Bir PR çalışmasından öteye anlamı olmayan, “Birlikten Berekete Kazanan Türkiye” sloganı altında 6 ayda enflasyonun %19’dan %80’e (o da TÜİK marifetiyle en ehlileştirilmiş şekliyle) çıkmasına engel olmayan “enflasyonla mücadele adımları” bakın neler: Eğer yükünü taşıyan bizler olmasak, bir Hazine ve Maliye Bakanı’nın enflasyon yükselmeye devam ederken işe yaramıyor da olsa en azından bir şeyler yaptıklarını göstermek için sosyal medya hesabından enflasyonla nasıl mücadele ettiklerini madde madde sıralamak zorunda kalmasına üzülebiliriz. Fakat açıklaması zor bir akıl tutulmasıyla inat edilen yanlış para politikası sonucu ortaya ışık hızlıyla çıkan yüksek enflasyonun altında bilerek ve seçilerek ezilen tam olarak bizleriz. “Seçilerek”, çünkü aylardır bu para politikasının varacağı yerin geniş halk kesimlerinin eşi benzeri görülmemiş bir hızda fakirleşmesi olacağını söyleyen ekonomistlere kulak asmayarak “mandacı” gibi çok ağır bir hakareti layık gören, başta Cumhurbaşkanı’nın ta kendisi. Uyarılara kulak asamayarak yanlışta ısrar eden ve enflasyon yaratan etkenlerle mücadele etmeyerek boş adımlarla üzerimizdeki ağırlığı artıran da AKP ekonomi yönetiminden, Bakan Nebati’den; emir erine çevrilmeyi içlerine sindiren merkez bankasından, TÜİK’e ve BDDK’ya kadar akılsızlığa biat eden kamu kurumlarından başkası değil. Nebati’nin enflasyonla mücadelede etkisiz kalmaya mahkûm olunca mecburen gösterişli bir görselle sıraladığı adımlara biraz daha yakından bakalım o zaman.  Bir PR çalışmasından öteye anlamı olmayan “Birlikten Berekete Kazanan Türkiye” sloganı altında 6 ayda enflasyonun %19’dan %80’e (o da TÜİK marifetiyle en ehlileştirilmiş şekliyle) çıkmasına engel olmayan enflasyonla mücadele adımları bakın neler:
  1. “Gıda ürünlerinde KDV oranı %1’e indirilmiştir.”
Gerçek bir enflasyonla mücadele politikası olsaydı. Uzun yıllar boyunca zar zor biriken halka ait döviz rezervlerini çarçur etmemiş, talimatla erken ve aşırı faiz indirmemiş bir merkez bankası yerine güvenilir, söz söylediğinde piyasaların titrediği bir merkez bankası olsaydı. AKP’nin 20 yıllık iktidarında sistematik şekilde üretimden kopartılan çiftçiler olmasaydı. Üretmek yerine ithalata öncelik veren tarım politikaları yerine tarımsal üretimin artmasını çiftçiliğin sürdürülebilir şekilde yapılmasıyla önceleyen bir tarım politikası olsaydı... Gıdada KDV indirimi enflasyonu düşürmekte ve halkın giderek azalan gıdaya erişim sorununa geçici olarak bir çare olabilirdi.  Fakat, gıdada KDV indirimi artan tarımsal üretim maliyetlerine kurban oldu, kayboldu gitti. Çünkü küresel ekonomide pandemi ve Ukrayna işgali ile artan enerji fiyatları değersiz TL politikası ile birleşince gıdada izlenen fiyat artışlarını KDV indirimi ile dizginlemek imkânsız olduğu kadar AKP hükümeti adına göstermelik bir çaba. Ama Nebati’nin listesinde 1 numarada.
  1. “Yeme-içme hizmetlerinde KDV oranı %8 olarak belirlenmiştir.”
Konut sektörünün şuursuzca ve ısrarla ucuz kredi ile desteklenmesinin yarattığı yüksek kira artışları, aşırı değersiz TL politikası sonucu sürekli artan enerji faturaları, enflasyonun yükselmesine yol açan para politikasının ardından gelen kira ayarlamaları, tarım politikasızlığı sonucu artan gıda fiyatları, küresel enerji şokuna eklenen düşük TL politikası ile anormal tarımsal üretim maliyeti artışları… Yeme-içme sektöründe değil ayda bir kez, ayda birkaç kez menü fiyat güncellemelerinin yapılmasıyla sonuçlanmakta.  Yanlış para politikası sonucu yükselen manşet enflasyon, uzun soluklu yanlış tarım politikaları sonucu artan gıda enflasyonuna paralel restoran menülerine yapılan durması mümkün olamayan zamlar veri iken, KDV’yi %8’le sınırlamanın fiyatlar genel seviyesine etkisi hissedilemeden silinmiş oldu. Çoktan.
