Tüm dünya ülkeleri çiftçiye desteklerini etkili şekle döndürmek için çaba sarf edip kaynak yaratırken, yeni Tarım Bakanı çiftçiye sağlayacağı mazot ve gübrenin bedelini aylar sonra söke söke geri alacak. Destek bu işin neresinde o zaman?Bakan Kirişçi ne diyor? “Nakdi değil ayni destekler verilecek.” Fakat arkasından da ürettiğinizi, gübreyi, mazotu her türlü girdiye cebinizin yettiğini varsayarak, iş ürün fiyatlarına gelince eğer maliyeti karşılamayacağı devlet tarafından hesaplanan bir fiyatla karşılaşırsanız aradaki farkı devletin ödeyeceğini iddia ediyor. Bu ayni destek demek mi? Ayni destek olduğunu varsayalım, ödeme ne zaman? Hangi vade ile? Tam siz mayıs haziranda ürünü toplamaya giriştiğinizde yapılan tahıl ithalatıyla tüm dengeleri bozduktan sonra mı? Kirişçi’den dinleyelim yine: “Üretim yapacağım ama “mazot gübre alacak ekonomik gücüm yok' diyorsanız. Size diyeceğiz ki, tarlanızda üretim miktarı aşağı yukarı bellidir. Bunun için 2 bin litre mazot, 3 ton gübreye mi ihtiyacınız var? Ben size bunu ayni olarak vereceğim. Siz ürün hasadından sonra ister piyasaya sattınız, ister TMO'ya… O dönemde size ayni olarak bu kadar mazot gübre verdik diyerek bunun parasını isteyeceğiz. Üretici devlete ürünü sattıysa alacaktan mahsuplaşacağız. Böylece üreticinin bu girdilerin fiyatıyla ilgilenmesi durumu olmayacak.” Bu kadarı artık pes. İklim krizi, pandemi, artan küresel enflasyon, 10 milyarı önümüzdeki 20 senede aşacak dünya nüfusunun beslenme ihtiyacı derken dünyanın tüm ülkeleri tarımı strateji sektörler arasına sokarak çiftçiye desteklerini doğrudan, yüksek ve etkili şekle döndürmek için çaba sarf edip kaynak yaratırken, AKP’nin yeni Tarım Bakanı nakdi çıkışmadığı için üretimden geri kalmasın diye çiftçiye sağlayacağı mazot ve gübrenin bedelini aylar sonra çiftçiden söke söke geri alacak. Destek bu işin neresinde o zaman? “Hayvansal üretimde de en önemli girdi yem. Maliyetin neredeyse yüzde 65-70'i… Bu konuda da aynı bitkisel üretimde olduğu gibi üreticiye 'sen yemi dert etme, al kullan, etini, sütünü üret, onları satınca mahsuplaşacağız' diyeceğiz. Yani üreticiye ayni destek olarak yemi vereceğiz.” Mahsuplaşacaksınız öyle mi? Yem girdilerinin ithal olduğu, bu nedenle yem maliyetlerinin AKP’nin akılsız para politikasına bağlı TL’de devam eden ve edecek değer kaybına bağlı roket gibi her gün fırladığı ortamı değiştirmeden, çiftçiden söke söke geri alacağınız fahiş fiyatlı yemi çiftçiye verseniz ne olur vermeseniz ne olur? Kur Korumalı Mevduat için Hazine hesaplarında bugün “Mevduat ve Katılma Hesaplarının Kur Artışlarına Karşı Korunmasına İlişkin Giderler” adı altında yapılan karşılıksız giderler zengini zengin etmek için vergi gelirlerini geri almayı düşünmeden kullanırken, çiftçiye verilen mazot ve gübre desteğini çiftçi devlete geri ödeyecek. Öyle mi? Geçiniz. Sayın Tarım Bakanı Kirişçi’nin tarım sektöründeki derin sorunlara çözüm önerileri ne çiftçi için ne de gıda tüketicisi olan her birimiz adına fayda sağlamaktan, sürdürülebilir tarım için ışık olmaktan çok uzak. AKP’nin son Tarım ve Orman Bakanı Kirişçi’yi de geçiniz.
