Ozan Gündoğdu yazdı | CHP "Merkez Bankası bağımsızlığını" savunmaktan vazgeçmelidir
Politikyol
Merkez Bankacılığı’nın doğumu dünyada ticaret burjuvazisinin de doğup geliştiği mekana ve zamana yani 16 yüzyıl Avrupa’sına rastlar.
Bu tarihler boyunca elbette “Merkez Bankası bağımsızlığı” tartışması sürmedi. Aslına bakarsanız 5 yüzyıllık tarih düşünüldüğünde “merkez bankası bağımsızlığı” teorisini ancak 1970’lere kadar pratiğini ise 1990’lara kadar götürebiliyoruz. Örneğin dünyanın en büyük merkez bankalarından olan İngiltere Merkez Bankası 1997 yılından beri bağımsızdır. TCMB ise 2001 sonrasında Kemal Derviş’in “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” yürütücüleri tarafından bağımsız hale getirilmiştir. Buna göre TCMB kanununda yapılan değişiklikle bankanın “temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler.” (TCMB Kanunu, Madde 4) deniyor.
Ancak hal böyle değilmiş gibi sanki merkez bankaları ezelden ebede bağımsız olmalıymış gibi sağ-sol liberaller ve malesef CHP, merkez bankası bağımsızlığına adeta vatanın son karış toprağını savunurcasına sahip çıkıyor.
MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZLIĞI NE ANLAMA GELMEKTEDİR?
Kapitalist üretim ilişkilerin hakim olduğu bir toplum, sınıflı bir toplumdur. Dolayısıyla toplumsal ilişkileri mevcut sınıflar arasındaki çatışmalar belirler. Ücret arttığında sermaye gelirleri azalır, bu sebeple kapitalist-sermayeci ekonomi politiğin temel belirleyeni de ücretleri ustaca baskılamak olacaktır. Öte taraftan devletin bürokratik yapısı da söz konusu çatışmada tarafsız kalamaz. Hakim sınıfın lehine kararlar alır. Her ne kadar bağımsız olduğu söylense de merkez bankaları da sınıfsal çelişkilerin neden olduğu çatışmada tarafsız değildir. Aksi halde her konuda demokrasi nutukları atan liberallerin-serbest piyasacıların iş para politikasına gelince tüm yetkiyi seçilmişlere değil de atanmışlara verme arzusu açıklanamazdı.
NEREDEN ÇIKTI BAĞIMSIZ MERKEZ BANKALARI
1970’lerde uluslararası para sistemi olan Bretton Woods sisteminin çökmesi ve ardına denk gelen petrol şoku tüm dünyada enflasyonist bir krizi de beraberinde getirdi. Bunalım ile beraber azalan karlılık yeni bir sermaye birikim rejimi ihtiyacı yarattı. Bu rejimi günümüzde neoliberalizm olarak anıyoruz. Devletin üretim alanından çekilmesi, özelleştirmeler, emeğin yeniden üretim alanlarının (eğitim, sağlık, ulaşım vb) piyasa kontrolüne bırakılması, deregülasyonlar, uluslararası tam sermaye hareketliliği, ücretlerin baskılanması gibi politika biçimleriyle tanımlanan neoliberalizm elbette birkaç sermaye sahibinin fikri değildir. Fikir devlet müdahaleciliğinin temelini oluşturduğu Keynesyen modele karşı Friedman’ın başını çektiği Monetaristler tarafından geliştirilmişti.
Friedman’a göre uzun dönemde işsizlik ve enflasyon arasında bir ilişki bulunmamaktadır. Ayrıca sabit bir işsizlik oranı her ekonomide doğal sayılmalıdır. Bu işsizlik oranına Monetaristler “doğal işsizlik oranı” dediler. Biz ise yedek işgücü ordusu diyelim. Monetaristler sermaye birikim rejimine odaklandılar ve dolayısıyla esas olarak işsizlik ile değil enflasyon ile ilgilendiler. Çünkü sermaye birikimi söz konusu olduğunda işsizlik bir sorundan çok ücretleri baskılamanın kullanışlı bir aracıydı. Enflasyon ise sermaye birikiminin istikrarsızlığının ana kaynağıydı. O halde en önemli düşman (sınıflar çatışmasında taraflı davranılarak) enflasyon olarak belirlendi.
Enflasyon diyor Friedman, “Her zaman her yerde parasal bir olgudur”. Dolayısıyla enflasyon para politikası önlemleri ile merkez bankaları tarafından düşürülebilir. Bu hususta merkez bankalarının elindeki en önemli araç ise faiz oranlarıdır. Faiz oranlarının sermaye sınıfının, imtiyazlı araçlardan biri olduğunun altını çizmek gerekir. Çünkü faiz gelirini ücretliler elde edemez. Bu bağlamda enflasyon dönemlerinde faizler arttırılarak ekonomik ısınma soğurulur ve enflasyonist baskı bertaraf edilir. Ancak faizlerin artması yatırımları azaltarak işsizliği artıracaktır. Buna karşı yine monetaristler işsizlik uzun dönemde minimize olur fakat asla bitmeyecektir diyerek seçtikleri sınıfı ortaya koyarlar. Her zaman işsizlik yaratacağını itiraf eden bu sayede ücretleri baskılayacak bir sistemi herhalde işsizler istemezdi.
