Son haftalarda ülkenin en çok konuştuğu konulardan birisi ‘suç örgütü lideri’ olarak bilinen Sedat Peker’in açıklamaları. Dün sabah serinin 4. Videosunu yayınladı. Bu videolar milyonlar tarafından izleniyor. Konuşmalarında adı geçen kurumlar, isimler açıklama yapmak zorunda kalıyorlar. Son olarak, Peker’in son videoda hedef aldığı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu kendisini hedef alan bir açıklama yaptı. Peker’in açıklamalarına verilen tepkilerin anlamı var. Çünkü bu açıklamalar sadece basit birer suçlama, itham değil. Anlattığı kimi olaylarda, yer, saat, isim ve sorumlu/lar işaret ediyor. Normal şartlarda olması gereken, Peker’in açıklamalarının birer ihbar kabul edilerek ilgili savcılar tarafından soruşturulmasıdır. Ama bırakın savcıları, her açıklaması bir haber olan Peker, konvansiyonel medya tarafından görülmezden geliniyor. Peker’in açıklamaları değil ama ona karşı yapılan açıklamalar haber oluyor. Dahası siyasi iktidar, Peker’in konuşmalarının üzerinin kapanmasını istiyor ve muhalefeti suçlamaya çalışıyor.  Oysa yapılması gereken hukukun bir an önce devreye girmesidir. NE DEĞİŞTİ? İlginç olan ise yakın zamana kadar Sedat Peker’e övgüler düzen, saygıdeğer işadamı olarak tanıtan kişi ve kurumların, Peker’in “karanlık” yüzünü yeni keşfetmiş gibi onun hakkında en ağır ifadeleri kullanmaları. Bu bile tek başına konvansiyonel medyanın içine düştüğü zavallılığı göstermesi açısından ibretliktir. Ama daha ironik olan ise bizatihi siyasi sorumluluk makamında olanların açıklamalarıdır. Sanki Sedat Peker’i yeni tanıyormuş gibi onun hakkında suç örgütü, mafya lideri, pislik kavramlarını kullanıyorlar. Hatta İçişleri Bakanı Soylu, yaptığı açıklamada “…yıllarca bu ülkede tehdit ve şantajla pek çok insanın canını acıttı.” diyor. Oysa Soylu’nun bahsettiği bu “yıllar” içinde Peker, mesela uzak olmayan bir geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan lehine mitingler yapmış, onun siyasi rakiplerini eleştirmiş hatta Barış Akademisyenleri’ni tehdit bile etmişti. Dahası Peker, İçişleri Bakanlığı’nın verdiği korumalar tarafından korunmuştur. O günlerde muteber olan Sedat Peker’in yurt dışına çıkmak zorunda bırakılması ve dahası çıkarılmasının bizatihi sorumlularının bugün onun hakkında yaptıkları açıklamalar, ne yazık ki, siyasetin de içine düştüğü aczin bir sonucudur. PEKİ NEDEN ŞİMDİ? Şu çok açık ki, yakın geçmişe kadar Peker’i dokunulmaz kılan siyasi iktidar/devlet blokunun görünmez destekçisi olmasıydı. Ona ihtiyaç duyulmaması ise yine iktidar/devlet blokunun onu yerine başka birini görünmez ortak yapmasından kaynaklanmaktadır. O ortak bulununca Peker gözden düştü ve yurt dışına çıkmasına izin verildi. Ve hepsi de iktidar/devlet blokunun bir tarafı yapılmıştır. Peker ise yurt dışında yaptığı tüm açıklamaları “temiz toplum”, “ülke bağırsaklarını temizlesin” gibi büyük hedefler için yapmadığını açık açık ifade ediyor. O tüm bunları, özellikle kendisi yurtdışında iken evinde eşine ve kız çocuklarına yönelik aramalar sırasında yapılan haksız muameleyle meşrulaştırıyor ki, insani olarak çok haklıdır. DEVLET BUNLARA NEDEN İHTİYAÇ DUYAR? Peki “Mafya ‘devlet’in neyi olur?” Ya da devletin mafya ile suç örgütü liderleriyle ne işi olur?, Onlara neden ihtiyaç duyar? Türk siyasi tarihinde mafyanın açık biçimde ortaya çıktığı dönem 1990’lardı. O dönem baktığımızda gördüğümüz, mafyanın devletin özellikle teröre ve kendisi için tehlikeli gördüğü toplumsal kesimlere karşı ideolojik sürekliliği için ortak olarak kullandığıdır. Nitekim Peker’in hedefinde 1990’lardan önemli bir siyasi aktör var ve onu “derin devletin başı” olarak tanımıyor. Mafyanın ya da organize örgütlerin hukuken işledikleri suçlar, hukuk sistemi içinde gerekli soruşturmalara uğrasa da, bu yapılanların lider ve önde gelen isimler hep devlet tarafından korunmuşlardır. Çünkü bu kişiler için “devlet”, “Millet” gibi kavramlar kutsaldır. Ve devlet, ihtiyaç duyduğunda bu kişilerden içerde ya da dışarda yararlanmıştır. Ancak burada kritik mesele bunun yani bu ilişkinin hangi durumlarda ortaya çıktığıdır. Devlet toplum ilişkisinin çok asimetrik olduğu, devletin çok güçlenip toplumun zayıfladığı, siyasetin ve demokrasinin alanının daraldığı dönemlerde devlet, bu tür yapıları kullanmaya eğilimdir. Çünkü toplumsa siyaseten üretemediği rızayı bu gruplar üzerinden üretmek ister. Devlet yakın geçmişte bu boşluğu Sedat Peker ve ona yakın isimlerle dolduruyordu. Şimdi o yok onun yerini alan başka isimler var. Bu açıdan mafya ve suç örgütleri yöneticileri, tıpkı geçmişte olduğu gibi son yıllarda da bu iktidar/devlet blokunun görünmez ortaklarıdırlar. MUHALİF MAFYA (MI?) Sedat Peker’in bu açıklamaları itiraf edelim ki, ülkeyi daha demokratik yapmayacak. Ki Peker, ideolojik olarak milliyetçi, Turancı demekten ve o ülküyü gerçekleştireceğinden bahsediyor. Bu açıdan Peker, devlet içinde var olan güç odaklarının ortaklıkların ait suçları deşifre ederken; elbette kendi konumunu korumak, yeniden aynı gücü kontrol etmek üzere ülkeye dönmek ve yine devletin ideolojik ortağı olmak istemektedir. Peker’in konuşmalarında masa üzerinde kullandığı sembolik objeler, seçilen kitaplar, konuşmasında sembolik olarak andığı aynı görüşte olmadığı solcu insanları anması; içine düştüğü durumu anlatmak ve yenini döneme ilişkin kurulacak devlet düzenine de mesaj vermektedir. Dahası yaptığı açıklamalarla, hedef seçtiği kişiler üzerinden muhalefetle aynı noktada durmaktadır. Peker bir anlamda, siyasi muhalefetin yaptığı açıklamaları içerden bilgilerle doğrulamaktadır. Bu açıdan, muhalefetin yapması gereken, Peker’in iddialarının gerçekliğini ortaya çıkmasını yüksek sesle talep etmek olmalıdır. Açıkça ifade edelim ki, Peker de bu düzenin değişeceğini görmüş ve yurt dışından “muhalif mafya” rolünü oynamaya çalışmakta ve kısa vadede bitmeyecek bir savaşı başlatmış oluyor.