Tablo: Otoriterlikten Demokrasiye Geçişte Seçim Başarısı Kriterleri, Başarılı ve Başarısız Ülkeler (Bunce & Wolchik, 2010)
Peki Türkiye muhalefeti bu hamleleri gerçekleştirebilir mi? “Ortak ve etkili kampanya” konusunda muhalefet partileri en azından Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortak aday için istekli görünüyor. Parlamento seçimlerinde Millet İttifakı’nın SP ve DP’nin yanısıra DEVA ve GP’yi de kapsaması, muhalefetin D’Hondt sisteminin avantajını kullanmasını sağlayacaktır. Nitekim 2018’de Millet İttifakı bu sayede ülke genelinde 20’den fazla sandalye elde etti. Türkiye “seçimlere katılımı örgütleme” konusunda yüksek kutuplaşma ve partizanlığın sonucu olarak dünyada öne çıkan ülkelerden biri. Ancak seçime katılım tek başına anlamlı değil. Eş zamanlı olarak katılımı muhalefet tarafında artırmak ve iktidar aleyhine azaltmak temel şart. Diğer bir ifadeyle, muhalefetin muhalif eğilimli kararsız ve partizan olmayan seçmenlerin tamamını sandığa götürmeyi başarıp, muhalefete yakın olmayan kararsız ve partisiz seçmenleri en azından iktidar lehine oy vermemeye ikna etmesi gerekiyor. Bunun örneği 23 Haziran İBB seçimlerinde yaşanmıştı. Sandık bazlı analizlere göre, 31 Mart’ta Binali Yıldırım’a oy veren en az 100 bin seçmen, 23 Haziran’da mühürü CHP’ye vurmasa da sandığa gitmekten vazgeçmişti. İmamoğlu’nun kutuplaşmadan uzak kampanyası, toplumun daha az politize kesimleri olan kadın ve gençlere yönelik söylem, temas ve vaatlerinin bu değişimde önemli rol oynadığı düşünülüyor[2]. Seçime katılımın görece düşük olduğu büyükşehirlerin çevre ilçeleri, yaşlı nüfusu yüksek ilçeler, Doğu ve Güneydoğu illeri gibi alanlarda, muhalefetin parti örgütlerini ve STK’ları harekete geçirmesi gerekiyor. Oy ve Ötesi gibi işbirliği örnekleri “sandık güvenliği ve sandık tutanak kontrolü” konusunda da muhalefetin tecrübesini ülke geneline yaymasını kolaylaştıracaktır. “Seçim kurulları üzerinde demokratik baskı” başlığında YSK’nın bağımsızlığının zedelenmesi ve il seçim kurullarına en kıdemli hakim yerine YSK tarafından atama yapılmasının planlanması muhalefetin elini zayıflatıyor[3]. Ancak muhalefetin pes etmeden hem ulusal hem de yerel düzeyde partiler, STK’lar ve vatandaşların koordinasyonunu sağlayarak bu baskıyı devam ettirmesi elzem. Ayrıca bu koordinasyonun sadece seçim güvenliğiyle sınırlı kalmayıp, medya ve sosyal medyaya da yayılması çok büyük önem taşıyor. İlaveten Türkiye’de seçmenin doğru bir şekilde bilgilenmesini sağlayan ve iktidar manipülasyonundan uzak tutan seçim anketlerini gerçekleştirecek araştırma şirketlerinin metodolojik eksiklerine rağmen mevcut olduğunu söylemek mümkün. Kaynakça Bunce, V. J., & Wolchik, S. L. (2010). Defeating dictators: Electoral change and stability in competitive authoritarian regimes. World Pol., 62, 43. Donno, D. (2013). Elections and democratization in authoritarian regimes. American Journal of Political Science, 57(3), 703-716. Esen, B., & Gümüşçü, Ş. (2019). Killing competitive authoritarianism softly: the 2019 local elections in Turkey. South European Society and Politics, 24(3), 317-342. [1] https://www.economist.com/graphic-detail/2021/02/02/global-democracy-has-a-very-bad-year [2] https://daktilo1984.com/yazilar/23-haziran-degerlendirmesi-ekonomi-ysk-karari-ve-hamasi-kampanya/ [3] https://www.haberturk.com/yazarlar/muharrem-sarikaya/3008078-en-kidemli-hakim-sarti-kalkacak-miKoç Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde doktora araştırmalarına devam eden Nezih Onur Kuru, Kabataş Erkek Lisesi ve Galatasaray Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi bölümünü bitirmiştir. ODTÜ’de Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi yüksek lisans programını tamamlamıştır. Karşılaştırmalı siyaset, seçimler, siyasal partiler, oy verme davranışı ve göçmenlere yönelik tutumlar konularında araştırmalarını sürdürmektedir. Nezih Onur Kuru, Medyascope ve kurucularından olduğu Daktilo1984 platformlarında Türkiye siyasetini ve kamuoyu araştırmalarını yorumlamaktadır. Kuru’nun seçimler, partiler ve Suriyeli sığınmacılarla ilgili değerlendirmeleri aralarında BBC Türkçe, Euronews ve Die Welt’in bulunduğu birçok platformda yayınlanmıştır.