Ankara’da üniversiteyi bitiren birisinin geçmişte kalanlarını geri istemesinin ne kadar doğal olduğunu okuyacağız bu yazıda. Üniversite yıllarımız kadim dostlukların oluştuğu, sınav streslerini saymazsan eğer gençlerin 4 yıl boyunca kurduğu hayallerin gerçekleşme ihtimallerinden çok daha ötesinde hayatın önemli bir uğrak noktasını oluşturan yaşamın bir parçasıdır. Eğitim öğretimin bu hayallerle değil okulu bitirmekle alakası olduğu için gerçekliğin burada kendisini hissettirdiği okulu bitirdikten sonra ise gerçekleşmeyen hayallerin arkasından baktığımız da suçu kendimizde arayıp karamsarlığa kapılıp mutsuz bireylere dönüştüğümüz de suçlu hayallerimiz yâda kendimiz miyiz? Kaldığımız yeri, yediğimiz yemeği çok önemsemediğimiz, kendimizde ki değiştirebilme gücünü hissettiğimiz bazen bu gücü abartıp kendimize biçtiğimiz rolün tek başına bir işe yaramayacağı gerçeği kaçırttığımız o güzel yaşamlarımızdan geriye kalan güzel anılarımız. Gazi üniversitesi Maliye bölümü öğrencisi B. Kişisi başka bir şehirden aldığı puan ve tercihi ile kentimize şeref veriyor. Bu şeref esnasındaki düşünceleri okulu bitirip bir kamu kurumunda devlet memurluğu yapmak ile başlayıp sonrasında ne olacak bu memleketin hali deyip bir kaygıya düştüğünde başladığın mücadelede her ikisinin de okul bittiğinde daha kötüye gittiğini görünce suçu düşüncelerindeki yanlışta aramaya başladığında, kurulan hayallerin gerçekleşmesindeki engel olan sistemdeki arıza kendisini yeniliyor. Ankara’nın önemli bir özelliği de devleti yönetenlerin kararlarını aldığı yerlere ev sahipliği yapışıdır. Yanı başımız da aldıkları kararlar ile bizim hayallerimizin başlangıcını heba ediyorlar. Devletin ekonomiden el çektirilip özel teşebbüsün önünü sonuna kadar açıp, bununla da yetinmeyip devletin sınırsız desteğini sunup, sonradan dönüp biz gençlerimizden özel teşebbüste geleceklerini aramalarını istiyoruz deyiveriyorlar. B. kişisi okulunu bitirdiğin de bu özelleştirmeler sonucunda hangi kuruma memur olabilir ki? Bu kişinin hayali aslında güvenceli bir işte çalışmak. Bugün mecliste tartışılan esnek çalışma modelinde gençler için de bir madde vardı. 25 yaş altı için belirli süreli iş sözleşmesi yapılabilir diyor yasada. Yani part tıme çalışma modeli süreklileşmiş olacak. Bu sözleşmeyle çalışan bir genç işçi işten çıkartıldığın da kıdem ve ihbar tazminatı alamayacak. Patronlar istediği gibi yarım zamanlı işçiyi işten çıkartabilecek. Sendikaların bu madde dahil olmak üzere itiraz ettikleri maddeler torba yasasından çıkartıldı. Örgütlü işçilerin tepkisi bu tepkinin kamuoyu oluşturması bu maddelerin geri çekilmesine neden oldu. TÜİK’in son işsizlik rakamları açıklamasın da 2018 krizinden bugüne %20,3’den %26,1 seviyesine yükselmiş. Her 3 gençten 1 isi işsiz bu durumda esnek çalışmaya rıza gösterecek milyonlarca genç var. Memleketin hali de sadece işsizlik başlığında bile çok iç açıcı değil. Biz kendi geleceğimize dair hayalimizi de memleketin geleceğine dair hayalimizi de kapitalist sistemin içerisinde kalarak yapıyoruz. Kurduğumuz hayaller kapitalizmde gerçekleşmeyecek hayaller olduğu için düşler yarım kalıyor. Düşlerimiz bu sistemin dışarısına çıktığında aradığımız geleceğe kavuşacağız. Yolumuz uzun ve meşakkatli olabilir. Bizde uzun maraton koşusu gibi hareket edip nefesimizin kıymetini bilerek hayallerimizin peşinden gideriz. Yazıyı da Hasan Hüseyin Korkmazgilin