Rant, kurumlar ve talan
Politikyol
Bizler gibi gücün ve yetkinin tek elde toplandığı rejimlerin ömrünü belirleyen şey, kişilerin can ve mal güvenliği üzerinden sağladıkları rıza mekanizmasıdır. Nitekim Franco İspanya’sının ürettiği rıza, daha ziyade uzun süren bir iç savaşın ardından sokaklarda asayişi sağlamaya dayanmış ve Franco’nun yaklaşık 40 yıl süren iktidarı bu şekilde mümkün olmuştur. Biz ise son günlerde yaşadığımız felaketlerle Türkiye’de kurumsal altyapının nasıl dinamitlendiğine hep birlikte şahit olurken, diğer yandan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bunu ikame edebilecek bir yapı geliştiremediğine de şahitlik ediyoruz.
Nitekim biz, Franco İspanya’sı gibi iç savaştan ya da De Gaulle Fransa’sı gibi İkinci Dünya Savaşı’nın yıkımından bugünlere gelmedik. Biz, nevi şahsına münhasır bir demokratikleşme hikayesinden, kendisini doğası gereği demokrat, halkın bizatihi kendisi; demokrasinin alametifarikasından olan bütün denge ve denetleme mekanizmalarını ise doğası gereği vesayet odağı sayan ve onları bir bir bertaraf eden bir iktidar dolayısıyla demokrasiden bugünlere geldik.
Dolayısıyla bugün ortada duran anomali durumunda iktidar, tek yetkili olmak isterken, memleketin adeta yalnızca kâr ortağıymış gibi davranıp sorumluluğu sürekli üçüncü şahısların üzerine atıyor. Başka bir beyanla iktidar, bir yandan “güçlü” imajını lüks ve şatafat üzerinden kurgulayıp kendi halkına caka satarken, diğer yandan da kendi politikalarının sonucu olarak ortaya çıkan olumsuz durumların sürekli olarak dışsal faktör ve aktörlerden kaynaklandığını söyleyen bir acizlik içinde görünüyor.
Bir yandan Avrupa Birliği’ne yangınları söndürmek amacıyla yardım için başvururken, diğer yandan da üç uçağın yeterli olmadığını söyleyen ve küresel çağrı yapan yurttaşlarını “memleket aciz gösterdikleri” gerekçesiyle hedef gösteriyor. Ülkesi yangın yerine dönmüşken uçuracak iki uçak bulamayan ülkenin acizliğinin sebebi gerçekten vatandaşlar mıdır peki?
KURUMSAL TAHRİBAT VE YIKIM
Timothy Snyder, Tiranlık Üzerine (On Tranny) başlıklı eserinin ikinci bölümünde kurumları savunun (defend institutions) der. Snyder, Kurumlar, (kamu) ahlakını korumamıza yardımcı olurlar. Onlar da bizlerin yardımına muhtaçtırlar. Onları korumak için mücadele etmedikçe, “bizim kurumlarımız” cümlesini de kurmayın. Kurumlar, kendi kendilerini korumaya muktedir değillerdir. Biri bile baştan beri savunulmazsa, birbiri ardına yıkılırlar” şeklinde devam eder. Dolayısıyla bizler, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, kurumların önümüze birer birer “vesayet odağı” olarak atıldığı bir meşrulaştırma propagandası içinde kurumların derilerini yüzerken, onların etini-sütünü de doymak bilmeyenlerin eline bıraktık. Sorunlu da olsa varolan kurumsal aklın denetimsiz talanla ikame edilmesi için elimizden geleni yaptık.
Sonuç ne mi oldu? Sonuç, kendi bakanlığına fahiş fiyattan alkol satan ve bunun hesabını dahi verme gereksinimi duymayan bir bakan; kendisiyle ilgili ortaya dökülen onlarca iddianın hesabını vermek yerine, “hesap ver” diyenlerden hesap soran bir başka bakan; ortadan kaybolan ve kimlere, hangi kurdan satıldığı belli olmayan ve hesabı verilmeyen bir 128 milyar dolar, imam-hatipleşme tufanına destek olup kendi özel okullarının müşteri potansiyelini arttırıp çekip giden bir başka bakan daha… Ayrıca bunlar yetmezmiş gibi, üç kadının katili olan ve kim tarafından korunduğu belli olmadığı için dışarıda dolaşan, kadın cinayetlerinin politikliğinin açık ispatı bir de türedi çocuk…
Dolayısıyla kurumsal altyapının ortadan kalktığı bugünlerde can ve mal güvenliğinin garantisi de vatandaşlığa göre değil, kişilerin iktidara karşı yakınlık-uzaklığına göre belirleniyor. Bu da devletin zor kullanma tekelinin en önemli iki sebebinin partizanlaştırılması dolayısıyla iktidarın hiçbir meşru zemini kalmamasına sebep oluyor.
SORU SORAMAYALIM MI?
Şimdi tüm bunlar yaşanmışken ve THK’nın elindeki uçaklarla ilgili birbirini tutmayan tutarsız açıklamalar da yapılmışken, her yıl orman yangını çıkan bir ülkenin yangın söndürme kapasitesinin neden bu kadar düşük olduğunu sormayacak mıyız? Ya da Rusya’dan kiralanan uçakların hangi firma üzerinden ve kaça kiralandığını, ticareti yapan aracı firmanın kime ait olduğunu öğrenmek hakkımız değil mi?
Hakkımız olsa da bu kurumsal altyapıda yetkimiz dahlinde değil. Dolayısıyla yeni dönemde tartışmamız gereken en önemli meselelerden biri de devletin iktidarlardan ve bir grup rant şebekesinden bağımsız kişilik kazanması olmalı. Bunun da yolu, Snyder’in dediği gibi, yalnızca kurumsal altyapıyı ortaya koymakla değil, insanlara o kurumsal altyapıyla demokrasinin ve dolayısıyla kendi özgürlüğü ve refahının simbiyotik bir ilişki içinde olduğu bilincini de aşılamaktan geçiyor.
Yorumlar
Popüler Haberler
Yasadışı bahis operasyonu: Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'e tutuklama talebi
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Cinsel istismar bulgusu: İzmir’de 13 yaşındaki çocuk AIDS nedeniyle öldü!