Politikasız tarımdan sorumlu yeni AKP Bakanı Kirişçi’nin planları: Geçiniz…
Politikyol
Neden boş kaldığının analizine gerek duyulmadan tarım arazileri üreteceği varsayılan birilerine kiralanacak. Peki bir toprak sahibi ailesinin geçimini bununla sağlarken neden bir anda arazisini boş bırakmayı tercih eder?
Tarım sektöründe problemler derin ve çok katmanlı. Uzun yıllardır başıboş bırakılmışlığın yarattığı sorunlar son dönemlerde hızla artırdığı gıda fiyatları enflasyonu sonucunda gıdaya erişimin azalmasıyla herkesin evindeki ilk gündem. Tek suçlu da dünyada artan enerji fiyatları dolayısıyla mazot fiyatlarının arması değil.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun kürsüsünü paylaştığı çiftçilerin bir çığlık misali anlattıkları, dertlerine çare olma görevine sahip Tarım ve Orman Bakanı Kirişçi’de pek bir tepki yaratabilmişe benzemiyor. Taze Tarım Bakanı gelenin gideni aratacağı sözünü pekiştirircesine -sen misin CHP kürsüsünden dertlerini paylaşan- ilk tepki olarak söz konusu çiftçilere verilen destekleri kalem kalem açıklayıverdi. İnsan hangisine daha fazla üzülsün bilemiyor... Özel verilerin izinsiz paylaşımına aykırı böylesi pervasızca bir ibret-i alem çabasına mı dertlenmek gerek, yoksa çiftçilerin üretim süreçlerinde karşılaştıkları devasa problemleri çözmekle yükümlü bakanın ifşa ettiği desteklerin devasa problemler karşısında ne kadar yetersiz olduğunu idrak edemeden bir gövde gösterisi yapma girişimine mi...
Aynı hafta içinde Kirişçi’nin Sabah Gazetesi’ne verdiği röportajdan aksayan tarımsal üretimde, çiftçilerin kabusa dönmüş hayatlarında ve hepimizin cebini yakan gıda fiyatları enflasyonunda nasıl çare olacağına dair çözümlerini öğreniyoruz. Yine dehşete kapılmamak mümkün değil, keza bakanın önerileri problemlere ancak teğet geçebiliyor.
Son zamanlarda AKP çevrelerindeki aklı-evvellerden duyduğumuz “tarlasını boş bırakan çiftçiye vergi” fikrinin bir türevinin hayata geçirilmek üzere olduğunu öğreniyoruz. Tarım Bakanı Kirişçi, Adalet Bakanı Bozdağ ile istişare ettikten sonra ortaya çıkan plana bakalım:
“Şayet bir tarla sistemde 1 yıl boş görünürse, kamu otoritesi gelecek “siz burada bir şey yetiştirmiyorsunuz, tarlanıza bu muhitteki kira bedeli üzerinden kira ödeyip, üretim yaptıracağız” diyecek. Kullanım hakkı ile mülkiyet hakkını birbirinden ayıracağız. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile görüştük. Ne kiralayanın ne arazisi olanın hakkına halel getirmeden yapılacak. Mülkiyeti elinden almıyorsunuz. Sadece kullanım hakkı alıyorsunuz. 2.5-3 milyon hektar ekilmeyen arazi var. Türkiye'nin arazi varlığının yüzde 10'una tekabül ediyor. Ciddi bir rakam…”
Kâğıt üzerinde ne güzel plan değil mi? Artan miktarda boş tarım arazisinin neden boş kaldığının analizine gerek duymadan, boş kalan araziyi işleterek üreteceği varsayılan herhangi başka biri kiralayacak. Böylece üretim miktarında düşüş oluşmayacak.
Bugün tarım arazisi olan ya da bir tarım arazisini kiralayan her kişi veya şirket çiftçi kayıt sistemine girerek gerekli diğer bildirimlerle birlikte devletin verdiği desteklerden de yararlanarak üretim yapmaya başlayabilir. Fakat herhangi bir alanda olduğu gibi tarım üretiminde de bilgi birikimi ve tecrübenin önemi çok büyük. Yıllardır üretim yapan bir çiftçinin bir sene ekmediği toprağının kullanım hakkını çiftçi olmaya bir anda karar veren birine vermenin fayda/zarar analizi önemli. Kiralayan birim “yan tarlanın sahibi” de olabilir, şehir hayatından sıkılıp cebinde parasıyla çiftçilik macerasına atılmayı denemek isteyen bir sıkkın şehirli de olabilir. Böylesi bir mülkiyet hakkı devrinin tarımsal üretimi artırıcı yönde mi yoksa düşürücü yönde mi çalışacağı ise net olmaktan çok uzak.