  1. “Sabun, şampuan, deterjan, dezenfektanlar, bebek bezi, ıslak mendil, tuvalet kâğıdı, kağıt havlu, kağıt mendil ve peçete gibi ürünlerin KDV oranı %18’den %8’e indirilmiştir.” 
Yine yanlış para politikasına bağlı yüzde 60’ı geçen negatif reel faizin TL’ye aşırı değer kaybettirmesiyle ve 20 yılda yapılamayan reformlar sonucu üretimin halen ithalata bağlı olmasıyla ortaya çıkan maliyet enflasyonu eşliğinde söz konusu KDV indiriminin okyanusta bir damla etkisi yarattığını her markete gittiğimizde, bu temel tüketim ürünlerini satın almaya kalktığımızda tecrübe etmekteyiz.
  1. “Meskenlerde ve tarımsal sulamadaki elektrik teslimlerinde KDV oranı %18’den %8’e indirilmiştir.” 
Enflasyonla mücadele yolunun AKP hükümeti için kamuya gelir kaybı yaratacak şekilde KDV indiriminden geçtiğini, sıralanan KDV indirimlerinin Nebati’nin enflasyonla mücadele listesinde yer alma sıklığından anlamaktayız.  Halbuki. Elektrik üretmek için hidro-enerji dışında ithalat yapmak zorunda olan Türkiye’de enerji fiyatlarında izlenen küresel artışın etkisi değersiz TL politikası ile birleşince dayanılmaz seviyelere yükselmekte.  TL’ye değer kazandıracak, maliyet enflasyonu hafifletecek politikalar yerine AKP’nin tek bilebildiği yöntem KDV indirimleri. Yanlış para politikasına bağlı olarak TL değer kaybetmeye devam ederken enerji faturanızın nasıl arttığını deneyimlediğinizde, söz konusu KDV indirimin de yine şov yapmaktan öteye geçmediğini anlamış oluyorsunuz zaten.
Enflasyonla mücadele yolunun AKP hükümeti için kamuya gelir kaybı yaratacak şekilde KDV indiriminden geçtiğini, sıralanan KDV indirimlerinin Nebati’nin enflasyonla mücadele listesinde yer alma sıklığından anlamaktayız.
  1. “Arsa ve arazi teslimlerinde KDV oranı %18’den %8’e indirilmiştir.” 
Bir taraftan maliye politikasıyla, düşük faiz politikasıyla konut sektörünü teşvik eden AKP yan etki olarak arazi fiyatlarında anormal artışlar gözlemleyince bu sefer KDV indirimlerini devreye sokarak inşaata uygun arazilerde fiyatlarda gerileme bekliyor. Arazi fiyatlarında en son ne zaman gerileme gördünüz? KDV indirimlerinin etkisini hissettiniz mi? Edemezsiniz. Fiyat artışlarını yaratan teşvikler ortadan kalkmadan arazi teslimatlarında KDV indirmek, göstermelik olarak iş yapmış olmaktan bir milim öteye geçemez çünkü.
  1. “İndirimli KDV uygulanan tarım makinalarının kapsamı genişletilmiştir.” 
Tarım makinaları üretiminde Türkiye önemli bir merkez.  Tabi ithal makinelerin de önemli payı var gıda ve tarım sektöründe.  Aşırı değersiz TL’ye bağlı olarak katmerli artan enerji fiyatları üretim maliyetlerini her sektör için olduğu gibi tarım makinaları için de artırmakta. Söz konusu makinaların üretimi için ithal hammaddelerin TL’ye bağlı olarak aşırı yükselmesi ayrı bir sorun.  Tarımsal faaliyetten zarar etmeye mahkûm bırakılan çiftçinin azalan alım gücü de bir diğer önemli etken.  KDV indirimi b u dertlerin hangisine çare peki? Hiçbirine.
  1. “2002 ilk beş ayda KOBİ’ler tarafından kullanılan doğalgaz %76, sanayide kullanılan doğalgaz %14, elektrik üretimi amaçlı doğalgaz %25, meskenlerde kullanılan doğalgaz %81 sübvanse edilmiştir.” 
