Mevcut dinamiklerle birkaç ay içinde %70-80 aralığına ulaşacağını bildiğimiz TÜFE enflasyonu örneğin sene sonunda %40 seviyesine inerse buna makul enflasyon demek mümkün olacak mı şu durumda? Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ya 15 gün süren konuşmama yasağını aşmış ya da Bursa’daki toplantıya katılma sözünü Cumhurbaşkanı’nın basına yansıyan yasağından önce verdiğinden toplantıya icap etmek zorunda kalmış... Keza Bursa’da yaptığı konuşma enflasyonun %61,4 olarak açıklandığı gün yine tarihe geçici nitelikteydi. Bakan’ın gözlerindeki ferin sönüklüğü de fark edilmeyecek gibi değildi. Yeni Ekonomi Modeli’nin (YEM) 6 aya varmadan çöktüğü gerçeği Bakan’ın hayat enerjisini çekmiş belli ki. Kasım 2021’de %19 olan manşet TÜFE yıllık enflasyonun TÜİK verisiyle dahi %61,14’e, çekirdek enflasyonun ise aynı vadede %19,75’ten %51’e fırlamış olması enflasyon tarafında işlerin planlandığı gibi gitmediğini daha net ifade edemez elbette. Şu durumda Nebati’nin sözlerini ve enflasyon dinamiklerini karşılaştırarak işin nereye varacağını kestirmek gerekli. Bakan’a göre "Yıl sonunda enflasyonun makul bir seviyeye geleceğini hep birlikte göreceğiz.” Kurumsallığı ortadan kalkan, para politikası uygulayarak enflasyonu düşük tutmak ve dolayısıyla ekonomik büyümeye ince ayar yapmakla yükümlü olan TCMB’nin enflasyon hedefi %5. Son hatırladığımız enflasyon beklentisi ise 2022 sonu için %23 civarında. Mevcut dinamiklerle birkaç ay içinde %70-80 aralığına ulaşacağını bildiğimiz TÜFE enflasyonu örneğin sene sonunda %40 seviyesine inerse buna makul enflasyon demek mümkün olacak mı şu durumda? Ya da Bakan Nebati kimseyi inandırmasa da ısrarla iddia ettiği gibi enflasyon %70 ve üzerinden 2023 seçimlerinde %8,5’a kendi kendine inecek mi? Hele enflasyonu düşürmek bir yana yükselişini elinde kahvesi, saçında tarağı kenarda seyreden TCMB ile. Makul seviye gibi muallak bir kavramı kullanan Nebati’nin aslında inandırmak istediği 2022 sonunda enflasyonun mevcut %61’in altında bir yerde olacağı. Enflasyon dinamiklerinin gösterdiği ise 2022 sonunda TÜFE enflasyonunun %65-70 arasında bir yerde tamamlanırsa hepimizin şanslı olacağı. Çünkü Bakan’ın TL üzerindeki baskılar ile ilgili söyledikleri doğru değil. TL’deki değer kaybı artan enerji fiyatlarıyla birleştiğinde enflasyon baskısı hafiflemeyecek, artacak.
Bakan’ın TL üzerindeki baskılar ile ilgili söyledikleri doğru değil. TL’deki değer kaybı artan enerji fiyatlarıyla birleştiğinde enflasyon baskısı hafiflemeyecek, artacak.
Nebati’nin hikayesinde "KKM hesabı ile enflasyon üzerindeki kur baskısı azaldı. Döviz kurunda stabilizasyon en iyi şekilde yürüyor."Aksine, KKM ile kamu açıkları artarken TL de değer kaybetmeye devam ediyor. Yükselen risk primi ve kamu borcunun 2/3’ünün endeksli hale dönmesiyle TL bıçak sırtında bir dengesizlikle KKM’nin devreye girdiği 2022 başından bu yana da değer kaybına devam ediyor. Bu uğurda merkez bankası rezervleri de yakılmaya devam ediliyor. TL’yi rekabetçi yapacağım diye faiz indirip sert bir değer kaybı ile enflasyonu şimdilik üçe katlayan Nebati ve ekibi devasa başarısızlık “noktasında” çareyi pandemi sonrası artan küresel enflasyona öykünmekte buluyor. “Dünyanın birçok ülkesi enflasyonla karşı karşıya ve mücadele araçlarını da kullanma noktasında ağır davranarak çözüm üretmeye çalışıyor.”Kendisine dünyada en derin negatif reel faizin Türkiye’de olduğunu, bunu dünyanın 6. en yüksek enflasyonu ile birleştirince TL’yi aşırı kırılgan yaptığını, bunun da bir AKP hükümeti politikası olduğunu tekrar tekrar hatırlatmak gerekiyor. Nebati açıklamaları içinde enflasyonu kalıcı olarak düşürmek ve fiyat istikrarını sağlamak için kararlı adımlar attıklarını da iddia ediyor. Bakan örnek olarak KKM olarak sundukları finansal enstrümanı öne çıkarırken, bu sayede enflasyon üzerindeki kur baskısının azaldığını da iddia etmekten geri kalmıyor. “Döviz kurunda stabilizasyon en iyi şekilde yürüyor” demekten de çekinmeyen Bakan’a sadece çekirdek enflasyonda, hani içinde işlenmemiş gıda, enerji, altın, tütün ve alkollü içeceklerdeki fiyat artışlarının olmadığı çekirdek enflasyon göstergesinde seviyenin %51 olduğunu söyleyip geçelim konuyu. Nebati’nin açıklamalarında en eğlencelisi de şu liralaşma kavramı ile ilgili olanı tabi. Bakan’a göre, “Türkiye'de dolara ilişkin davranışın olduğunu” hepimiz biliyoruz. Yoğun belirsizlik ve yükselen enflasyon dönemlerinde dolar talebinin arttığından bahsediyor olsa gerek. AKP politikalarına güvensizliğin iyice derinleştiği Aralık 2021’de toplam mevduatlar içinde dövizin payının %67’ye yükseldiği dolarizasyonu anlatmaya çalışıyor Bakan. Ama tabi durumun kökeninde kendi hükümetine yönelik güven sorunu olduğuna değinmeden. Şimdi de KKM ile artık TL’ye güven duyulduğunu söylemekten çekinmiyor.  KKM’ye katılan her kuruşun dolara endekslendiği için orada durduğunu, resmi döviz hesapları ile dövize endeksli KKM’nin toplam payının %68’de çakılı kalmış olduğu hesabını ya yapmayı bilmiyor ya da itiraf etmek işine gelmiyor.
