Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet önlenebilir
Politikyol
Son on yılda 5 binden fazla doktor istifa etti. Son 3 yılda yurt dışına taşınmak isteyen doktor sayısında artış var. 2012'de sadece 59 doktor taşınma amacıyla başvururken, 2021'in ilk 11 ayında bu sayı 1200'ü aşmıştı.
İnsanlık tarihi kadar eski addedilen şiddet, gündelik hayatımızda en fazla kanıksadığımız olaylardan biridir. Pandeminin başlangıcında alkışlarla destek verdiğimiz sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddet olayları toplumun içinde bulunduğu sosyo-psikolojik ortamın ne kadar sağlıksız olduğuna dair ipuçları vermektedir. Sağlık alanında ortaya çıkan şiddet haberleri neredeyse haber kuruluşlarının gündeminin asli unsuru, rutini haline gelmiştir. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet hiçbir şekilde mazereti olmayan şiddet olup, acilen önlem alınması gereken bir şiddettir.
İnsanlığın tarihinde şiddetin yerini anlamak için Erich Fromm’un “Sevginin ve Şiddetin Kaynağı” adlı eserine başvurabiliriz. Fromm eserinin ilk bölümünde “İnsan kurt mu, kuzu mu?” sorusunu sorar[1]. İnsanların kuzu olduğuna inananlara göre, “kendileri için zararlı olsa bile, insanlar onlara söylenenlerden kolaylıkla etkilenirler; yıkımdan başka bir şey getirmeyen savaşlarda önderlerini körü körüne izlerler; belli bir inançla söylenen, kaba kuvvetle de desteklenen her şeye —papazların ve kralların sert tehditlerinden gizli ya da açık dolandırıcıların kandırıcı çağrılarına dek her türlü saçmalığa— inanırlar... Büyük engizitörler ve diktatörler kendi düzenlerini oluştururken insanların kuzu olduğu fikrine dayanmışlardır” der.
İnsanların kurt olduğuna inananlara göre ise, insanlık tarihi kanla yazılmıştır. “İnsanın istencini kırmak için şiddetin şaşmaz bir biçimde uygulandığı bir tarihtir bu. Hitler milyonlarca Yahudi'yi tek başına mı yok etti? Stalin siyasal düşmanlarını kendi başına mı ortadan kaldırdı? Bu kişiler yalnız değildiler; kendileri için yalnız isteyerek değil, koşa koşa adam öldüren, işkence yapan binlerce yardımcıları vardı, insanın insana karşı acımasızlığına her yerde —acımasız savaşlarda, cinayet ve ırza geçmelerde, güçlünün güçsüzü sömürmesinde, işkence gören, acı çeken canlıların inlemelerine kimsenin kulak vermemesinde, bunlara herkesin yüreğini kapamasında— tanık olmuyor muyuz?
Bütün bunlar Hobbes gibi düşünenleri homo hominilupus (insan insanın kurdudur) inancına götürdü. Bu gerçekler bugün de çoğumuza, insanın doğuştan kötü ve yıkıcı olduğunu, en çok sevdiği eğlenceden, daha azılı katillerden korktuğu için vazgeçen bir katil olduğunu düşündürüyor” der.
Kanla ve şiddetle yazılan tarihin sayfalarına bakıldığında şiddet salt bireysel düzeyde kalmamış, toplumsal-kültürel düzeylerde desteklenen bir olgu olagelmiştir. Tarih dışında gündelik hayatımızda şiddetin kanıksanmış hali toplumsal-kültürel kodlarla normalleştirilmiş ve neredeyse “genel kabul görmüş” bir forma dönüşmüştür. Sıklıkla karşılaştığımız temel şiddet türleri fiziksel şiddet, duygusal (psikolojik) şiddet, ekonomik şiddet, sözel şiddet ve cinsel şiddettir.
Karı-koca arasına girilmez denilerek normalleştirilen aile içi şiddet, akranlar arasındaki şiddet, taraftarlar arasında yaşanan sporda şiddet, medyanın çeşitli reality programları, haberler veya diziler aracılığıyla popülerleştirdiği ve yeniden ürettiği şiddet, işyerinde maruz kalınan dozu mobbingden fiziksel şiddete uzanan şiddet görünümlerinin ardındaki toplumsal olarak kabul gören değer yargılarını ve kültürel normalleştirme kodlarını yadsımak mümkün değildir.
SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDET KAYDA ALINIYOR MU?
Sağlık çalışanlarına yönelik olarak ortaya çıkan şiddet, diğer iş yeri şiddet türlerine göre daha yaygındır ve aslında görünenden daha az kayda alınmaktadır. Sağlık çalışanlarının maruz kaldığı şiddete ilişkin yurt dışı ve yurt içinde birçok çalışma yapılmıştır. Çalışmalardan elde edilen bulgulara göre sağlıkta şiddet vakalarının çok az oranda bildirildiği, sadece yaralanma gibi ciddi olayların şiddet olarak algılandığı, duygusal şiddet, sözel şiddet gibi diğerlerinin bildirilmediği çalışmalarda öne çıkmıştır.
Sağlık kurumlarındaki şiddet, “hasta, hasta yakınları ya da diğer herhangi bir kişiden gelen, sağlık çalışanı için risk oluşturan, tehdit davranışı, sözel tehdit, fiziksel saldırı ve cinsel saldırından oluşan durum olarak tanımlanır. 2013 yılında TBMM tarafından hazırlanmış olan “Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporunu’na[2] göre ölçülmesi, tanımlanması ve algılanmasındaki zorluk nedeniyle ön plana çıkamayan psikolojik şiddet fiziksel şiddetten daha fazla yaşanmaktadır. Bu nedenle bizim gördüğümüz aslında buzdağının bir kısmıdır. Sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanlar genellikle hastalar, hasta yakınları, refakatçılarıdır. Sağlık çalışanına bir başka sağlık çalışanının uyguladığı şiddet ise mobbing (yıldırma, psikolojik taciz) niteliğindeki olaylardır.
Hastalardan, hasta yakınlarından ve refakatçılardan sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ise sağlık hizmeti veren kuruluşlarda çalışan herkesi ve her cinsiyeti tehdit eden bir problemdir. Bununla birlikte, acil servis çalışanları, psikiyatri servisleri, yoğun bakım üniteleri, yaşlı bakım üniteleri ve cerrahi birimlerde çalışan sağlık çalışanları daha fazla şiddete maruz kalmaktadır. Raporda yer alan bilgilere göre, sağlıkta şiddet oranının en yüksek olduğu ülkelerden Bulgaristan örneğinde şiddetin nedenleri: ülkedeki sosyal ve ekonomik durum, sağlık reformu, stres ve sosyal gerilim, hastanın kişilik yapısı, özel gruplardaki hastalar (akıl hastaları), sağlık kurumundaki yönetim şekli, güvenlik ve yeterli kontrol olmaması ve prosedürlerin yokluğudur.
TÜRKİYE’DE ŞİDDETİN NEDENLERİ NELERDİR?
Türkiye’de şiddetin nedenleri olarak ise: mental davranış bozuklukları, eğitim düzeyi düşüklüğü ve kurallara uymama, çok sayıda muayene ve test yapılması, stresli hasta yakınları, kalabalık ve gürültülü ortamlar, hasta ve hasta yakınlarının aşırı istekte bulunması, uzun bekleme süreleri, sağlık çalışanı yetersizliği ile yanlış anlamalar ve iletişim problemleri gösterilmiştir. Burada dikkat çeken nokta, sağlıkta dönüşüm politikasının sonuçlarına ve sağlık çalışanlarının çevresel koşullar dışındaki ekonomik koşullarına ve beklentilerine hiç yer verilmemiş olmasıdır.
Her ne kadar Sağlık Bakanlığı tarafından 2012 yılında çıkarılmış olan “Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Sağlanmasına Dair Yönetmelik” bulunmakla birlikte, sağlık alanıyla ilgili tüm kurum ve kuruluşların (sağlık bakanlığı, kamu ve özel hastane yönetimleri, hasta haklarıyla ilgili sivil toplum örgütleri, sendikalar ve diğer meslek kuruluşları gibi) şiddeti önleme konusunda ortak çalışmalar yapılmalıdır. Hasta-hekim ve hasta-sağlık çalışanı ilişkisini belirleyen sağlıkta dönüşüm politikasının yeniden gözden geçirilmesi, uzun çalışma saatleri, günlük hasta muayene sayıları ve fazla mesai ödemeleriyle ilgili adil düzenlemelerin tarafların uzlaşmalarıyla hayata geçirilmesi sağlıkta şiddet sorununun çözümüne katkıda bulunabilir. Bunların yanında, hastanelerde ve acil servislerde kamera ve dedektör kontrollerinin sıkılaştırılması, güvenlik personeli sayısının arttırılması, ışıklandırma ve panik butonlarının amacına uygun şekilde çalışır tutmak, hastane ve sağlık kuruluşlarının fiziksel ortamlarını iyileştirmek, şiddete maruz kalanlara psikolojik ve mesleki destek sağlamak, hasta-sağlık çalışanı iletişiminin iyileştirilmesi şiddeti önleyici tedbirler olarak sayılabilir. Sağlık kurum ve kuruluşlarında kurulacak Sağlık İletişimi Merkezleri (SİM) aracılığıyla hem hasta ve yakınlarına hem de sağlık çalışanlarına iletişim desteği sağlayabilir.
