Saksonya-Anhalt seçimleri: Neonazi partisi AfD iktidara mı yürüyor?
Politikyol
Almanya'nın doğusunda bulunan Saksonya-Anhalt eyaletinde 6 Haziran'da eyalet parlamentosu seçimleri yapılacak. "E ne olmuş" dediğinizi duyar gibiyim ancak bu seçimler ülke tarihinde olası yeni ve büyük bir siyasi kırılmaya işaret ediyor. Almanya'da, bu seçimlerin ardından ortaya çıkacak tablo eşliğinde kendisini gösterecek yeni bir politik kaosun kokusu şimdiden yayılmaya başladı.
Saksonya-Anhalt, batıya sosyalist Doğu Almanya'nın dağılmasından sonra katılan eyaletlerden biri. Hemen hemen tüm eski doğu Almanya eyaletlerinde olduğu gibi neonazi hareketlerin ve partilerin oldukça güçlü olduğu bir eyalet. Tabiatıyla şu anda Almanya Federal Meclisi'nde ana muhalefet sıralarında oturan neonazi partisi Almanya için Alternatif'in de (AFD) ülke çapında en güçlü olduğu eyaletler arasında yer alıyor.
Yazıyı açmaya 6 Haziran'da yapılacak seçimlere ilişkin olarak INSA tarafından yapılan son anketin verilerini paylaşarak başlayalım. Ankete göre seçimde, Başbakan Angela Merkel’ın partisi Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) yüzde 26, Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) yüzde 10, Yeşiller yüzde 12, liberal Hür Demokrat Parti (FDP) yüzde 6, Sol Parti (Die Linke) yüzde 13, neonazi AfD ise yüzde 24 civarında oy alıyor. Yani seçimi toplamda yüzde 50'lik oy oranıyla sağcı kanatta yer alan CDU ve AfD birlikte domine ediyor. Şu anda eyaleti CDU, Yeşiller ve SPD'den oluşan koalisyon yönetiyor ancak muhafazakâr CDU'nun seçmenleri Yeşilleri hiç sevmiyor ve bir an önce koalisyonun dağılmasını istiyor. Koalisyon öyle bir haldeki eyalet parlamentosuna sunulan kanun tekliflerinde dahi farklı renklerde oylar kullanıyorlar. Bu durumun son örneği radyo lisans ücretlerine ilişkin kanunda yaşandı. Lisans ücretlerinin yeniden düzenlenmesini öngören kanun teklifinin görüşülmesinde ve oylanmasında CDU ve AfD'nin birlikte hareket etmesi dikkatlerden kaçmadı. Bazı siyaset uzmanları, eyalet parlamentosunda milletvekilleri arasında yaşanan bu türden flörtleşmelerin seçim sonrasına yönelik bir ön hazırlık olarak görülmesi gerektiğini dile getirdi.
Bahse konu oylamanın ardından bazı CDU'lu milletvekillerinin AfD ile oldukça uyumlu çalıştıklarını "ima etmeleri" partinin eyalet teşkilatında yoğun bir tepkiye neden oldu. Eyalet delegesi 20 CDU'lu bir araya gelerek parti üst yönetimine yönelik bir bildiri yayımladı. Delegeler, bildiride "Açıktan nasyonal sosyalist fikirleri yayan AfD ile her ne şekilde olursa olsun kesinlikle işbirliğine gidilmemesi, aksi halde partinin gelecekte daha ağır bedeller ödemek zorunda kalacağı" uyarısında bulundu. Bu bildiriyi, halihazırda eyalet Adalet Bakanı CDU’lu Anne-Marie Keding de imzaladı. Tehlikenin boyutu tahmin edilenden çok daha büyük anlayacağınız.
CDU Saksonya-Anhalt yönetiminin bildiriye nasıl bir yanıt verdiğine ilişkin bir bilgi henüz kamuoyuna yansımadı ancak yönetimin sessizliğinin parti üyelerinin tedirginliğini daha da artırdığı açık bir şekilde görülüyor. CDU Genel Merkezi, daha önce Thüringen eyaletindeki parlamento seçimlerinde, CDU parti grubunun Sol Partili Başkan adayına karşı neonazi AfD ile ortaklaşa kumpas kurması üzerine yaptığı bir açıklamada, "AfD ile hangi düzeyde olursa olsun bir işbirliğini kesinlikle reddettiklerini" kamuoyuna deklare etmişti ancak tüm bunların sonunda yanıt bekleyen en önemli soru şu: Bünyesinde AfD'den sonra en fazla ırkçıyı ve neofaşisti barındıran CDU, neonazilerle -yerel düzeyde de olsa- bir işbirliğine daha ne kadar direnebilecek? Özellikle metrekareye 5 neonazinin düştüğü doğu eyaletlerinde CDU üyeleri, partinin "sol" kanatla koalisyon yapmasına bu kadar kızıyorken...
