Avrupa Birliği ve “hukuk devleti” ilkesi: Mazi kalbimde yaradır
Politikyol
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, yaklaşık 2 ay önce koronavirüs (Kovid-19) salgını sırasında hasar gören ekonomilerin tamiri amacıyla oluşturulan bütçenin dağıtımına ilişkin olarak üye devletlerin yöneticilerinin katılımıyla bir toplantı düzenledi. Bu toplantıda alınan kararlar oldukça ses getirdi ve günlerce Avrupa kamuoyunda tartışıldı. AB’nin üye ülkelere yapacağı yardımlarda köşeli belirleyicilerden olan “hukuk devleti olma” zorunluluğunun yontulup daire haline getirilerek iyice yumuşatılması da bu toplantıda kararlaştırılmıştı.
AB, bu gelişmenin üzerinden fazla bir zaman geçmeden geçen hafta bu kez üye ülkelerin "hukuk devleti kriterlerine" uyumlu bir sistemlerinin olup olmadığının irdelendiği raporu yayımladı. Uyarı niteliğinde olan raporun sonuçları itibarıyla cezai yaptırımlara neden olacak bir bağlayıcılığı bulunmuyor. Raporun ara başlıkları neydi peki? Raporda, "yargı bağımsızlığı", "özgür medya", "muhalefetin hak ve özgürlüğü" ile "sivil toplum örgütlerinin özgürlük durumlarına" ilişkin ülkeler bazında değerlendirmeler yer alıyor.
Bundan kısa bir süre önce "aman birlik dağılmasın" tedirginliğiyle Polonya ve Macaristan gibi yeni faşistler tarafından yönetilen iki ülkenin baskılarına boyun eğerek, "hukukun üstünlüğü" ilkesini adeta cezalandıran AB, şimdi "ne olacak bu hukuk devleti ilkesinin hali" konulu yakarış ve tedirginlik içeren bu raporu neden hazırladı?
“Avrupa Projesi”nin imhası yolunda Eurozone karşıtı ve anti-Brükselci ekibin değirmenine su taşımaya devam eden AB yüksek organları, bu yeni raporda da görüleceği gibi ülkesini soyup soğana çeviren, nepotizm ve oklokrasiyi otokraside kaynaştırarak demokrasiyi tahrip eden yeni faşist Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ı bir türlü engelleyemiyor maalesef. Orban ve beraberindeki diğer yeni faşist Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, tabiri caizse koskoca Birlik'i parmağında oynatıyor.
Rapora ilişkin değerlendirmelere Macaristan'ın durumu ile başlayalım. Bu ülkeye yönelik olarak "yolsuzluk en büyük sorun" vurgusu yapılan raporda, yargı sistemi ise yere göğe sığdırılamıyor. Yani yolsuzluğun, nepotizmin alıp başını gittiği Macaristan'da yargı sistemi şahaneymiş. Bütün organlarıyla yeni faşist Orban'ın kontrolüne giren yargı sisteminin neresini harika buldular anlamak zor doğrusu. Muhalif Macar medyasında konuya ilişkin haber ve makalelere baktım. Hemen hemen birçoğunda raporun gerçeklerle ilgisi olmadığı savunuluyordu. Hatta bir makalede, "Macaristan'ın en yakıcı sorunu adalet mekanizmasındaki çürümüşlük" yorumu yer alıyordu.
KİMSE DİKKATE ALMIYOR
Raporda oldukça geniş yer ayrılan bir diğer sorunlu ülke yine yeni faşistlerin yönettiği Polonya. Bu ülkeye ilişkin biraz daha sert ifadeler kullanılmış ama kimin umurunda? İktidar partisi faşist uygulamalara tam gaz devam ediyor. Ülkede yargı darmaduman, düşünceyi ifade özgürlüğü ilkesi hızla eritiliyor. ABD'de faaliyette bulunan, dünya ölçeğinde özgürlüğe ilişkin parametrelerin değerlendirmesini yapan Freedom House'un web sitesinde Polonya'ya ilişkin "Popülist, sosyal açıdan muhafazakâr Hukuk ve Adalet (PiS) partisi, 2015'in sonlarında iktidara gelmesinden bu yana, devlet kurumları üzerindeki siyasi etkiyi artıran ve Polonya'nın demokratik ilerlemesini tersine çevirme tehdidinde bulunan çok sayıda önlemi yürürlüğe koydu" ifadesi yer alıyor. Yine Freedom House'a göre ülke, demokratik göstergeler açısından her geçen yıl geriye doğru kat ediyor. Bunun yanı sıra raporda, Romanya, Bulgaristan, İspanya ve Avusturya gibi ülkelere de demokratik göstergeler açısından eleştiriler yöneltiliyor.