bir şiiriyle bitirelim. Yolcu Görüyorum ki, bir an önce varmak istiyorsun oraya. Gerginsin kıpır kıpırsın, soluk soluğasın, yay gibisin ey yolcu coşkunluğun ne güzel, ofken ne güzel Sana selam, sana saygı ey yolcu Fakat düşündün mu yolunun uzunluğunu? Neler var yolunun üstünde, düşündün mu? Koşar-adim asabilecekmişsin su dağı, geçebilecek misin bu hızla su beli, tırmanabilecek misin bu solukla su sırtı? Ovada dikenler yollara uçmuştur, kuru dereleri seller basmıştır, kar yağmıştır belki o tepelere? Böyle, uçar gibi geçip gidebilecek misin oralardan, hemen varabilecek misin oraya? Belki sırtlanlar üşüşmüştür leşlere, kuzgunlar tutmuştur belki yolları. Belki silinmiştir ayak izleri yolcuların. Butun bunları düşündün mu ey yolcu? çünkü sen, ne ilk yolcususun bu yolun, ne de son. Derim ki sana: Nehirler boyu git Nerelerde ve niçin durgundur nehirler, nerelerde ve niçin hırçındır nehirler, nerelerde ve niçin mendereslidir, nerelerde ve niçin çağlayanlı ve de çavlanlıdır nehirler, gözlerinle gör, duy kulaklarınla Gör ve duy ki, nasıl varır nehirler denizlere Derim ki sana: Denize varmaktır amacı nehrin, denize varmak, ey yolcu Büyükse dağ, aşamıyorsa üstünden nehir, dolanır çevresini dağın. Büyükse kaya, sokup atamıyorsa nehir, birikip birikip taslar üstünden, dolanır yanını yöresini. Yokuşsa yolu, koşamıyorsa menderesler çizer nehir. uçurum çıkarsa önüne, kapıp bırakır kendini nehir, acar kanatlarını; varır varacağı yere, oraya denize Derim ki sana: Nehirler boyu git ve gör nehirlerin nasıl yol aldıklarını sen de bir nehirsin ey yolcu Senin de varmak istediğin bir yer var Gerçekten varmak istiyorsan oraya, nehirlere iyi bak Engeller nasıl asılır, öğren nehirlerden Yari yolda yok olup gitmek değildir amaç, nehirler gibi akıp, nehirler gibi ulaşmaktır oraya Varmaktır oraya, ey yolcu Derim ki sana: iyi oku yolunu, avucunun içi gibi bil Dizlerini, ciğerlerini, yüreğini siki tut, iyi dengele Ovada koşar gibi vurma kendini dik yokuşlara uçuruma atlar gibi bindirme kayalara daha koş, daha koş diye alkış tutanlara kanıp da, kesilip kalma yari yolda Dipdiri varmalısın oraya Hız koşusu değil bu, ey yolcu, engelli koşudur bu Engelleri asa asa, gücünü koruya koruya varmalısın oraya çünkü oraya varmaktır amacın, koşmak değil Boşuna sevmedim nehirleri Aktıkça büyümesi boşuna değil nehirlerin Akan buyur, ey yolcu erişir menzil-i maksuduna aheste giden demiyorum ben sana, tiz reftar olanın peyine damen dolaşır demiyorum. Böyle demiyor çünkü nehirler. Duracaksın, dolacaksın, atlıyacaksın, asacaksın, koşacaksın ve varacaksın oraya, diyor nehirler. Öyle diyorum ben de Beni dinle, beni anla ey yolcu adim adim kulaç kulaç ilerliyor nehir yoklayıp araştırarak tartıp dengeleyerek adim adim pençe pençe ilerliyor nehir birdenbire koçbaşı birdenbire ipek bir çarşaf ve balıklar kurbağalar yosunlar köprüler ve yoksul değirmenleri bozkırın birdenbire bir uğultu birdenbire bir kıyamet bindirip çekilerek çekilip toparlanarak veriyor cüceleşip devleşerek veriyor nehirlerce Kahtalarla şarkılar söylemeliyim nehirler gibi uzun nehirler gibi kollu nehirler gibi hırçın ve yumuşak ve nehirler gibi dur durak bilmeyen şarkılar söylemeliyim gitmek nehirlerle yan yana gitmek nehirler gibi zor nehirler gibi çetin nehirler gibi umutlu gitmek nehirlerden de öteye oraya taaa oraya o büyük kurtuluşa yüreğim yaralı kuşum topla ve aç kanatlarını