Seçimlerin ardından yukarıda verilerini paylaştığım ankete yakın bir tablo şekillenirse ne olacak peki? AfD ile koalisyon dışında iki ihtimal öne çıkıyor: Birincisi SPD ve Yeşiller ile koalisyona devam edilmesi ki bu pek olası görünmüyor. Çünkü bu 3 parti kimyaları itibarıyla çok uyumsuz. Diğer ihtimal ise liberal FDP ile bir azınlık hükümeti kurulması. Ancak… Bu "ancak" çok önemli. Burada bu azınlık hükümetinin dışarıdan desteklenmesi gerekiyor. Yeşiller ve SPD buna yanaşmayacaklarının ipuçlarını zaman zaman yaptıkları açıklamalarda veriyorlar. O zaman geriye kalıyor AfD. CDU'nun liberaller ile girişilecek bir azınlık hükümeti macerasında mutlaka AfD'nin dışarıdan desteğine ihtiyaç duyacağı açık bir şekilde ortada. O zaman da ipleri tamamen neonazilerin elinde olan bir azınlık hükümeti oluşacak. Bu durumun, neonazilerin iktidara direkt gelmesinden farkı nedir? Hiçbir farkı olmadığını zaman gösterecek tabii ki.
MANZARA-İ UMUMİYE NE DİYOR?
Biraz da genel tabloya ilişkin bir şeyler söyleyeyim. Öncelikle şunu ifade etmek gerekiyor ki, faşist parti ülkenin doğusunda çok güçlü. Doğu Almanya’dan kopan eyaletlerde yaşayanlar, kendilerini batıya ait hissetmiyorlar ve sürekli olarak “ikinci sınıf vatandaş” psikolojisi içerisinde yaşıyorlar. Faşist parti bu duygusal kırılmayı oldukça verimli bir şekilde yağmalıyor ve kendisini batının dayattığı sistem tarafından “ezilen Almanlar”ın temsilcisi olarak pazarlıyor. Bu pazarlama faaliyetinin alıcısının oldukça fazla olduğu önceki seçimlerde görüldü.
Bununla birlikte, Almanya’da bundan 2 yıl önce gerçekleşen diğer doğu eyaletleri Brandenburg ve Saksonya seçimlerinde AfD'nin yakaladığı “sarsıcı” başarının etkileri halen sürüyor. Bu seçim başarılarının ardından neonazi partisinin yerelde de olsa bir iktidarının mümkün olup olmadığı konusu uzun bir zamandır zaten tartışılıyor. Bu tartışmalar kabaca iki ana eksen etrafında yürütülüyor. Bunlar, “hangi şart altında olursa olsun faşist parti ile ortaklık yapılmaması” ve “faşist partinin daha fazla görmezden gelinmesinin onun yükselmesini sağlamaktan başka bir işe yaramadığı, oysa iktidara konuşlanmış bir AfD’nin ‘protesto partisi’ olması özelliğini yitireceği ve büyüsünün bozulacağı” savunuları etrafında kategorize oluyor. Bu son tezi savunanlarının kendilerine züğürt tesellisi aradıkları muhakkak. Şöyle bir üstten faşist partilerin iktidara geldikten sonra giriştikleri eylemlere baksalar meselenin hangi noktalara evrileceği konusunda bir fikir sahibi olabilirler. Öyle 1930’lara falan baksınlar demiyorum. 2021’in Macaristanı’na ya da Polonyası’na bakmaları yeterli olur.
Bu nedenle, neofaşistlerin herhangi bir halde, ne olursa olsun ülkenin herhangi bir eyaletinde yönetime gelmelerinin uygun olmadığı açık bir şekilde ortada. Zira dünyanın tüm faşistlerinde olduğu gibi Alman faşistleri de cehaletten, hurafelerden ve mitlerden besleniyor. Bu nedenle topluma “nefret” ve “ötekileştirmeden” başka verebilecekleri bir şey olduğuna inanmıyorum.
