Millet İttifakı’nın Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin Kadın, Aile ve Çocuk başlığı altındaki maddeleri genel olarak değerlendirildiğinde bölümdeki vaatlerin hayata geçirilmesinin kadınlar ve çocuklar açısından önemli kazanımlar getireceği söyleyebilir. 30 Ocak 2023 tarihinde Millet İttifakı tarafından açıklanmış olan Ortak Politikalar Mutabakat Metni 240 sayfayı bulan hacmiyle birçok açıdan okunabilir. 9 ana başlık ve bunların altındaki alt başlıkların her biriyle Türkiye’nin mevcut rejim krizine, ekonomik krizine ve diğer çoklu krizlere alternatif çözümler getiren kapsamlı bir metin. Mutabakat Metni’nde yer alan somut politika ve proje önerilerinin suya yazılmış sözler olmanın ötesinde, Altılı Masa tarafından belirlenecek ve desteklenecek ortak Cumhurbaşkanı adayının seçim beyannamesi ve seçimlerin kazanılması halinde uygulanacak hükümet programının ana omurgası olarak sunulması dikkate değerdir. Türkiye’nin ikinci yüzyılında özgürlükçü ve demokratik sisteme dönüş vaadi içermesi, daha adil bir sistem inşa etmeyi, liyakat, hukuka uygunluk ve şeffaflık ilkelerine göre kamu idaresini yurttaş odaklı olarak yeniden örgütlemeyi, yeşil dönüşüm ve dijital devrimi merkeze alan sürdürülebilir kalkınma modelini benimsemesi kimsenin itiraz edemeyeceği önermelerdir. Türkiye’nin veri ekonomik ve sosyal koşullarından olumsuz yönde en fazla etkilenen grupların başında kadınlar ve çocuklar geliyor. Derin yoksulluk baskısının ve yüksek enflasyonist ortamın etkisi altındaki bu gruplar aynı zamanda en az sesi duyulan kesim. Kadınların ve çocukların üzerindeki yoksulluk baskısı kimi zaman kadına yönelik şiddet ve erkek cinayetlerinin artışı olarak, kimi zaman bakımsız bir evde kaderine terk edilmiş, açlıktan ve bakımsızlık ölmek üzereyken bulunan çocuklar, evde kahvaltı yapamadığı okula beslenme götüremediği için açlıktan bayılan çocuklar olarak medya gündemine yansımakta. Kadınların ve çocukların uğradığı taciz ve tecavüz davalarının kamuoyu gündemine yansıması bazen yargı kararlarıyla engellenebilmekte veya tacizci ve tecavüzcüyü koruyan gösterilere kamu otoritesi tarafından izin verildiği gözlenmekte. Sağlıkta şiddete yönelik sağlıkçıların, sendikal haklar konusunda memurların, eğitimle ilgili haklar konusunda öğretmenlerin en küçük protesto gösterilerine izin verilmeyen ortamda kolluk güçlerinin takındığı tarafgir tavır toplum vicdanında derin yaralar açmakta. Siyasal alanda temsiliyet açısından TBMM’de kadın milletvekili oranı %17,3 olup, bu oranla ulusal parlamentolar açısından 188 ülke arasında 129. sıradayız. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) verilerine göre dünyada parlamentolarda kadın milletvekili ortalaması %25,5’dir. Bakanlık pozisyonundaki kadın oranı %21,9’dur. Bizdeki durum ise son 42 yılda her kabine de en fazla 2 kadın bakanın görev yapmış olmasıdır. Sadece parlamento ve kurulmuş hükümetler değil, siyasi parti yönetimlerinde de kadınların eksik temsil edildiği, TBMM’de grubu bulunan partilerin yönetimde tam cinsiyet eşitliğini sağlayamadıkları gözlenmektedir.
Hijyen ürünlerinin kadınların temel ihtiyaçları olarak tanımlanması ve üzerindeki vergi yükünün azaltılması politikası, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde kamu ve özel sektörde çalışan kadınların idari izinli sayılacakları vaadi kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık politikaları olarak belirtilebilir.
