Politik olarak araç haline dönüştüğü gün gibi ortada olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) ne enflasyon sonrası açıkladığı metinler, ne faiz kararlarını aldığı Para Politikası Kurulu (PPK) notları artık ekonomistlerin ilgisini çekmiyor. Çünkü TCMB’nin kanunda yazan araç bağımsızlığı, başkanlık sistemine geçişle Cumhurbaşkanı’na verilen her konuda kararname çıkarma yetkisiyle pratikte gasp edildi.  Son üç yılda görevden alınan başkanların bir kısmının faiz indirmediği için, bir kısmının da faiz artırdığı için görevden alınışlarının en yüksek merci tarafından rahatlıkla ilanından bu gaspın boyutu anlaşılıyor. Bankanın özerkliğini yeniden kazanıp politikalarına güvenilmesi için son şans, Mart ortasında Ağbal’ın yine bir gece yarısı “kararnamesiyle” görevden alınıp yerine “faiz enflasyonun nedenidir” savunucusu Kavcıoğlu’nun atanmasıyla harcandı. Kavcıoğlu’nun göreve faiz indirmek üzere getirildiğini kimse gizlemeye zaten gerek dahi duymuyor. Hükümet kanadında bu “adımlar”, bankanın swaplar hariç net rezervlerini eksi 50 milyara taşıyan, kim tarafından organize edildiği, hangi kamu kurumlarının araç olarak kullanıldığı; üstelik ekonomide böylesi kırılganlık yaratırken hiçbir sonuca da varmayan 128 milyar dolar rezerv satışı detaylarının açıklanmayışı kadar doğal karşılanıyor. BANKANIN ATIŞ GÜCÜ YOK, GÜVENİRLİĞİ YOK... Gelinen aşamada TCMB’nin ne yerli yatırımcı ne de çoktan ülkeden kaçan yabancı yatırımcı nezdinde itibarı kalmamış durumda.  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir buçuk ay kadar önce Kavcıoğlu ile görüştüğünü ve Temmuz-Ağustos sonrası faiz indirilebileceği haberini aldığını TV ekranından “ilanının” ardından TCMB ekibinin enflasyonu düşürmek için kamuoyunu “ikna edecek” herhangi bir atış gücü de yok. Dolayısıyla Kavcıoğlu ve PPK’ya monte edilen “ekip” bu indirimi şimdiye kadar gerçekleştirecek alan bulabilmiş değil. Geçen yıl banka rezervlerinin eritilmiş olması enflasyon böylesi yüksekken faiz indirimi gibi bir hatanın maliyetini çok yükseltmekte. Çünkü dış dünyada enflasyon fırtınası yaşanıyor. ABD’nin TÜFE enflasyonu haziranda %5,4’e fırladı ve yaz boyunca daha da yükselecek.  ABD merkez bankası Fed, ağustos sonunda piyasalara verilen parasal destekleri ne zaman geri çekmeye başlayacaklarını açıklayacak; 2022 sonrasındaysa faiz artırımlarını dizmeye girişecek. Özetle, esasta Kavcıoğlu’nun faiz indirecek alanı yok. Fakat Mart’tan bu yana Cumhurbaşkanı’nı “sonbaharda yıllık enflasyonda sert düşüş beklentisi” ile oyalamakta başarılı oldu. Hatta kabalık sınırına giren bir değerlendirme ile bu sayede “koltuğunu” Ağbal’dan daha uzun korumayı başardığını düşünmek mümkün.  Fakat Kavcıoğlu artık oyalama döneminin sonuna geldi. Gerçeklerle yüzleşmesi ve Erdoğan’ı da yüzleştirmesi gereken sert dönemece girmiş durumda. Banka bu hafta Perşembe günü yılın üçüncü Enflasyon Raporu’nu açıklayacak.  İlk Rapor’daki 2021 sonu TÜFE enflasyon “beklentisi” olan %9,4’u Nisan sonunda açıklanan ikinci Rapor’da %12,2’ye çekmişti. 