«Kovulacağı haberini alınca bayılmış, korkudan». Bu sözler güvencesizliğin etkilerini araştırırken İstanbul’da konuştuğum bir görüşmecime ait. İstanbul’da ünlü bir restoranda bulaşıkçı olarak çalışan birinden bahsediyordu. Bu örneği bilerek verdim. Her gün televizyonda ve sosyal medyada gördüğümüz işsizlik ve yoksulluk rakamları bazen bir istatistikten öteye gitmiyor. Oysaki bunun güçlü bir karşılığı var: Uçurumun kenarında olmak. O bulaşıkçıyı bayıltacak derecede korkutan neydi? Tek bir cevabı var: Hayatta kalamayacağı ihtimali. Güvencesizlik aydınlarımıza, siyasetçilerimize ziyadesiyle hafif bir konsept gibi geliyor belli ki. Ancak işler bu kadar ters giderken, insanların korkuları gerçek bir dönüştürücüdür. Bu açıdan güvencesizlik artık temeldir ve hayati etkilere sahiptir. Adil bi ülke hayal edenlerin bunu derinlemesine kavraması gerekiyor. Peki güvencesizlik nedir? Hayatta bir garanti oluşturamamanız. Sizi sizden güçlüler karşısında koruyan bir mekanizma olmaması. Bu yüzden güçlülerin istekleri, talepleri karşısında boyun eğilmesi. Kontrol artık sizde değildir, bazen işsiz olarak, bazen bir EYT’li, bazen borçlu bir öğrenci, bazen yaşama hakkını savunan bir kadın, bazen ifade özgürlüğünü savunan bir akademisyen olarak. İşyerinde, sokakta, siyasette, güçlü şirketler karşısında – faturalara sürekli zam yapan ve devlet tarafından desteklenen elektrik şirketlerini düşünün – sizi koruyan kollayan bir güvencenin olmaması. Yalnız olduğunuzu düşünüyorsunuz, ne olacak memleketin hali diyorsunuz ve bir süre sonra kabullenmeye başlıyorsunuz. Oysaki bu düşünceleri aklından geçiren milyonlarca insan var. Güvencesizlik sizi, aklınızı ve vücutlarınızı zorluyorsa ve sizi ortaklaştırıyorsa, neden siz de milyonlarcası olarak bunu size dayatanları zorlamayasınız. Soru bu. Ve inanın bana bir şansımız var. Peki güvencesizlik nasıl büyür ve hangi iklimde gelişir? Güvencesizlik işsiz kalma korkusu ile büyür. İş ararken ve bulamadığında büyür. İşyerinde yöneticileriniz karşısında sizi koruyan kollayan bir mekanizma yokken büyür. Belirsizlik de güvencesizliği büyütür. Borçlarımı, kiramı nasıl ödeyeceğim belirsizliği güvencesizliği hakimken. Kim yardım edecek size? Birikiminiz, gayrimenkulünüz yoksa, ailenizden yardım alamıyorsanız, kendi gıdanızı kendiniz yetiştirmiyorsanız, yeterli bir ücret alamıyorsanız, devlet de size sosyal yardımda bulunmuyorsa gerçekten nasıl hayatta kalabilirsiniz? Siyaseten otoriter iklimlerde sıçrama yapar, sürekli aşağılanma ya da şeytanlaştırılma tehdidi ile karşı karşıyayken büyür. Öyleyse güvencesizlerin nam-ı-diğer prekaryanın (güvencesizler sınıfının) düzlemine hoş geldiniz, burası bir belirsizlikler evrenidir. Bu evrenin kendi kanunları ve siyaseti var. Bildiğimiz kanunlar ve siyasete bu dünyada pek güvenilmiyor. Hayatta kalmak için hızlı, acil ve onurlu çözümler bekleyen ve dahası toplumsal güç isteyen bir evren bu. Kısacası geleceğini arayan ve isteyen bir evren bu. Yeri henüz dar. Bu yüzden güvencesizlerin siyasetine ihtiyacımız var. Neden mi? Çünkü siyasetin ilk kuralı reddetmektir. Bize dayatılanı reddeder ve yenisini kurmak isteriz. Bu belirsizliklerle ve bu hislerle daha fazla yaşayamayız. Kontrolün başkalarında değil bizde olduğu ve onurlu bir yaşam sürebileceğimiz bir gelecek, çocukların iyi bir eğitim aldığı, eğitimde ve sağlıkta ayrıcalıklı ve yoksul ilişkisinin kalktığı, gençlerin göçmek zorunda kalmadığı, yaşlılarına ve emeklilerine onurlu bir hayat sunan bir gelecek. Güvencesizlerin talepleri bunlar. Dün Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesi olmuştu, bugün bu ihtiyaç daha fazla ama artık sosyal bir cumhuriyete ihtiyacımız var, Güvencesizlerin güvencesi olacak bir sosyal cumhuriyete.
Alphan Telek, 11 Şubat 1990’da İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İng.) bölümünü dereceyle bitirdi. Yüksek lisansını Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü bölümünde yaptı. Doktora araştırmalarına Paris’te, Sciences Po’ya bağlı Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nde (CERI, Centre de Recherches Internationales) devam etmektedir. Doktora araştırmalarında Türkiye’de sosyal eşitsizlikler ve güvencesizlik konularını incelemektedir. Dış politika, İnsani & Toplumsal Kalkınma ve Demokratikleşme konularına eğilen ve bu alanda araştırma raporları, politika notları ve politika raporları hazırlayan İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü’nün (İstanPol) kurucularından olup, halen burada yönetim kurulu üyesidir ve İnsani & Toplumsal Kalkınma programı direktörüdür.