Genel çerçevede rapor, yanlışlıkları sıralıyor ve tabloyu -bazı önemli eksiklikler olsa da- gözler önüne seriyor. Sonra? Sonrası yok. Raporda yer alan tespitler sonu yaptırıma uzanacak bir süreci başlatmayacağı için eleştiri konusu olan ülkeler tarafından dikkate/ciddiye alınmıyor. Raporda sadece, AB fonlarının hukuk ihlali durumunda askıya alınması “öneriliyor”. Bunun mümkün olması zor görünüyor. Buna ilişkin son durumu zaten yukarıda yazmıştık. O konuda geri dönülemez bir şekilde yeni faşistler, önemli kazanımlar elde etmişti. Özellikle AB fonlarının ödenmesini hukukun üstünlüğü ile ilişkilendirmek için hali hazırda geliştirilen mekanizmanın önemli ölçüde -bilerek ve isteyerek- zayıflatılmasından ötürü sözkonusu fonların kullanımına ilişkin olarak bu raporun hiçbir pratik faydası olmayacaktır.
RAPOR TARİHE KAYIT DÜŞÜYOR
Ancak bana göre raporun en önemli yönü, Macaristan ve Polonya gibi yeni faşist rejimler tarafından domine edilen ülkelerin AB'nin kurucu ilkelerinin lağvedilmesinde oynadıkları rolün kayda alınıyor olması. "Faşizm çukuruna yuvarlanan AB için bunun ne faydası olacak" diye sorulabilir, evet yakın planda belki bir faydadan bahsetmek mümkün olmayabilir ama uzak gelecekte ortaya çıkabilecek yeni demokratik oluşumlar için bu türden raporlar mutlaka yol gösterici olacaktır.
Öte yandan, Avrupa Komisyonu, üye devletlerde bu raporun her yıl yayınlanmasına katkı sunacak bir mekanizma kurulacağını ilan ederek, elinden kayıp giden "hukuk devleti ilkesine" yaptığı vurgunun salt retorik olmadığını göstermeye çabalıyor bana göre.
Üye ülkelerde hukukun üstünlüğü ilkesinin eksiltilmesine yönelik tutumları gerektiği gibi cezalandıramaması aslında AB’nin artık bir değerler birlikteliğinden öte parasal çıkarlara dayalı bir yapı olarak görüldüğünü de somutlaması açısından oldukça önemli. AB, görüntü itibarıyla değerler bağlamında zaten dağılmış durumda. Ancak orta vadede –ekonomik faaliyetler ve dünya politik vaziyetleri ekseninde- bir bütün olma niteliğini yitirmeyeceğini düşünüyorum. Bu da AB üyesi devletlere “demokrasi”, “özgürlük” gibi kurucu fikirlerden istedikleri ölçüde feragat edebilme özgürlüğünü tanıyor doğal olarak.
Sonuç olarak rapor, Orban gibi yeni faşist hırsızlara direnemeyen, sinen, kurucu ilkelerine dahi sahip çıkamayan AB'nin günden güne tükenişini resmediyor aslında. Açıkça görülüyor ki Avrupa’da 2. Dünya Savaşı’nın ardından gelişen demokratik yaklaşımlar, şimdi kıtayı savaşa ve yıkıma sürükleyen faşist ideolojiye kurban ediliyor. Bu rapor, üye ülkelerden herhangi birinde "Ne yaptık biz? Hadi şu hukuk meselesini ele alıp iyileştirelim" tarzı bir duygu gelişmesine yardımcı olmayacak. Yukarıda belirttiğimiz gibi rapor “Dönülmez akşamın ufkundayız. Herkes duysun, herkes bilsin” temalı bir durum tespiti. O kadar…
Yorumlar
Popüler Haberler
Marmaray'da bir kişi intihar etti
Bahtiyar Aladağ isimli erkeğin katliamı: Ölü sayısı sekize yükseldi
DEM Parti eş genel başkan yardımcısı Sevtap Akdağ gözaltına alındı
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Marmara Adası'ndaki toprak kaymasında göçük altında kalan ikinci işçinin de cansız bedenine ulaşıldı
İletişim başkanlığı, bakanlığın kreş yazısını doğrulayıp geri adım attı