2022 için ise beklentisi %7,5. Bu rakamlara piyasada inanan yok. Gerçekten yok. Hatta bankanın piyasa katılımcıları ile yaptığı son ankette sene sonu TÜFE enflasyonu beklentisi %15,6. Zaten açıklanacak bu yeni Enflasyon Raporu’nun “kullanışlı” önemi de işte burada başlıyor. Nisan’dan bu yana %17 civarında seyreden enflasyonun baz yılı etkisi ile yılın son çeyreğinde hızla %12’ye kadar gerilemesi beklenmekte banka tarafından. Yapılan yönetimsel hatalarla TL’de değer kaybı devam etmemiş, Ağbal dönemindeki seviye 7,5’lerde kalmış olsaydı; yıl ortasından itibaren enflasyonda yıllık gerileme beklentisi gerçekçi olabilirdi.  Artık değil. Mart’taki görev değişimi sonrasında bankanın hiçbir inandırıcılığının kalmayışı TL’de devam eden değer kaybı üzerinden enflasyonu da yukarı çekmekte. Emtia fiyatlarındaki sert yükseliş ise üretici fiyatlarını tüketici fiyatlarının iki katını üzerine çekmiş durumda. Buna bir de Fed’in para politikasında vermekte olduğu mesajların yaz sonunda değişmesi ile TL dâhil gelişmekte olan ülke kurlarında yaşanacağı bilinen değer kaybı eklendiğinde, son çeyrekte yıllık TÜFE enflasyonun düşmesi artık hayalden ibaret. Dolayısıyla bankanın ekonomistlerle yaptığı toplantılarda da, açıkladığı metinlerde de ve Perşembe günü açıklanacak yılın üçüncü Enflasyon Raporu’nda da merak edilen sadece, Erdoğan tarafından dikte edildiği bilinen faiz indirimi için nasıl bir kılıf hazırlanmakta olduğu. ENFLASYON GÜNCELLEMESİ FAİZ POLİTİKASININ İPUÇLARINI VERECEK Banka şimdiye dek açıkladığı çeşitli metinlerde gerçekleşen enflasyonun “Nisan Enflasyon Raporu’nda belirlenen enflasyon patikasıyla uyumlu seyir içinde” oluşuna vurgu yaptı. Bunun anlamı da hala yılın son birkaç ayında yıllık enflasyonun %17-18 bandından bir anda %12-13 bandına gerileyeceği; böylelikle %19’daki politika faizinin indirilebileceği imasıydı. Hatta banka “sıkı para politikası” tanımını da “gerçekleşen ve beklenen enflasyonun üzerinde bir politika faizi” olarak indirgeyerek enflasyonda kalıcı düşüş elde edebileceği hayalini satmaya çalıştı. Fakat dünyadaki enflasyon fırtınası ve içerde üretici fiyatları (%43) ile tüketici fiyatları (%17,5) arasında oluşan 25 puanlık fark merkez bankasının 2021 sonu %12,2 TÜFE beklentisinin gerçekleşmesine engel. İşte bu yılın üçünü Enflasyon Raporu, 2021 sonu TÜFE enflasyonu beklentisinin nereye güncelleneceğini önemli kılıyor. %12,2’de değiştirilmeden kalması, Erdoğan’ı mutlu etmek için faiz indirim deliliğinin deneneceğinin kanıtı olacak. TL daha hızla değer kaybetmeye meyilli hale gelecek. Piyasada sene sonu TÜFE enflasyonu için medyan beklenti  %16 seviyesindeyken, TCMB’nin de enflasyon beklentisini %12,2’den buralara çekmesi faiz indirme konusunda bankanın isteksizliğini anlatarak TL’yi nispeten korumaya devam edecek. Sene sonu enflasyonu konusunda piyasadaki daha gerçekçi tahminler %20-25’te. Bu da %19 politika faizinin enflasyonla mücadelede yetersizliğine işaret.  Banka eğer sene sonu TÜFE enflasyon beklentisini %18-20 seviyesinde bir yere çekerse, faiz artırma cesaretine sahip olabileceği işareti alan piyasalar TL’ye karşı daha insaflı olabilecek.  Her ne kadar faizin artırmanın politik açıdan mümkün olmadığı artık “veri” olsa da. 2022 ortalarında erken seçime yöneleceği beklentisi giderek artan Cumhur İttifakı’nın bu süreçte nasıl bir faiz politikası istediğini; iktidarını korumak için ekonomide neleri göze alabileceğini ve tabi nasıl sonuçlar yaratacağını aşağı yukarı kestirebilmek için işte bu hafta TCMB’nin enflasyon beklentisi güncellemesi anahtar niteliğinde.