Ayrıca, bu iktidara gelişin diğer eyaletlerde domino taşı etkisi yaratacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu etkiyi yaratacaktır çünkü, zaten ülkede 2015 yılından bu yana yükselen İslamofobi kaynaklı ırkçılık artık olgunlaşma ve günlük hayata yerleşme aşamasını tamamlamış bulunuyor ve bu bağlamda neofaşistlere kucak açacak milyonlar var Almanya’da. Aksi halde, bir süre önce Alman medyasında da konu olan, Berlin’deki bir alt geçidin duvarına yağlı boya ve oldukça büyük harflerle yazılan “Müslümanlardansa Neonazileri tercih ederim” cümlesine ilişkin olarak akıllara takılan “durduk yerde nereden çıktı bu” sorusu oldukça mantıksız olurdu.
Sonuç olarak, en kötü senaryo gerçekleşir ve CDU Saksonya-Anhalt yönetimi, genel merkezi çiğneyerek neonazi partisi ile bir koalisyon flörtüne başlayıp bunu nikâhla sonuçlandırırsa, muhafazakârlar Almanya tarihinde bir kez daha ülkeyi faşizme teslim eden siyasi odak pozisyonuna düşecekler. Naziler ise 1945'ten sonra ilk kez ülkede "yönetici" sıfatıyla boy gösterecekler. Liberallerle bir azınlık hükümeti arayışları da yine neonazilerin insafına terk edileceği için farklı bir sonuç doğurmayacak. Alman politikacılar, faşist söylemleri siyasetin merkezine taşıya taşıya kendilerini artan bir şekilde neonazi partisine muhtaç hale getiriyorlar. Merkez sol ya da merkez sağda faşist söylemlere yönelik devam eden güçlü eğilim yalnızca faşist partinin toplumsal zihinde legalize olmasına ve politik sahada daha da güçlenmesine neden oluyor. Ne de olsa taklitler sadece asıllarını yaşatıyor.
YEŞİLLER PANZEHİR OLUR MU?
Öte yandan, Almanya'da Bündnis 90/Die Grünen (Yeşiller), federal parlamento seçimlerine birkaç ay kala anketlerde bir ara Hristiyan Birlik'in (CDU/CSU) 3 puan kadar önünde görünüyordu. Son anketler Hristiyan Birlik’in ufak bir farkla da olsa yeniden öne geçtiğini gösteriyor.
Almanya'da faşist söylemin siyasette ciddi miktarlarda bir taban yarattığını ve faşist söyleme oy verenlerin büyük bir bölümünün artık ideolojik saiklerle sandığa gittiğini söyleyebiliriz. Geleneksel partilerin, “Seçmenler bize kızdığı faşist hareketlere oy veriyor. Protesto oyu bunlar” romantikliği darmadağın olalı epey oldu. Faşist söylem ortanın solunu bırakın radikal solda dahi kendisine sempatizan kazanıyor. Daha geçenlerde yapılan bir araştırma Sol Parti (Die Linke) seçmenleri arasında bile az miktarda da olsa neofaşist söylemlere sıcak bakanların bulunduğunu ortaya koydu. Daha birkaç hafta önce Yeşiller'den Tübingen kentinde belediye başkanlığı yapan Boris Palmer, Afrikalı bir futbolcu için ırkçı kelimeler içeren bir mesaj paylaştı sosyal medyasında. Adamı partiden atmaya çalışıyor şimdi Yeşiller.
Ezcümle faşist söylem, ülkede partiler üstü hale gelmiş ve toplumun önemli bir bölümünün sempatisini kazanmış durumda. Bu söylem, aynı zamanda argümanlarıyla şu anda merkez siyaseti domine ediyor. Almanlar, burjuva demokrasisi aparatı Yeşiller ile bu işi çözebileceklerini düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Faşizmin zehrinin panzehiri sosyalizmdir o da bu kıyılardan çok uzakta... İnsanların sol politikalar adına umut bağladığı Sol Parti ise tamamen başka havalarda, bambaşka dünyalarda… Anketlerde yüzde 6-7 bandına kadar gerilediği görülen Sol Parti; paniğe kapılmadan, emin bir şekilde erimeyi sürdürüyor. Zaten 1 puan sonrası seçim barajı… Kafaları güzel oldukça yani. Hayırlı olsun.
Yorumlar
Popüler Haberler
Yasadışı bahis operasyonu: Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'e tutuklama talebi
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Otopsi raporu ortaya çıktı: Rojin'in ölüm nedeni belli oldu