Hakkını yememek de gerekli, en azından artık Nebati enflasyonun sorun olduğunu kabul ediyor.
Fakat hakkını yememek de gerekli, en azından artık Nebati enflasyonun sorun olduğunu kabul ediyor.  Fakat bunu yaparken akıl almayacak bir kavram kullanarak enflasyonla mücadelede elde olan en önemli aracı, beklenti çıpalamayı nasıl da yok ettikleriyle övünüveriyor.  Ardından da her birimizden hayatımızı yaşanmaz kılan yüksek enflasyonun düşürüleceklerine inanmamızı bekliyor. TL’ye aşırı değer kaybettirerek artan maliyetlerle yükselen fiyatların “davranış bozukluğu” sergilediğini iddia edecek kadar da sağduyusunu kaybediyor. Açıklamalarına kendisi de öylesine inanmıyor ki, sıraladığı kelimelerden bir cümle elde ederek bir anlam çıkarmak imkânsız hale dönüşüyor. “Makul enflasyon sarmalı” gibi akıllara ziyan bir yerde kendini buluveriyor. “Enflasyon şu anda yüzde 60'ın üzerinde, problem mi, problem, ama faiz kıskacından da çıkarttık. Enflasyonun üzerinde faiz oranıyla işlem yapılmıyor, bankacılık sektöründe selektif kur politikaları ile iş dünyasının önünü açacak adımlar atılıyor. Bundan sonra yapmamız gereken şey fiyatlardaki davranış bozukluğunun giderilmesiyle, makro ekonomik göstergelerdeki iyileşme ile yatay geçişten sonra daha makul bir enflasyon sarmalından çıkacağımız döneme gireceğiz.” YEM döneminde, Ekim 2021-Mart 2022 arasındaki TL’de dolara karşı 8,5 seviyesinden 14,9 seviyesine yarattıkları değer kaybını “kurun üstesinden geldik” diye açıklayabiliyor. Politika faizi %19’dan %14’e indirilirken üçe katlayan enflasyon yanında tahvil, kredi faizlerinin %25-35 aralığına sıçradığını, KKM ilk vade sonunda kur farkı olarak ödenen tutarla bizlere vergilerimizle ödettikleri faizin yıllık bileşik %80-90 seviyesine vardığını ve son eurobond borçlanmasında rekor %8,7 ile döviz borçlanabildiklerini saklayıp, “faizin de üstesinden geldik” demeye cesaret edebiliyor. Sıra enflasyona geliyor ve kur-faiz nasıl yükseldiyse “faiz artırılmadan olmaz, diyenler vardı, elhamdülillah o da tamam” diyerek aslında tam tersini söylemeye çalışırken faiz indirerek nasıl enflasyonu delirttiklerini de itiraf etmiş oluyor. Son cümlesinde Nebati gözlerindeki solan ışıltıya rağmen “her zorlukta bir kolaylık vardır, biz bu zorlukları aşacağız” diyerek umut tacirliğinden geri kalmıyor. “Her şerde bir hayır vardır” demek istiyor olsa gerek Bakan keza her zorlukta bir kolaylık bulmak mümkün değil. Örneğin, Türk Aile Hekimleri Dergisi’nde araştırmaya dayalı bir makalenin bize anlattığı AKP Türkiye’sinde her dört çocuktan birinin kilosunun çok düşük olduğu. Kız çocuklarının %85’inin, erken çocukların ise %68’inin kansızlıkla mücadele ederken ileride potansiyel kalp hastalarına dönüştükleri. Çocukların maddi zorluklar nedeniyle yeterli besleyemeyen anne babaların bu acı veren zorluklarının bir yerinde gizli bir kolaylık olduğunu düşünmüyordur herhalde Sayın Bakan. Fakat her şerde bir hayır var ise, Türkiye ekonomisinin bu denli kötü yönetimi sonucunda yaşadığımız bunalım nedeniyle yaklaşan seçimde iktidarın değişmesini ummak gibi bir hayır yakalamak gerçekten de mümkün olabilir gibi görünüyor.