Uygulama eksikliğini eleştirmek yerine hayvanlardan intikam almaya çalışmak da çok daha kolay. Muhalefeti iktidarı fark etmez bu sorumluluklarını yerine getirmeyen tüm belediyeler insanların yaralanması, vefatı, hayvanların barınaklarda işkence görmesinden sorumlu. Ülkemizde son aylarda sık sık tekrar gündem olmaya başlayan köpek saldırıları ve yakın zamanda bir çocuğun kuduz sebebiyle hayatını kaybetmesi sonrasında sokak hayvanları ya da bazılarının söylemeyi tercih ettiği şekilde sokak köpekleri konusu tekrar gündem oldu. Özellikle örnek uygulama olduğu gösterilen bir barınakta yaşanan görüntüler sonrasında Türkiye’de hayvan haklarını konusu doğal olarak tekrar gündem haline geldi. Bu konuda ne yazık ki sadece ekstrem sesler varmış gibi davranılıyor oysa aslında makul ve hem insan hem hayvan hak ve sağlığı için çabalayan pek çok kişi de var. Bunların yok sayılıyor olması üzücü ve diğer yardan da aslında bunların yok sayılıyor olması çözümün de gecikmesine hatta asla sağlanamayacak hale gelmesine neden oluyor. Barınaklar ya da kanuni adıyla bakımevleri hakkındaki kanuni düzenleme ne öncelikle ona bakalım. Öncelikle belediyelerin görevleri olduğunu hatırlamak gerekiyor. İlgili kanuna göre “Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yirmi beş bini aşan büyükşehir ilçe belediyeleri ile diğer belediyeler, sahipsiz veya güçten düşmüş ya da tehlike arz eden hayvanların korunması ve bakımının yapılması ile rehabilitasyonunun sağlanması amacıyla hayvan bakımevleri kurar.” Yani bu hüküm uyarınca açıkça varmamız gereken bazı sonuçlar var. Birincisi bu bakımevlerinin kurulması yükümlülüğü belediyelere ait yani yıllardır aslında vergilerimizle ödediğimiz bu hizmetlerin yerine getirilmiyor olmasından tüm büyükşehir belediyeleri sorumlu. Aynı maddenin devamındaki fıkrayı da dikkate alarak incelemeye devam etmemiz gerekiyor. Bir sonraki fıkra ise “Birinci fıkrada belirtilen hayvanlar, ilgili belediyeler tarafından hayvan bakımevine götürülür. Hayvan bakımevi kurma zorunluluğu olmayan belediyeler ise sorumluluk alanındaki bu hayvanları en yakın hayvan bakımevine götürür. Rehabilite edilen hayvanlar Bakanlıkça oluşturulan veri tabanına kaydedilir. Rehabilitasyon süreci tamamlanan hayvanların, bakımevine getiren belediye tarafından öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır.” İki fıkrayı birlikte okuduğumuzda bakımevlerinin güçsüz ve sağlık problemi olan hayvanlar için olduğunu anlamamız gerekiyor. Yani sokakta herhangi bir sağlık sorunu olmayan, özel olarak saldırgan olmayan hayvanlar sonsuza kadar barınaklarda tutulamaz. Ama barınaklarda yaşananları incelediğimizde ise hayvanlar herhangi bir ayrım gözetilmeksizin toplanarak, tedavileri yapılmıyor ve herhangi bir rehabilitasyon sürecine tâbi tutulmaksızın sağlık açısından elverişsiz koşullarda bu ortamlarda tutuluyorlar. Yani belediyelerin eliyle hukuksuz işlemler silsile olarak devam ediyor. Aynı kanun ile belediyelere verilen başka görev var mı derseniz var. Ve aslında bu kontrolsüz sokak hayvanı miktarını çözmek için tek yöntem olan kısırlaştırmadan başka bir şey değil. Bu madde ise şu şekilde “Rehabilite edilmemiş sahipsiz köpekler, belediyelerce hayvan bakımevlerinde veya geçici ünitelerde kısırlaştırılarak veri tabanına kaydedilir. Geçici ünitelerde yapılan kısırlaştırmalar sonrasında, köpekler alındıkları ortama bırakılmadan önce sağlıklarına kavuşmaları için gerekli tedbirler alınır. Bakanlık da bu kapsamdaki köpeklerin kısırlaştırılmasına her türlü yardımda bulunur.” Bu hüküm bu şekilde düzenlenmiş olsa bile öncelikle belediyeler yeterince kısırlaştırmayı yıllardır yapmadı. Sokağa terk edilen her bir kısırlaştırılmamış köpek bir batında 5-6 yavrunun olduğunu düşünürsek sokaklardaki hayvan sayısı katlanarak artıyor. Bu hükmün uygulanması için ise bu kadar geniş sınırlar yeterli ve verimli değil. Zira bir köpeğin bile kısırlaştırmadan sokakta kalması aslında süreci ciddi bir sekteye uğratıyor. Bu nedenle aslında bu sürecin bir seferberlik olması ve aynı anda koordineli olarak pek çok noktada bir arada yapılması gerekiyor. Bugüne kadar yapılması gerekenler asla yapılmadığı için ve mevcut koşullar çok kötü olduğu için bu sorunun 1 haftada çözülmeyeceği gerçeğiyle yüzleşerek başlamak gerekiyor. Ama bir gün dahi bekleyecek zamanımız da yok. Özellikle de çocukların uğradığı zararlar ve hayvanların uğradığı şiddetin de artmasını dikkate alırsak bu sorunun çözülmesi için kanunlara uygun adımların atılmaya başlaması için kaybedecek bir günümüz yok. Herkes mevcut kanuni düzenlemeleri eleştiriyor ama bu kanunların uygulama sonucunu gördük mü ki hiç? Uygulama eksikliğini eleştirmek yerine hayvanlardan intikam almaya çalışmak da çok daha kolay. Muhalefeti iktidarı fark etmez bu sorumluluklarını yerine getirmeyen tüm belediyeler insanların yaralanması, vefatı, hayvanların barınaklarda işkence görmesinden sorumlu. Nitekim daha önce çeşitli yargı kararlarında belediyelerin sorumlulukları da teyit edilmiş oldu. Bu sorunun hem insan hem hayvanların sağlığı için en kısa sürede çözülmesini temenni ediyorum.