Muhalefet liderinin Saray tepkisi ve sonucunda vurguladığı gibi orayı yurt yapacağını söylemesi, özel yurtlara dair herhangi bir söylemde bulunmaması akla şu soruyu getiriyor: Yoksa sizin tek derdiniz saray mı? Liberallerin devlet bezmi üretir diyerek özelleştirmeleri savundukları dönem milat öncesi değil dün gibi yakın.  Üretimin her alanından devletin çıkması talebi ile piyasa kutsamasının karşılığı AKP iktidarı tarafından baş göz üstüne diyerek karşılığını buldu. Bu karşılık temel ihtiyaçlarda da kendisini gösterdi. Sağlıktaki karşılığını pire gibi türeyen özel klinikler olurken, eğitimde karşılığı kolejler, kurs merkezleri oldu. İlla devlet hastanesine gideceksen muayene ücreti, doktorun yazacağı ilaçta katılım payı vb ücretler ödemek zorundasın. İlla çocuğunu devlet okullarına göndereceksen kayıt parası, servis parası, yurt parası veya ev parası ödemek zorundasın. Devlet bez değil de cemaat ürettiğinde liberaller yine sevinçle sivil toplum örgütleri çoğalıyor diye, işte demokrasi gelişiyor diye attıkları çığlıklar, siyasetin her alanında karşılığını buldu. Sağcıların sevincine diyecek bir şey zaten yoktu. Ortanın solu ile sosyal demokratlar da bu çığlığa renk kattı. Cemaat yurtları yoksul ailelerin çocuklarının eğitim alabilmeleri için barınak imkânı sağladı. Ücret beklentileri yoktu ama siyasal İslam’ın neferi olmak ailelerin görevi olmalıydı. Yurtlarda kalan öğrenciler ise gelecekteki hizmetleri için teminat vermeliydi. Devletin elini bezden, eğitimden, sağlıktan tamamen çektikten sonra sömürüdeki artış, sermayenin kazancındaki yükseliş, yoksulluktaki artış, cemaatlerin kime hizmet ettiğini gösteriyor olsa gerek. Şimdi barınma sorununun görünür oluşunun nedeni özel yurtların ve cemaat yurtlarının yetersizliği, ev sahiplerinin bu krizi fırsata çevirme kurnazlığı sergilemesi oldu. Cumhurun başı bu krizi gördüğünü ancak abartılacak bir şey olmadığını söyledi. Muhalefetin başı ise sorunu sarayı yurt yaparak çözeceğini söyledi. Barınma hakkının yeterince abartılmaması siyaset açısından sorun da, çözümün dar bir lokasyonla tariflenmesi asıl ilginç olanı sanki. Yoksulluğun giderek arttığı salgın döneminde ağustos ayları veliler için kara kara düşünülen bir dönem oluyor. Eylül ayında okullar açılacak, kayıt parasından başlayıp, kıyafet ve kırtasiye ve birçok başlıktaki giderler çocukların eğitim hakkında birçok aksamaya neden oluyor. Okul yöneticilerinin kayıt parasının verilmediği takdirde öğrencilere kitapların verilmeyeceğini velilere iletmeleri aksamanın ciddiyetini gösteriyor. Birleşik Metal İş Sendikası Araştırma Merkezi’nin Temmuz Ayı Açlık ve Yoksulluk Raporu’nda eğitime ayrılacak çok bir bütçenin olmadığı görülüyor. Milyonlarca yetişkinin açlık sınırında ücret aldığını da düşünürsek çok da yanılmadığımız kesin. “Asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında ücret alan işçilerin sayısı 9,7 milyondur. Bütün ücretli çalışanların yüzde 50’ye yakını bu kapsamdadır. Tüm ücretli çalışanların yüzde 64’ü ise (12,5 milyon işçi) asgari ücretin altı ile asgari ücretin bir buçuk katı arasında bir ücret elde ediyor.” (DİSK’in açıklamış olduğu veri) Sorunun temelini oluşturan özel yurtların varlığı konuşulmadan, cemaat yurtlarının üstlendiği misyon tartışılmadan barınma hakkı talebinin eksikliğini görmek gerekli. Muhalefetin bu olayı Cumhuru reisin dediği kadar abartmadığını da görüyoruz. Muhalefet liderinin Saray tepkisi ve sonucunda vurguladığı gibi orayı yurt yapacağını söylemesi, özel yurtlara dair herhangi bir söylemde bulunmaması akla şu soruyu getiriyor: Yoksa sizin tek derdiniz saray mı?