Topluca yaşam hakkının insanların elinden alındığı dönemlerin başında savaşlar gelir. Dünya savaşları milyonlarca insanın ölmesine neden olurken savaşlara neden olan Ülkelerin amacı yaşatmak üzerine değil, ekonomik, siyasal amaçlarını zor yoluyla bir diğerine kabul ettirmek üzerine kurgulanmıştır. Bu durumun topluma yansıması ölüm ile yaşam arasındaki mücadele arayışların da insanları zorunlu tercihlere sürüklediği yaşamak için iç göç yeterli ise bunu tercih edip doğduğun topraklarda yaşamını sürdürmek yok değil ise dış göçün yolunu bulup yaşamını mülteci olarak sürdürmek. Dış göçte karşılaşılan sorunlar yumağında kendini o Ülkeye kabul ettirmek zorunluluğu ön plana çıkıyor. Savaş esnasında yakınlarını kaybetmenin zorluğu dışında kurulu düzeninden hiçbir şeyi yanında götürememe durumu da sıfırdan bir hayatın başlangıcında ki zorlukları oluşturuyor. Suriye iç savaşının onuncu yılında Türkiye’deki Suriyeli sayısının çokluğu mültecilerin sadece Suriyelilerden oluştuğu algısını yaratıyor. İkinci Dünya savaşı sonrası en fazla göçe neden olan bu savaş olmuş. Göç dalgasında tampon ülke olan Türkiye ‘de 3.656.523 kayıtlı Suriyeli bulunmakta. 0-18 yaş aralığında ise yaklaşık bir milyon yedi yüz bin kişi bulunuyor. Kayıtlı dört yüz bine yakın da başka uluslardan mülteci bulunmaktadır.
YAŞ ARALIĞI ERKEK KADIN TOPLAM
0-4 258 bin 628 241 bin 432 500 bin 60
5-9 288 bin 211 270 bin 687 558 bin 898
10-14 216 bin 619 203 bin 494 420 bin 113
15-18 136 bin 801 117 bin 162 253 bin 963
Diline, kültürüne uzak olduğun yeni bir ülkede yerleştiğin bölgenin kültürü, dili senin zorunluluğun oluyor. Yetişkinlere göre adapte sorununu kısa sürede atlatan mülteci çocukların adresi atölyeler, tarlalar, sokaklar da kâğıt toplayıcılığı gibi yerler oluyor. Adresi gösteren mülteci olduğun devletin kendisi oluyor. Çocukların zorunlu eğitimi eşit ve ücretsiz karşılanmayınca başka seçenek bırakılmıyor. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre pandemi öncesi okul çağındaki mülteci çocukların % 63 okula gidebiliyorken son bir yılda dijital ortamda verilmeye çalışılan eğitime ulaşmakta yaşadıkları sorunlar nedeniyle bu sayının oldukça azaldığı görülüyor. İzmir konakta mültecilerin yaşadığı bir mahallede yapılan ankette İnternete ulaşmaktaki zorluğun yanında çocukların tabletlerinin olmayışı, evlerinde televizyonun dahi bulunmayışı, okul yönetimlerinin ilgisizliğinin eklenmesi eğitime ulaşamayışlarının kimi nedenlerini oluşturuyor. Mülteci çocuklarla yapılan görüşmelerde hepsinin ortak vurgusu okula gitmek, oyun oynamak ve eski düzenlerine özlem içeriyor. Buradaki hayatları iş ile ev arasına sıkışmış durumda. Bu durumda çocukların aile ekonomisine katkı sağlamak için iş yerlerine yönelmeye mecbur bırakılması, patronların bir tercih yapıp daha ucuz iş gücü olan mülteci çocukları çalıştırması çocuk işçiliği sorununa yeni bir boyut katıyor. Tüik son açıkladığı çocuk işçiliği raporunda mülteci çocukları araştırmasına dahil etmemiştir. Görünmez kılınan iş gücü olan mülteci çocukların uğradığı sömürü de görünmez kalsın isteniyor. Türkiye işçi sınıfının bir parçası haline gelen mülteci işçilerin çocukları da işçi olarak Türkiye’deki diğer çocuk işçilerle aynı statüdedir. Mülteci çocukların birçoğu savaşta yetişkinlerinden en az birini kaybederek Türkiye’ye geliyor. Kendi ülkelerinde savaştan önce asgari yaşam koşullarına sahipken