlı olarak seçimden sonra ekonomideki öncelikleri belirleyecek. Bu da şüphesiz 2023’ü belirsizliklerin yüksek olduğu çift karakterli çift karakterli, zor bir yıl yapacak. Yeni Ekonomi Modeli ile geçirdiğimiz bir yıldan fazla süre, Mayıs ortasına kadar hükümetin önceliklerinin ne olacağı hakkında fikir veriyor. Yaptıklarını yapacaklarının garantisi olarak alırsak AKP’nin Ocak-Mayıs döneminde önceliği büyümeye vermesi gerçekçi. Büyümenin ivme kaybettiği üçüncü çeyrek 2022’nin ardından geride bıraktığımız yılın son ayından itibaren büyümenin iç talep üzerinden yeniden hareketlenmeye başladığını söylemek mümkün hatta.  Küresel resesyon dalgası derinleştikçe Türkiye ekonomisinde büyüme elde etmenin yolu artan oranda iç talebe ağırlık vermek olacak seçime kadar geçecek zamanda. Çeyrekten çeyreğe büyümenin hafif eksiye döneceği 4Ç2022 ardından para ve maliye politikası yoluyla iç talebe verilecek destek büyük olasılıkla 2023’te seçime kadar geçecek sürede yıllıklandırılmış %4,5 civarında büyüme elde edilmesini sağlayacak. Asgari ücret artış seviyesi, zayıflayan dış talep ve iç talebe odaklı böylesi bir önden yüklenmiş büyümenin işsizlik seviyesinde son aylarda izlenen durağanlığa çare olup olmayacağı tartışmalı. Kredilerde 2022’nin son haftalarında izlediğimiz genişleme artarak hızlanacak. Özel bankalar tüketici kredilerine yoğunlaşmaya devam ederken kamu bankalarının kurumsal kredilerde atağa geçtiğini izleyeceğiz. Kamu kaynaklarının çeşitli sübvansiyonlu kredilerle artması da geçen yıl sonunda elde edilen bütçe açığı GSMH oranını büyük olasılıkla %4 ve üzeri seviyelere doğru yöneltecek. Zaten TCMB’deki kamu mevduatındaki azalmanın seyrinden göreceli tasarruf döneminden muazzam harcama dalgasına ocak başından bu yana geçtiğimizi izlemek mümkün. Mayıs ortasına kadar geçecek sürede eş zamanlı olarak da öncelikler içinde TL’yi olabildiğinde baskı altında tutmak ana politika. Herkesin merak ettiği, biriken riskler eşliğinde TL’de yeni bir değer kaybı atağının olup olmayacağı. Bu sorunun cevabı aslında net, hükümet başarabildiği ölçüde TL’yi baskılamaya devam edecek. Portföy girişlerinin olmadığı, doğrudan yatırımın yabancı konut alımı hariç gelmediği, turizm sezonunun mevsimsel olarak etkisinin azaldığı ve Erdoğan’ın arkadaşlarından swap/mevduat girişlerinin izlenmedi elde veri. Geriye kalan 2023 için Hazine’nin erkene çektiği çok yüksek faizle dış borçlanma ve Putin’den 20-25 milyar doların da üzerine çıkarabileceği doğalgaz borç “ötelemeleri”. Bu açıdan bakınca TL’de hem her an bir yeni atak beklemek olası, hem de finans piyasalarına her gün eklenen yeni “düzenlemeler” eşliğinde gelen kısıtlama adımlarıyla TL’nin 14 Mayıs’a kadar kontrol altında tutulabilme gayreti. Büyüme önceliği enflasyon ve cari açık yaratacak Büyümeye verilen ivmenin kuşkusuz aynı dönem içinde enflasyon ve cari açık üzerinde etkileri olacak. Baz etkisi ve baskılanan TL ile enflasyonda beklenen düşüş iç talepteki güçlenme ile sınırlanacak. 14 Mayıs seçimine Nisan 2023’te TÜFE enflasyonunun yaklaşık %45 seviyesine inmiş haliyle gidilecek. Enerji fiyatlarında son aylardaki düşüş ve TL’nin değeri enflasyon açısından diğer olumlu faktörler olurken, aralık sonu açıklanan ücret artışları ve ücret artışlarının nisanda tekrar edilmesi kuşkusuz iç talepte güçlenme üzerinden fiyat baskılarını diri tutacak. Gıda fiyatları enflasyonda zaten anlamlı bir düzelme beklemek gerçekçi değil. Zincir marketlerin Rekabet Kurulu’ndan aldığı cezalar ardından  açıkladığı çeşitli ürünlerde “aylık sabit fiyat” kampanyalarının ise maliyet baskılarının yüksek olduğu ortamda etkili olması mümkün değil. Unutulmaması gereken, baz yılı etkisini beklemenin ötesinde enflasyonla bir mücadele olmadığı ve enflasyon beklentilerinin çoktan kontrolden çıktığı. TL’de bir yol kazası halinin ise doğrudan ve hızla enflasyona yansıyacağı. Ödemeler dengesi dinamikleri açısından yılın seçime kadar geçecek süresinde cari açıkta ve finansmanında bozulmanın devamı makul olur. Merkez bankasının haftalardır 128 milyar dolarda çakılı duran brüt rezervleri kadar swaplar hariç eksi 44 milyar dolarda olan net döviz rezervleri elbette 14 Mayıs seçimine kadar ilgi odağı kalacak. Kur Korumalı Mevduatta izlenen çözülmenin seyri, buradan çıkan paranın dövize mi, ucuz krediler eşliğinde tüketime mi yöneleceği de önemli. Cari açık açısından dinamikler olumsuz. Büyümeye ivme verildiği seçim geri sayımında ihracat artışı başta dış talep ve kısmen güçlenen TL nedeniyle yavaşlarken, ithalat artış hızı göreceli olarak çok güçlü kalmaya devam edecek. İç talebin üretimde yarattığı ara malı ithalatı baskısı yanında aşırı negatif reel faiz ortamında hızlandığı görülen altın ithalatı açısından 2023’te seçime kadar olan sürede yavaşlama mantıklı değil. Ukrayna işgali ile fırlayan enerji fiyatlarının olumlu baz etkisi enerji ithalatına yansımadan önce Ocak-Nisan döneminde dış ticaret açığı artarken cari açığın da ilk dört ayda 20 milyar dolara yaklaşmasına neden olacak. 2021 sonunda GSMH’ye göre %1 civarında olan, 2022 sonunda yaklaşık 48 milyar dolarla GSMH’nin %5’ne yükselen ve o seviyede 2023 ilk çeyrek devam etmesi beklenen cari açık hükümetin seçime kadar omuzlamaya çalışacağı önemli bir TL baskısı yaratacak. Finansmanın geçen sene %50 civarının kaynağı belli olmayan net hata ve noksandan gelmesi, bu belirsiz para girişleriyle fonlamanın 2023 seçime kadarki süre devam edecek olması önemli kırılganlıklar yaratmaya devam edecek. Tüm bunlar, AKP iktidarının seçime giden süreçte nasıl kırılgan bir ekonomik dengede ilerlemekte olduğunu, işler beklendiği gibi gitmez de yerli yatırımcı güvensizlik hissiyle yeniden dövize yönelmeye başlarsa tüm dengelerin tuz buz olacağı bir bıçak sırtını anlatıyor. Seçimin ardından da gelecek yönetime de ne derece riskli bir ekonomik yapı devretmekte olduklarını.