Böyle bir modelde ise sermayenin emniyet sibobu Merkez Bankası bağımsızlığı olmaktadır. Bu sayede oyunbozanlık yapma ihtimali olan popülist iktidarlara karşı sermaye sınıfı kendisini garanti altına alır.
Merkez Bankaları bağımsız biçimde enflasyon hedeflerini piyasaya duyurur ve faiz politikalarını bu hedefe ulaşmak adına düzenler. Bu sayede sermayedarlar bono-tahvil piyasalarında önünü rahat görür, öte yandan ücretler ise işsizlik sayesinde baskılanır.
Adını koyalım: Merkez Bankası bağımsızlığı neoliberalizmin bel kemiğidir ve finansal sermayeye dikensiz gül bahçesi vaad etmektedir. Ayrıca sadece ulusal ölçekte de değil, uluslararası ölçekte de gelişmekte olan ülkelerin merkez bankası kararlarının LIBOR (London Interbank Offer Rate) ve FED gibi finans-kapital merkezlerinin kontrolünde olduğunu unutmayalım.
Bakınız mevcut TCMB kanunu ne diyor? “Banka, fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler. (MADDE 4)
Yani TCMB’nin enflasyonu düşürmek için uyguladığı politika işsizlik yaratacak olursa TCMB yine de enflasyonu düşürmeyi tercih eder. Dolayısıyla TCMB de sınıflar çatışmasında tarafını sermayedarlar lehine ortaya koyuyor. Olası bir kriz anında yükü işsizlik tehdidi ile emekçi sınıfların sırtına yüklemenin yasasına uyuyor.
AKP ise son 4 yıldır rant ekonomisinin sürmesi, kendi politikalarını finanse eden inşaat sektörünün ayakta kalabilmesi için Merkez Bankası’nın faiz kararlarına müdahale ediyor. Buraya kadar emek sahipleri lehine savunulan çizgi ile AKP’nin rant sermayesini savunduğu çizgi birbirine karıştırılmamalıdır.
CHP MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZLIĞINI SAVUNMAMALIDIR
Yineleyelim, kapitalist toplum sınıflardan oluşur ve bu sınıfların çıkarları çatışma halindedir. Neoliberal düzen ise sermaye sahipleri için cennet vaad etmektedir. . Avrupa’da iyi ya da kötü örneklerini gördüğümüz neoliberalizme karşı demokratik siyasetteki emekten yana karşı çıkışların (Podemos, Syriza, Corbyn vb) başarılı ya da başarısız örneklerinin çoğalması tesadüf değil Sermaye sınıfının böylesi kollandığı bir rejim sürdürülebilir olamaz. O halde CHP gelecekte ülke siyasetinde pozisyon almak istiyorsa, mevcut sınıflar çatışmasında kendi çizgisinin sınırları ölçüsünde tarafını emek sahiplerinden yana koymak zorundadır. Aksi halde kimlikler ekseninde statikleşmiş (muhafazakar-laik) siyaset alanına sıkışarak %25’lik tabanının yavaş yavaş erimesini seyredecektir. CHP’yi çevreleyen sol liberallerin de propagandasını yaptıkları kimlikler siyasetinin açmazı burada yatıyor. Türkiye toplumsallığı kimlikler penceresinden okunduğunda CHP’nin tabanı %25’lik “laik kesim” olarak görülüyor. Bu liberal fikirler AB fonları ile kamuoyu yaratan çeşitli basın yayın organları, internet portalları yüzünden CHP içinde de itibar görüyor.
Oysa başka çare yok, Türkiye toplumsallığı sınıflar penceresinden okunmak zorundadır. Bu durumda %1’e karşı %99’un çıkarları muhalefetin ve halkın gündemine girecektir. Öte yandan sosyal demokrat bir partinin de yapması gereken budur. Eğer emekten yana bir sol programı uygulamak üzere iktidara gelinirse TCMB bağımsızlığı bu program karşısındaki en büyük engel olacak ve zorunlu olarak bu bağımsızlığa müdahale edilmek zorunda kalınacaktır.
İçinden geçtiğimiz döviz krizi bir öncü deprem gibi artçısını yaratacak. Henüz hanehalkı döviz krizinin tüm etkilerini hissedebilmiş değil. Bu süreçte muhalefetin önünde belli mücadele fırsatları da çıkıyor. Ya %1’in çıkarlarını savunacak ve AKP’ye koltuk değneği olacak ya da %99’un çıkarlarını savunarak salt popülist olmayan gerçekçi ve radikal bir program ile mevcut karanlığı bertaraf edecektir.
Kaynaklar:
Mustafa Durmuş- “Merkez Bankası Bağımsızlığı, Para ve Faiz: Kapitalizmde Finansın Ekonomi Politiği” http://dergipark.gov.tr/download/article-file/230106
Güney Işıkara - Ekonomik Kriz ve Merkez Bankası’nın Bağımsızlığı Miti http://www.abstraktdergi.net/ekonomik-kriz-ve-merkez-bankasinin-bagimsizligi-miti/
TCMB (Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası), Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kanunu http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/4b4d0592-f3e1-46d2-9814-11e0ad94ab7c/TCMB_Kanun.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-4b4d0592-f3e1-46d2-9814-11e0ad94ab7c-m4fukXa
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi