Cumhuriyetin ikinci yüz yılında demokrasiyi taçlandırmaktan söz etmenin gereği, sırtları değil yüzleri sola dönmek olmalıdır. Sağ seçmenin sırtını sıvazlamakla sonuç alınamaz.  İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesinin, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verdiği 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası ve siyasi yasak kararı bir haftadır çok değişik boyutlarıyla tartışılıyor. Üst mahkemelerce onaylansın veya onaylanmasın, konu şimdiden Türk siyaset ve yargı tarihinde özgün vakalardan biri olarak yerini aldı. İktidar, yükselen tepkileri göğüsleyebilmek için, algı operasyonu olarak “muhalefet partileri kendi içlerinde birbirlerine komplo kurdular” yalanını yaygınlaştırdı. Bu sözler bir anlamda yargının siyasetçilerin isteğiyle karar verdiğinin ikrarıydı. Ama kimse bununla ilgilenmedi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu TBMM grup toplantısındaki konuşmasında, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ilişkin “biz baba oğul gibiyiz” dedi ve iktidarın yalanını tarihin çöplüğüne gönderdi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in ve partinin ileri gelenlerinin bazı davranış ve sözleri, iktidarın ortaya koymaya çalıştığı bu oyuna çanak tutmaktadır. Bunların başında  ‘kazanılabilir Cumhurbaşkanı’ adayı vurgusuyla, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına soğuk baktıklarını gösteren davranış ve sözleri geliyor. Meral Akşener’in karar sonrasında Ekrem İmamoğlu ile kurduğu ilişki, yaptığı konuşmalardaki tarz ve üslup bu algıyı güçlendirdi. CHP’nin içinde, bu konudaki rahatsızlığın tırmandığı gözlemlendi. İki parti lideri arasında “kriz var” izlenimi doğdu. Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olması için çalışanların; akademisyen, yazar, gazeteci, STK temsilcisi, yazılı, sözlü veya sosyal medya trollerinin, İmamoğlu’na ve CHP’ye verdikleri zarar da az değil. Dahası bunların, aday belirlemeyi de zora sokan yaklaşım ve çalışmalar olduğu gözden kaçırılıyor. İmamoğlu kararı sonrasında Saraçhane’de iki gün üst üste yapılan etkinlikler, Türk siyaseti kadar muhalefet partileri açısından da tarihi önemde bir arada duruş, itiraz ediş ve varoluş tarzı oluşturdu. İçişlerinin İBB hakkında savcılığa ilettiği rapor, İktidarın 2023 seçimleri önce Ekrem İmamoğlu’nun yerine kayyım atama planı olabileceği gösterir nitelikte. Oyun devam ediyor. Mesele İmamoğlu’nun aday olmasıyla sınırlı değil. Ancak Saraçhanede ciddi bir yanlış yapıldı.  Kararın verildiği akşam da, bir gün sonra yapılan Saraçhane mitinginde de sadece Altılı Masa veya CHP- İYİ Parti seçmenleri yoktu. Emek ve Özgürlük İttifakı ve Sosyalist Güç Birliği partilerinin seçmenleri de Saraçhane’deydi. İlk gece EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ve BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, İmamoğlu ve Akşener’in konuşması sırasında aracın üstündeydiler. Ama İmamoğlu kendileri için siyasi nezaket gösteren bir cümle dahi kurmadı. 15 Aralık 2022 Perşembe günü Saraçhane’de konuşan parti sözcüleri, sanki altı parti dışında diğer muhalif partilerin seçmenleri o meydanda yokmuş gibi konuştular. Saraçhanede olan HDP’li, EMEP’li, TİP’li, Sol Partili, DSİP’li veya diğer sol ve sağ partilerin seçmenlerini yok saydılar. Daha doğrusu bu güne kadar yoklarmış gibi davranılıyordu, bu tutum devam ettirildi. Bu tutumun siyasal bir tercih olduğu biliniyor. Ancak seçimlerde sandığa çarpma ihtimali çok yüksek bir tercih. Altılı Masa’ya yapılan uyarı ve eleştirilerin başında gelen konulardan biri de çalışmaları ve hazırlıkları kapalı devre yürütmeleri, altı parti dışındaki partilere karşı tutumları oldu. Altılı Masanın, özellikle seçimlerin kazanılmasında kritik role sahip HDP’ye ve demokratikleşmenin en önemli sorunu olan Kürt meselesine yaklaşımı, oldukça yaygın uyarı ve eleştiri konusu olmaktadır. Bu eleştiriler, 14-15 Aralık Saraçhane buluşmalarından sonra sosyal medyada oldukça yaygın bir şekilde ve birçoğu haklı siyasal sitem içeren paylaşımlarla dile getirildi.
Altılı Masanın, özellikle seçimlerin kazanılmasında kritik role sahip HDP’ye ve demokratikleşmenin en önemli sorunu olan Kürt meselesine yaklaşımı, oldukça yaygın uyarı ve eleştiri konusu olmaktadır.
Burada birkaç yanlış birden yapılmıştır. Bu konuda yapılmış eleştiri ve uyarıların dikkate alınmaması bunların başında geliyor. Sarayın ‘en iyisini, en doğrusunu biz biliriz’ yaklaşımının, tavırlarının başka bir türevi/  benzeri. Altılı Masa’nın kapalı devre seçim çalışması yürüteceğine ilişkin haklı algıyı güçlendirdi. Keza 2019 seçimlerinde Ekrem İmamoğlu’na oy vermiş ve Saraçhane’ye gelen HDP’lilere ve diğer partililere haksızlık edilmiştir. Seçim başarısında önemli katkısı olduğu çok açık olan Kürt seçmenler incitilmiş ve göz ardı edilmiştir. Bir kırılma işareti belirmiştir. Altılı Masa özellikle Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasını Saraçhane’de olduğu gibi kendi dar mutabakatlarıyla sınırlı bir kapsam, söylem, dil ve tarzda yürütürse, muhtemel seçmen potansiyelini de sınırlamayı tercih etmiş olacaktır. DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ın Saraçhanedeki kapsayıcı ve alandakilere dokunan konuşması, kısmen de olsa bu değerlendirmelerden muaftır. Ali Babacan, kısa konuşmasında sorunun geniş boyutlu ve derin olduğuna işaret etti. Bu yönüyle Babacan’ın konuşması daha kapsayıcı, net ve bir ölçüde cesurdu.  İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Saray tarafından yargı eliyle siyaset dışına atılmak ve belediye başkanlığının ele geçirilmek istenmesi, bu ülkenin yakın tarihinde yaşanan bir ilk değildir. Bunu bir ilk olarak sunmak, konuşmak bir tür ayrımcılık ve dışlama siyasetidir. Altılı Masa, Saraçhane’de olup bitenlerden ders çıkarmalı ve benzer yanlışları tekrarlamamalıdır. Kapsayıcı ve sorunlara bütünsel yaklaşım sergilenmelidir. Cumhuriyetin ikinci yüz yılında demokrasiyi taçlandırmaktan söz etmenin gereği, sırtları değil yüzleri sola dönmek olmalıdır. Sağ seçmenin sırtını sıvazlamakla sonuç alınamaz.