Türkiye’de şiddete uğrayan kadınların ve çocukların kaçacak yerleri yok. Ama her yıl ülkemizden pek çok genç yurtdışına göç ediyor. TÜİK verilerine göre[3] 2018’den 2019’a Türkiye’den yurt dışına göç edenlerin sayısı 330.289 olmuştur. Göç edenlerin %15,2’si 25-29 yaş grubundakilerdir. Her yıl göç eden (muhtemelen de sayıları giderek artan) bu kadar gencin arasında her düzeyden sağlık çalışanlarının da olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek.
TÜRK DOKTORLARIN GÖÇÜ NY TIMES’A KONU OLDU
Nitekim, Türk Tabipleri Birliği'nin verilerine göre[4], özellikle son 3 yılda yurt dışına taşınmak isteyen doktor sayısında büyük artış var. Son on yılda beş binden fazla doktor istifa etmiştir. 2012'de sadece 59 doktor yurt dışına taşınma amacıyla başvururken, 2021'in ilk 11 ayında bu sayı 1200'ü aşmıştı. 2019 yılı için bu sayı 1047 idi. Eldeki verilere göre yıl binden fazla doktor yurt dışına göç ediyor. İstifa edenlerin sayısı ise çok daha fazla.Uzun mesai saatleri ve uğradıkları şiddet yüzünden Türkiye’den göç eden doktorlar konusu Şubat ayı başında New York Times’a konu olmuştu. Konu artık görmezden gelinemeyecek ve çözümsüz bırakılamayacak bir noktadadır.
Sağlık alanındaki şiddet toplumdaki diğer şiddet türlerinden ve tezahürlerinden bağımsız değildir. Kadına, çocuğa yönelik şiddetin bir başka alandaki tezahürüdür. Dolayısıyla toplumdaki her türlü şiddete sıfır tolerans politikasının sözde değil gerçekten, samimiyetle uygulanması sağlıkta şiddeti ve bu önemli beyin göçünü önleyebilir. Bu politikalar hayata geçirilmezse ne olur? Yakında muayene edecek doktor, ameliyat sonrası bakacak hemşire ve hastabakıcı bulamayız.
---
[1]Yazının bu kısmında güncel Ukrayna-Rusya gerilimine de atıfta bulunmak adına Fromm’dan uzun bir alıntı yapmak istedim. Ayrıntılı bilgi için bkz. ErichFromm, Sevginin ve Şiddetin Kaynağı, Çev.Yurdanur Salman, Nalan İçten, 5. Basım, Payel Yayınları, İstanbul, 1990, s.1.
[2]Rapor için bkz. Erişim adresi: https://acikerisim.tbmm.gov.tr/xmlui/handle/11543/2476 Erişim tarihi: 24 Şubat 2022
[3]2019’da 330 Bin Kişi Türkiye’den Göçtü, Dünya, 17 Temmuz 2020, Erişim adresi: https://www.dunya.com/gundem/2019da-330-bin-kisi-turkiyeden-goctu-haberi-475437 Erişim tarihi: 24 Şubat 2022
[4]Yurt Dışına Göç Eden Doktorlar: Türkiye’de Doktor Olmak Zorlaşıyor, Sağlıktan Haber, 12 Aralık 2021, Erişim adresi: https://www.sagliktanhaber.net/gundem/yurt-disina-goc-eden-doktorlar-turkiyede-doktor-olmak-zorlasiyor-h2773.html Erişim tarihi:
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi
Yaşlılık, emekli ve engelli maaşı alanlar isyanda: 'Geçinemiyoruz'