Bir de resmin ters tarafından bakalım.
Bir toprak sahibi yıllardır toprağını ekerken, ailesinin geçimini sağlarken neden bir anda boş bırakmayı tercih eder? Örneğin yıllardır yaptığı üretimin tarla fiyatının maliyetlerinin çok gerisinde kalması sonucu açığı kapatmak için bankadan borç üzerine borç almış olabilir mi? Kooperatifçiliğin en ilkel ve etkisiz seviyede olduğu Türkiye’de her çiftçi gibi ortak kullanıma açık makina parkına ulaşamayıp, verimliliğini artırmak için her makinasını bizzat kendisi alıp kullanmak, bakımını yapmak zorunda kaldığı için olabilir mi? Ya da Türkiye’yi 20 yıldır yöneten hükümetin bile isteye TL’ye boş hayallerle değer kaybettirmesi sonucunda gübre maliyetinin bir anda yıllık %300’den fazla, mazot maliyetinin %200’den fazla artmasıyla başa çıkamayacak noktada havlu atmış olabilir mi?
Ziraat Bankası’nın kredi kayıtlarına bakarak Türkiye’nin her bölgesinde çiftçinin kredi borcuna sadakat derecesinin ne kadar yüksek olduğunu hemen görmek mümkün. O zaman borcuna sadık, üretime bağımlı çiftçi neden üretmekten vazgeçer?
AKP yönetimi ve gelip geçen Tarım Bakanları’nın bu soruyu samimiyetle sorgulayarak ortaya çıkan gerçekle yüzleşebileceği aşamayı ne yazık ki çoktan geçtik.
Kirişçi’nin açıklamalarına geri dönelim. Sayın yeni Bakan’ın açıklamalarına göre AKP bu son dönemecinde tarımsal destekleme modelini değiştirecek; nakdi değil ayni destekler verecek.
“Mesela, arpa yetiştireceksiniz. Gideriniz nedir? Varsa tarla kirası, tohum, gübre, ilaç, mazot, hasat giderleri, sulama maliyeti… Bu maliyeti toplarsınız, ürünün üretim miktarı da bellidir. Bir kilo arpanın sizi mutlu edecek fiyatı diyelim ki, 6.5 TL. Ürünü pazara götürüp satmak istediğinizde alıcı size 7 TL verdiyse sizin devletten destek talep etmenize gerek yok. Ama 6.5 TL beklerken 6 TL'ye satarsanız o zaman bakanlık olarak ne dememiz gerekiyor? 'Ey üretici, sen tasa etme, 50 kuruşluk farkı ben sana öderim.' Biz de fark ödemesi yapacağız. Bizim derdimiz üretim yapanı aşırı bürokrasiye boğmadan, çok başlılıkla kargaşa yaratmadan, yönlendirici olarak desteklemek…”
Diyelim Ege civarında toprağı olan bir çiftçisiniz ve arpa ekmeye karar verdiniz. Kasım sonu aralık ortasına kadarki ekim sürecinde vadeli ödemeyle tohum aldınız, kullanacağınız gübreyi şanslıysanız şu ortamda bulabildiniz ve mecburen nakit ödeyerek kapattınız. İlk yağmurun ardından ekimi gerçekleştirmeye giriştiniz ancak geçen sene 8 TL civarında olan mazot bir anda 30 TL’ye fırlamış durumda. Toprak tava geldi ve her şeye rağmen borç-harç kaynak yarattınız, ekimi tamamladınız. İş hava şartlarına duaya kaldı derken iklim değişikliğine bağlı bir aşırı yağmurla tarlanızı taşan derenin suyu kapladı. İki üç güne çekilirse bereket, ötesine kalırsa çürüyen köklere bağlı büyük kayıp.
Hadi sigorta da yaptırmış olduğunuzu varsayalım TARSİM’le. Kaybınızı belirlenen bir fiyat üzernden belli bir yüzdeyle karşıladınız. Cebinize yine bir şey kalmadı.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Selçuk Üniversitesi, mutluluğun formülünü aramayı bıraktı
AIDS’ten ölen 13 yaşındaki çocuğun babasının ifadesi ortaya çıktı