Çok güzel.  Neyle sübvanse edilmişler peki? Tabi ki ödediğimiz vergilerle, AKP’li yöneticilerin ceplerinden değil elbette. Diğer yandan Şubat 2022 itibarıyla, yani henüz Ukrayna işgali başlamamışken Eurostat’ın açıkladığı veriye göre, akaryakıt, elektrik ve doğal gazda en çok fiyat artışı Türkiye'de ve Türkiye’deki yıllık artış oranı AB ortalamasını 3 kat aşmış durumda.  Bu fahiş artışın temel nedeni dolar bazında artan ve ithal edilen enerji maliyetinin aşırı değersiz TL ile iyice şişkin hale gelmesi.  Yeni Ekonomi Modeli denen garabetin ana omurgasını oluşturan aşırı değersiz TL politikasının doğrudan etkileri. Kendi yanlış para politikası sonucu ortaya çıkan; firmalar ve hane halkı için dayanılmaz seviyeye ulaşan doğalgaz faturasını dönüp dolaşıp bizim cebimizden sübvanse eden AKP yönetimi ise enflasyonla mücadele adımı listesine yönetimsel hatasını vergilerimizle ödeyişini ekleyebiliyor.
  1. “Temmuz 2023’e kadar yenilenecek kira sözleşmelerindeki artışlar yasal zemin çerçevesinde %25’le sınırlandırılmıştır”. 
Yanlışlığı konusunda defalarca uzmanlar tarafından uyarılmasına rağmen, önce enflasyonu hızla %19’dan %80’e çıkartan politikalar uygula, konut piyasasına aşırı teşvik vererek kiralık konut sorunu yarat, sonra kanun koyma gücüyle kira artışlarını sınırla. 2022 son çeyrekte kira artışlarına referans olan ortalama enflasyonun %50-60 seviyesine varmasından hemen önce konan %25 sınır sektörde dengesizlikler yaratacağı gibi, kayıt dışını da artıracak.  Kiracının hükümetin hatalı politikaları sonucu patlayan enflasyona karşı %25 sınır ile korunamayacak oluşu bir yana, peki kira geliri ile yaşamını idame ettiren birçok ev sahibinin enflasyona karşı kendini koruyamayışı ne olacak?
Konut piyasasına aşırı teşvik vererek kiralık konut sorunu yarat, sonra kanun koyma gücüyle kira artışlarını sınırla! Kiracının %25 sınırla korunamayacak oluşu bir yana, kira geliriyle yaşamını idame ettiren ev sahibinin hali ne olacak? 
  1. “Bazı stratejik tarım ve gıda ürünlerine yönelik dış ticaret tedbirleri devreye alınmıştır.” 
Çiftçinin aleyhine ithalat politikası ve bazı ürünlerin ihracatına sınırlamalar anlaşılması gereken. Tarımsal üretimi ve onu yapan çiftçisini desteklemeyen, pandemi, enerji şoku, iklim krizi gibi dev dalgalara karşı savunmasız bırakan AKP hükümeti gıda fiyatları enflasyonun bugün %94, yarın üç haneye varacağı Türkiye’de attığı adımların etkisizliğinin farkında değil Bu adımların dönüp dolaşıp tarımsal üretimi daha da düşüreceğinin de farkında değil doğal olarak.
  1. “Enflasyonla mücadeleyi desteklemek üzere 2022 yılında 241,3 milyar vergi gelirinden vazgeçilmiştir.
Hani o hiçbir işe yaramadığını üstteki maddelerde anlattığımız KDV indirimleri için.  Neden işe yaramadığını hatırlatmakta fayda var: Enflasyonu yaratan ana sorun aşırı değersiz TL politikası, faizsiz düzen hayalleri içinde uygulanan faiz politikası ve destekletici maliye politikaları olunca; enflasyonun tek hareketi yukarı yönde gerçekleşince, KDV indirimleri göstermelik adımlardan öteye gitmemekte.
  1. “Enflasyonla Mücadele Timleri tarafından tüm sektörlere yönelik denetimlere devam edilmektedir.”  
Enflasyonla mücadele adımı olarak açıklanan ve hatta hayata geçirilmek için kamuya eleman alınan bu enflasyonla mücadele timleri, herhalde Nebati’nin listesindeki en acıklı madde.  AKP’nin uyguladığı politikalar arasında olması bile başlı başına nasıl bir beceriksizlik ve vizyonsuzlukla yönetilemiyor oluşumuzun kanıtı. En masum şekliyle tek bir adamın inadı, en ağır şekliyle Siyasal İslam adımı olarak AKP’nin enflasyonu artıracak her türlü hatayı yapması sonucu polisiye güçlerden medet ummak oldukça etkisiz, şov amaçlı ve zavallı bir adım olarak listenin sonunda yer almakta. Bize yaşatılan kâbusu vatandaşlar olarak çok iyi biliyoruz, hissediyoruz.  Acaba başta elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere Bakan Nebati etrafında somutlaşan AKP ekonomi yönetimi, tüm bu olanlarda bir hatalarının, bir eksikliklerinin olduğunu idrak edebiliyorlar mı?