Medenileşmeyen İhtiyarlar
Politikyol
Aşk güzel şey! Biriyle evlenip bir yuva kurmak da mutlaka öyledir. Fakat iki kişi evlenmeye kalktığında bu, doğrudan devletle ilgili bir konu haline geldiğinden, medeni kanun hayatınızı derinden etkiliyor. Muhafazakâr insanların dini nikah diye baskı yaptığı tek ülke Türkiye değil. Bildiğiniz gibi Türkiye’de dini nikah zaten yıllardır yapılan bir şey; daha önce yokmuş gibi davranılmasına bakmayın. Benim ailemden de örneklerini biliyorum. Medeni nikahın yanısıra dini nikah kıyma çok eskiden beri bayağı yaygın bir uygulama.
Ancak burası laik bir ülke olduğu için bizim için bağlayıcı olan medeni nikah olmalı. Biliyorsunuz dini nikah henüz vatandaşlık fikrinin ortaya çıkmadığı ve kimliklerin din üzerinden tanımlandığı toplumsal koşulların ürünüdür. Devlet vatandaşını ait olduğu dini cemaat üzerinden tanımlar ve muhatap alır. Başka örnekleri de var ama semavi dinler dediğimiz grubun içinde ilk olarak Yahudiliğin dile getirdiği bir kurum olarak dini nikahın ortaya çıkışı, hem bu köhne vatandaşlık tanımıyla, hem de Yahudileri bir arada tutma mantığından kaynaklanıyor. Bazı insanlar “Yahudilik bütün hayatı kapsıyor. Nikah mutlaka Tanrı şahit gösterilerek yapılmalı” diyerek dini nikahı hala savunuyorlar. Ancak nedense bu özen, evlilik sürecine çoğunlukla yansımıyor. Tanrı’nın evlilikleri boyunca gösterdikleri tavırları da gördüklerini unutuyorlar veya unutturmak istiyorlar. Zira kadına karşı şiddet azımsanmayacak kadar yüksek İsrail’de.
Son dönemde Olimpiyatlarda madalya alan ve ön plana çıkan Artem Dolgopyat’ın hikayesi tam da bu konuyla ilgili. İsrail’de hala resmen dini nikah geçerli. Yahudiler Yahudilerle dini nikah yoluyla evlenebiliyor. Diğer dinlerden olanlar da kendi dinlerindekilerle. Dolgopyat’ın annesi Yahudi olmadığı için Kudüs’teki Hahambaşılık onu tam olarak Yahudi saymıyor. İsrail’de dini nikah ancak iki taraf da Yahudiyse mümkün. Bu sebeple Dolgopyat Yahudi olmayan kız arkadaşı ile evlenemiyor. İsrailli atlet altın madalya alınca bu konu yeniden gündeme geldi.
Bildiğiniz gibi, İsrail’de Yahudilik tanımı son derece kısıtlı. Sadece ve sadece annesi Yahudi olanlar “gerçek Yahudi” sayılıyor. ABD’de babası Yahudi olanların da tanındığını biliyorum ama orada biraz cemaati yitirmemek güdüsü de var. İsrail’de bir dini kurumun başındaki üç beş kişi sizin Yahudi olup olmadığınızı kararlaştırabiliyor çünkü ülke laik değil. Cumhuriyet fikrinin özünde insanları cemaatlere, topluluklara, kimliklere bölmemek yatıyor. Bu yüzden cumhuriyeti savunuyorum. Kimliğinizden, şehrinizden, dininizden, ana dilinizden bağımsız, devlete hukuki bağla bağlı vatandaşlığı getirdiği için.
Artem ülkesi için altın madalya aldı ama ne gam? Bir avuç haham onun Yahudi olup olmadığına karar verip, “Evleneceksen git İsrail dışında evlen öyle gel” diyebiliyor. Bunun Türkiye’de olduğunu düşünebiliyor musunuz? Cumhuriyete diş bileyip, laikliğe küfredenler bir daha düşünsün. Müslüman olup olmadığınıza başka birisinin karar vermesini ister miydiniz mesela? Diyeceksiniz ki “Sadece Yahudilerde böyle katı kurallar var”. Evet, ama sistem böyle olunca sizin için de bir gerekçe yaratılır merak etmeyin. Gözünün üstünde kaşı var mekanizması devreye girer. İki kişinin evlenebilmesi için aynı dinden olmaları gerektiğini savunan insanlar hala var maalesef ve ellerine yetki geçince hayatınızı böyle alt üst edebiliyorlar.
Benzer tartışmalar, ülkemizde de gösterilen Fauda dizisinden tanıdığımız Tsahi Halevi, Arap asıllı İsrailli haber spikeri Lucy Aharish’le evlendiğinde de yaşanmıştı. O dönemde İç İşleri Bakanı olan Aryeh Deri işi gücü buymuş gibi Halevi’yi örnek göstererek “asimilasyon” tehdidinden bahsetmiş, ikilinin daha doğmamış çocuklarının “Yahudi” olmayacağını ileri sürerek Aharish’e Yahudi olması yönünde baskı yapmıştı. Likud partisinden Oren Hazan, Halevi’yi “Müslümanlaşmakla” suçlamış, Aharish’in “Yahudi ruhunu baştan çıkardığından..” falan bahsetmişti. Tabii bu isimlere cevap veren ve onları ırkçılıkla suçlayan pek çok milletvekili de oldu ama devletin bakış açısı bu olunca, siz istediğiniz kadar tartışın, yasa orada duruyor.
Tüm bu tartışmalar İsrail’de medeni nikahı getirir mi? Pek zannetmiyorum. Özellikle de Yahudilerin sayıca az oluşu ve asimilasyon korkuları hala diriyken. Ancak gitgide daha çok kişi yurtdışında medeni nikah kıyıp, ülkeye dönüyormuş. Bu örnekler hepimize laikliğin yaşamsal bir kaide olduğunu gösterir umarım. Türkiye’de bunu söylemekten dilimizde tüy bitti. Hala din özgürlüğü diyenler var. Asıl laikliğin din özgürlüğü olduğunu, dini nikahın da yapılabildiğini ama medeni nikahın insanları kimliklerinden bağımsız olarak sadece iki yetişkin insan olarak tanımladığı için daha özgürleştirici olduğunu anlatmak için İsrail’den verdiğim bu örnekler yeter de artar bile herhalde. Üstelik İsrail halihazırda Türkiye’den birçok konuda daha demokratik bir ülke olduğu halde insanlara reva görülen muamele gerçekten utanç verici. Kudüs’te oturan bir avuç ihtiyar, Tanrı’nın ve insanlığın önünde kişilerin kim ve ne olduklarını tanımlama yetkisini ellerine almış, herkesin hayatını onların yerine idare edebileceklerini düşünüyorlar. Bu yetkiyi onlara kim veriyor? 21.yüzyılda laikliği hala kabul etmemiş bu devlet yapısı. İnsanın inançlı olması kendisi için iyidir ama başkasının inancını belirlemesi kabul edilemez. Gerçekten çoğulcu bir toplum olmadan demokrasi gerçek manasıyla yaşanamaz. İsrail’in temel çelişkilerinden birisi bu. Acilen bu kafayı değiştirmeleri lazım.
Yorumlar