Sosyal medya hesaplarında yaptığı değişiklik yani Cumhuriyet ibarelerini çıkartıp, AKP genel başkanı ve Türkiye Cumhurbaşkanı yazması mizansen değil, yaptıkları değişimin dışa vurumculuğudur. Ancak yenisinin ismini yazamamaktadır. Erdoğan örgütü motive etmek için uğraş verirken, hedef olarak yeni bir seçimi, örgütün bu hedefe kilitlenmesini istiyor. Parlamenter demokrasiye son noktayı koymak istediğini söylüyor. Yani yeni bir cumhuriyet kurmanın kendileri içinde olmazsa olmaz olduğunun bilincindedir. Aslında son referandum sonuçları şunu gösteriyor ki, iktidarın seçimlerden yana bir kaygısının olmaması yönünde. Referandumun sandıkta kaybedeni olmasına karşın, devletin dönüştürülmesindeki başarısı, kazananı olmasını sağlıyor. Noktayı koymaya çalıştığı şey, yıktığı 1923 Cumhuriyetinin devlet mekanizmalarında kalmayan ilerici birikimlerinin, toplumda sürüyor olması, sonuçlandırması gereken yer burası. Kurmak istediği cumhuriyeti, devletin işleyişinde sağlamayı başarıyorken, toplumda başaramıyor oluşunun nedeni ne? Cumhuriyetin kuruluş ilkelerinin ortadan kalktığını kabul etmeyen laikliği savunan bu toplumsal tabandaki reaksiyonun nelerin üzerinden oluşacağını ve nerede patlak vereceğinin kestirilemiyor olması. Mesela Anıtkabir’in ranta açılma girişimi, sadece sermayenin gözünü oraya diktiği ve olmazsa olmazı olduğu için değil, cumhuriyetçi kesimin refleksini ölçme yöntemi olarak da kullanılıyor. Haziran İsyanı'nın Erdoğan’ın ağzından düşmemesi ve onun için Gezi eylemleri olması, olayı üç beş ağaca indirgemesi, kendi iktidarına karşı birikmiş öfkenin ortaya çıktığının görmemesinden değil, hareketi minimize etme isteğinden kaynaklı. Öfkenin nedeni, dinin toplumsal yaşamın belirlemesindeki ısrarın karşısında dirence dönüşmesidir. Laiklik kapitalizmde dün ihtiyaç oluştuğunda kullanılabilir bir şekilde dururken, bugün kapitalist ülkelerde ihtiyaç duyulur durumda değil, sömürünün yoğunlaştığı bu dönemde tersine risk barındırıyor. Riskin bir örneği, Suriyeli 14-15 yaşındaki çocukların, Antakya’da haftalık 20 TL ile 120 TL arasında ücretle çalıştırıp patronların daha fazla kar etmesi. Bir risk örneği daha vereyim. İzmir’de ataması yapılmayan 23 yaşındaki sosyal bilgiler öğretmenin intihar ediyor oluşu. Kapitalizm çıkışsız, işçi sınıfı için umut taşımıyor ve bir kriz içerisindeyken, yıkılan cumhuriyetin içerisinden çıkacak alternatifler kurtuluş sağlamayacak. Sermaye düzeninin devamını isteyen siyasi hareket yahut partiler, laiklik isteyenler için ittifak oluşturulup başarıya ulaşacak durumda değiller. İşçi sınıfı için laikliğe sahip çıkmanın önemli olduğu, burada patron dernekleriyle oluşan ittifakların da yanıltıcı olduğunu unutmamak gerekiyor. TÜSİAD için aslolan karın artmasıdır. Bundan sonra kurulacak cumhuriyetin sınıfsal karakteri, laikliğin yeniden kurulup kurulamayacağının göstergesi olacak.