Tesadüfen denk geldiğim “Kemal Kılıçdaroğlu” kampanyası afişlerinde şunları gözledim: Sıradan; çok da enerjik veya dinamik olmayan bir Kılıçdaroğlu profili ve afişi boğan uzun cümleler-net, kısa ve vurucu bir mesaj değil. İstanbul caddelerini dolaşırken sık sık İYİ Parti’nin, “Devlet” temalı kampanya afişlerine denk geliyorum. “Devlete, liyakat yakışır”... “Devlete, samimiyet yakışır”... “Devlete, Millet yakışır”... Ve, liste böyle uzayıp gidiyor... Benim de içinde bulunduğum kimi derinlemesine araştırmalarda, “liyakat”, “samimiyet”, “adalet” ve daha nice kilit kelime ön plana çıkıyordu. İYİ Parti, bu kilit kelimeleri sadece “geniş bir metafor” olarak değil; doğrudan seçmenin belleğine kazınıp, kilidi çözecek “nokta atışları” olarak kullanıyor. Şimdiye kadar, CHP ve özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun ön planda olduğu bir İstanbul kampanyasına ben tanık olmadım. Tesadüfen denk geldiğim “Kemal Kılıçdaroğlu” kampanyası afişlerinde ise şunları gözledim: Sıradan; çok da enerjik veya dinamik olmayan bir Kılıçdaroğlu profili ve afişi boğan uzun cümleler-net, kısa ve vurucu bir mesaj değil. Kelimeler silselesi... Örneğin, aile sigortası sağlamakla ilgili uzun bir mesaj: Tesadüfen denk gelenin, etkilenmesi veya herhangi bir “duygu” hissetmesi mümkün değil. Veya... “Telafi edeceğiz..” Telafi etmeyi değil, “kazanmayı” arzulayabilecek kitlelere, soğuk soğuk suları fışkırtmak böyle olsa gerek... Mesele, kazanmak: ve tabii ki, “kaybettiğini kazanmaya şükredip”, telafi etmeye şükretmek değil. Mesele, kazanmak; asla sahip olamadığını kazanmak. Bu kadar mı zor anlamak? Devlet olmak veya olmamak? İronik biçimde, “Devlet” imgesi; farklı biçimlerde en sahip çıkılan “ana muhalefet” meselesi... Muhakkak ki, bazı “devlet insanları”, “kurumların yöneticileri”, “bürokratlar”, “savunma ve askeri üretimde güç sahibi siviller” de; “Devlet”... Devlet, insanlardan oluşuyor-seçime giderken de; hangi insanlar konusu çok kritik... Kimler-o devlete “sahip oluyor”; ve kimler o “devletten” dışlanıyor… Asıl tartışma ve konu-devletin sahipliği…