Metin’de kadınlara ilişkin sosyal, ekonomik ve siyasal politika önermelerine baktığımızda, “Kadın, Aile ve Çocuk” başlığı altında mevcut bakanlıkta yapılacak isim değişikliği ilk madde olarak yer almaktadır. Mevcut durumda kadın ve çocuğun “aile” kavramı içinde görünmez hale getirilmesi kadın dernekleri tarafından sıklıkla eleştiriliyordu. Bu nedenle bakanlık isminde kadın ve çocuk vurgusunun özellikle yer alması olumlu bir durum olarak değerlendirilebilir. İkinci maddede yer alan, “cinsiyet eşitliğini esas alan parlamento, yerel yönetimler, siyasi partiler ve kamu kurumlarında kadınların karar ve yönetim süreçlerine katılımını destekleyecek, kadın temsilini arttıracak, kadınların haklarının korunmasına öncelikli tutan bir politika izleyeceğiz” ifadesi umutlu bir başlangıca işaret etmektedir. Cinsiyet eşitliğinin ne ölçüde esas alınıp alınmadığının ölçüsü önümüzdeki süreçte hazırlanacak milletvekili aday listeleri olacaktır. Bu konuyla ilgili partilerin performans göstergesi kadın ve erkek adayların sayısal eşitliği olacaktır. Girişimcilik ve istihdamla ilgili sağlanacak desteklerde ve teşviklerde kadınlar lehine yapılacak düzenlemelerle kadın girişimciliğinin önünün açılacağı vaadi kadınları ekonomik olarak güçlendirecek politikalardan biridir. Kadın girişimci sayısının arttırılması ve kadınların ekonomik hayata katılımının cesaretlendirilmesi nüfusun diğer yarısının ekonomik üretime daha aktif olarak katılmasını sağlayacaktır.
Ortak Politikalar arasında yer alan Bağımsız Çocuk Hakları İzleme Kurulu’nun kurulacağı, sokakta yaşamak zorunda bırakılan, çalıştırılan ve dilendirilen tüm çocukların kurumsal koruma altına alınacağı, çocuk işçiliği ile veri temelli ve ilgili paydaşların katılımıyla planlı bir şekilde mücadele edileceği vaatleri çocukların toplumsal ve ekonomik statülerinin iyileştirilmesiyle ilgilidir.
Aynı bölümde Kadına Yönelik Şiddetle Toplumsal Mücadele Seferberliği’nin başlatılacak olması, şiddetin her türüyle ilgili “önleme, koruma, kovuşturma ve destek politikaları” ile etkin çözümler uygulanacağı belirtilmiştir. Millet İttifakı ortaklarından CHP ve İYİP yetkilileri daha önce kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönüleceği vurgusu yapılmış olmasına rağmen bu maddede Sözleşmenin adından bahsedilmemesi kamuoyunda çokça eleştirilmişti. Ancak Ortak Mutabakat Toplantısı’nda İYİP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ümit Özlale’nin konuya ilişkin konuşmasında kullandığı “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” sözleri Sözleşmeye dönüleceğine dair açık bir vurgudur. Bunun yanı sıra “Hukuk, adalet ve Yargı” başlığını taşıyan birinci bölümde Milletlerarası sözleşmelerden geri çekilme yetkisinin Meclis’e ait olduğunun anayasal güvence altına alınacağı ibaresi üstü kapalı olarak Cumhurbaşkanı kararıyla çekildiğimiz İstanbul Sözleşmesine gönderme yapmaktadır. Hijyen ürünlerinin kadınların temel ihtiyaçları olarak tanımlanması ve üzerindeki vergi yükünün azaltılması politikası, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde kamu ve özel sektörde çalışan kadınların idari izinli sayılacakları vaadi kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık politikaları olarak belirtilebilir. Kadınların aile içindeki konumlarıyla ilgili olarak, evlilik öncesi eğitimler, aile danışmanlığı ve boşanma süreci danışmanlığı gibi hizmetlerin verilmesi, evlilik yardımı ve desteklerinin güçlendirilerek yaygınlaştırılması politikaları dikkat çekiyor. Bu politikalar aile içinde kadının güçlendirilmesi ve ihtiyaç duyduğu konularda desteklenmesini sağlayacaktır. Bu başlığın son 5 maddesi çocuklara ayrılmıştır. Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismarına Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin  (Lanzorete Sözleşmesi) yükümlülüklerine uyulacağının belirtilmesi verilen en önemli sözlerdendir. Daha önceki yazılarımda bahsettiğim üzere Sözleşme’ye göre, “cinsel sömürü ve cinsel istismar çocuklara karşı şiddetin en kötü biçimleri arasındadır. Avrupa’da yaklaşık her beş çocuktan birinin bir çeşit cinsel şiddet mağduru olduğu ve vakaların yaklaşık %80’inde istismarcının çocuğun tanıdığı biri olduğu tahmin edilmektedir. Çocuklara karşı cinsel şiddet birçok farklı biçim alabilmektedir, mesela: aile veya güven çemberi içerisinde cinsel istismar, fuhuş veya cinsel istismar materyalleri aracılığıyla cinsel sömürü, internet ile mümkün hâle gelen cinsel şiddet ve akranlar tarafından cinsel saldırı”. Üyesi olduğum Uluslararası ECPAT Ağı Gündüz Gözüyle Endeksi (Out of the Shadows Index) adını verdiği bir endeks aracılığıyla ülke değerlendirmeleri yapmakta. Endeks’e göre Türkiye ne yazık ki, 60 ülke içerisinde ülkenin çocuklarının cinsel sömürüsü ve istismarı açısından 56,7 puanla 18. sıradadır. Bu puan Filipinler ile aynıdır, Uganda’nın biraz altındadır. Bu maddede eksik olarak Lanzorete Sözleşmesi’nin yanında taraf olduğumuz BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin yer almamış olması gösterilebilir. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi özellikle çocuk işçiliği konusunda ve eğitimine devam etmesine izin verilmeyen çocuklar konusunda ve en önemlisi 1.maddesinde yer alan “çocuğa uygulanabilecek kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, 18 yaşına kadar her insan çocuk sayılır” ilkesiyle getirdiği korumadır. Ortak Politikalar arasında yer alan Bağımsız Çocuk Hakları İzleme Kurulu’nun kurulacağı, sokakta yaşamak zorunda bırakılan, çalıştırılan ve dilendirilen tüm çocukların kurumsal koruma altına alınacağı, çocuk işçiliği ile veri temelli ve ilgili paydaşların katılımıyla planlı bir şekilde mücadele edileceği vaatleri çocukların toplumsal ve ekonomik statülerinin iyileştirilmesiyle ilgilidir. Son maddede yer alan erken yaşta ve zorla evlendirilmelerinin önüne geçilmesi vaadi ise doğrudan doğruya BM Çocuk Hakları Sözleşmesi 1.maddesi ile bağlantılıdır. Bu maddenin hayata tam ve eksiksiz olarak geçirilmesi bu olumsuzlukların önlenmesini de sağlayacaktır. Çocuklarla ilgili olarak ortak politikalar konusunda ortak mutabakat metninde bulunmayan bir öneri 6 yaşına dek tüm çocuklara ücretsiz sağlık hizmeti vaadi olabilirdi. Millet İttifakı’nın Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin Kadın, Aile ve Çocuk başlığı altındaki maddeleri genel olarak değerlendirildiğinde, bu konuda ön hazırlıkların kapsamlı ve iyi bir şekilde yapıldığını, bu bölümdeki vaatlerin hayata geçirilmesinin kadınlar ve çocuklar açısından önemli kazanımlar getireceği söyleyebilir.