burada evlerinin geçimini sağlamak zorunda olan bireyler haline geliyor. Türkiye sermaye sınıfı için bu durum, ucuzun ucuzu iş gücü olarak memnuniyetle karşılanırken her mülteci ailenin hikayesi benzerlik gösteriyor. Yoksulluk en temel sorunları, yaşamlarını sürdürecek asgari koşulları sağlayabilmek için aile bireylerinde çalışabilecek durumda olanların hepsinin çalışması zorunluluk teşkil ediyor. Özellikle çocukların çalışırken karşılaştıkları problemler ücretlerinin azlığı ile beraber, bazen ücretlerinin ödenmemesi, patronları tarafından cinsel tacize maruz kalmaları gibi birçok sorunla da mücadele ediyorlar. Sokakta, atölyelerde, tarımda çalışan çocukların güvencesizliği ve her türlü istismara açıklığı kalıcı sosyal, psikolojik etkilere neden oluyor. Dünya’da her 10 çocuktan 1 tanesi işçi iken çocuklarda işçi sınıfının bir parçasıdır. Üzerine düşünmek, örgütlenmelerini sağlamak, sorunlarının çözümü için iş yeri temelli örgütlenme çalışmaları yürütmek işçi sendikalarının pratikteki önceliğini oluşturmalıdır. Çocuk işçiliği çok farklı biçimler alabilirken, öncelik, 182 sayılı ILO Sözleşmesi’nin 3’üncü maddesinde tanımlanan en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğine hemen son verilmesidir:
  • Çocukların alım- satımı ve ticareti, borç karşılığı veya bağımlı olarak çalıştırılması ve askeri çatışmalarda çocukların zorla ya da zorunlu tutularak kullanılmasını da içerecek şekilde zorla ya da mecburî çalıştırılmaları gibi kölelik ve kölelik benzeri uygulamaların tüm biçimlerini;
  • Çocuğun fahişelikte, pornografik yayınların üretiminde veya pornografik gösterilerde kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da sunumunu;
  • Çocuğun özellikle ilgili uluslararası anlaşmalarda belirtilen uyuşturucu maddelerin üretimi ve ticareti gibi yasal olmayan faaliyetlerde kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da sunumunu;
  • Doğası veya gerçekleştirildiği koşullar itibariyle çocukların sağlık, güvenlik veya ahlaki gelişimleri açısından zararlı olan işler
Doğası gereği ya da gerçekleştiği koşullar nedeniyle çocuğun fiziksel, zihinsel ya da ahlaki iyi olma halini tehlikeye düşürecek işler “tehlikeli işler” olarak tanımlanır.” Mülteci çocuk işçiliğini bu 3. Maddeye dâhil edebiliriz sanırım. Çocuk işçiliğin de özellikle de mülteci çocukların çalışma koşullarına dair gerçek bilgilerin olmayışı, bu alanda ilgili araştırmaların eksikliği aynı zamanda sendikalarında bu alana dair bir çalışma yürütmeyişi çocuk işçiliğine dair mücadeleyi eksikli kılıyor. Çocuk işçiliği gündemi sadece BM, ILO gibi uluslararası örgütlerin açıklamaları ve iddialarıyla sınırlı kalıyor. Çocuk işçiliği ile mücadele de sorunun temellerini oluşturan nedenleri ortadan kaldırmak için bir mücadele örülmesi gerekiyor. Çocukların eğitime ulaşabilmesi için ücretsiz ve eşit olarak devletler tarafından sunulması, Ülkelerde ’ki yoksulluğun nedenlerinin üzerine gidilmesi ve ortadan kaldırılması için kapitalizmle mücadeledeki önem çocuk işçiliğiyle mücadelede başa yazılması gerekiyor. https://www.ilo.org/ankara/areas-of-work/child-labour/lang--tr/index.htm https://www.goc.gov.tr/ https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/?gclid=Cj0KCQjwmIuDBhDXARIsAFITC_7fNA7he1kEG5hgVOFsdjMRoetJCjF3ec1TV5jMq6-aU3RCSC_KvF8aAhObEALw_wcB https://sol.org.tr/haber/multeci-cocuklar-egitimden-kopma-noktasina-geldi-28040