Emeğin hem bir değer yaratması hem de yaratılan ürünün içerisinde her bir metanın değerini koruyor olması gerekmektedir.  Sermayenin yapısını ele aldığımız bu yazımızda emeğin sermaye içerisindeki ağırlığını ve buna bağlı olarak açıklama gereksinimi duyduğumuz sömürülme derecesini ve işçinin çalışma saatleri içerisinde sanki bir mucizeymiş gibi son saatte yapmış olduğu ‘katkısını’ ve Marks’ın bu duruma olan eleştirisini aktaracağız. DEĞİŞEN VE DEĞİŞMEYEN SERMAYE Değişmeyen sermaye ile kastedilen şey metanın üretim süreci boyunca sahip olduğu değerin ötesinde başka bir değer katmayan sermayenin üretim araçlarının tümüdür. Bunlar; iş için kullanılan araçlar, ürünü oluşumunda rol oynayan mamul ve yarı mamul gibi faktörlerdir.  Bu araçların bazıları üretime parça parça katılırken bazıları da tümüyle eşlik eder ve belli bir ömür içerisinde bunu gerçekleştirir.
‘‘İnsan, her gün bir 24 saat daha ölür. Ama bir insanın yüzüne bakarak, ömrünün ne kadarını tüketmiş olduğunu kesinlikle söyleyemeyiz’’.
Marks bu durumu şöyle aktarmıştır; ‘‘Bu makinenin emek sürecindeki kullanım değerini sadece 6 gün koruduğunu varsayalım. Bu durumda, her gün ortalama olarak kullanım değerinin 1 / 6’sını kaybeder ve dolayısıyla değerinin 1 / 6’sını bir günün ürününe vermiş olur. Her tür emek aracının aşınıp yıpranması, yani kendisinin günlük kullanım değeri kaybı ve buna uygun olarak ürüne aktardığı günlük değer bu şekilde hesaplanır’’. Görüldüğü üzere bu makine üretim sürecine parça parça katılarak eşlik etmektedir. Aşınması, yıpranması, bozulması yani insani üretimden çıkan bu makinenin başına gelebilecek her şey bu sürecin içerisine de dâhil edilmektedir. Değişmeyen sermaye bu yüzden yeni bir değer yaratmaz ya da ek bir değer eklemez. Onun görevi bu sürecin temelini oluşturmaktır. Peki değeri yaratan şey ne derseniz buradaki cevap değişen sermayede gizlidir. O da emektir. Bahsedilen emeğin hem bir değer yaratması hem de yaratılan ürünün içerisinde her bir metanın değerini koruyor olması gerekmektedir.  Bunu yaparken de harcadığı süre tek bir gün için geçerli olduğu için üretim esnasında iki kere çalışamayacağına göre iki iş yapamayacağını anlıyoruz. Tek bir çalışma ile değeri koruyarak yeni bir değer ekleme onun işidir. Emeğin iki yönlülüğü olarak adlandırabileceğimiz bu durum bizi başka noktaya taşımaktadır. İşçinin soyut emeği yeni değer ekleme yoluyla somut bir şekilde karşımıza üretimin sonunda çıkar ve bu iki yönlülük oluşur. Daha anlaşılır kılabilmek için şu örneği verebiliriz; işçi gelişen teknoloji sayesinde 8 saat süre içerisinde ürettiği şeyin miktarını iki katına çıkarmış olsun. Toplumsal olarak sarf edilen emek miktarında bir değişim olmaksızın çıktıda bir artış gerçekleşmeye başlamıştır. Emek miktarı aynı kalırken üretim için tüketilen üretim aracı miktarı artacaktır. O zaman diyebiliriz ki gerçekleşen değişim sonucunda üretim aracındaki artış üretilen miktarı arttırırken emek miktarı öylece sabit kalmıştır. İşçinin emeği ile bahsettiğimiz değeri yaratma ve bu yaratım sürecinde içindeki değeri, koruma yönlülüğünün ayırdını göstermektedir. ARTIK DEĞER ORANI Bu bölümü anlatabilmek için yine sembollere ihtiyaç duymaktayız. Kafa karışıklığı yaratmamak adına şu şekilde bir sadeleştirme konuyu anlamamız açısından bize yardımcı olacaktır. Sermaye: C Üretim araçları için harcanan para toplamı: c Emek gücü için harcanan para toplamı: v c bize değerin değişmez sermayeye dönüşen kısmını, v ise değişir sermayeye dönüşen kısmını vermektedir. C = c + v Emek miktarı aynı kalırken üretim için tüketilen üretim aracı miktarı artacaktır. Diyelim ki, yatırılmış sermayemiz 1000 TL ve bunun içindeki üretim araçları için harcanan para toplamı da 800 olsun. O zaman denklemimiz şu şekilde gösterilir; 1000(C) = 800(c) + 200 (v) Peki, ne üretildi ve onu nasıl göstereceğiz? Üretimin sonunda elde edilen toplam değeri c + v + m olarak ifade ederiz ki bu m artık değeri temsil eder. Örneğin bu artık değer de 200m olsun. O zaman; 1000(C) = 800(c) + 200 (v) + 200 (m) Sürecin başındaki sermaye 1000 TL iken sonunda 1200 TL olmuştur. (Diğer yazılarımızdan hatırlayacağınız üzere biz buna C’ demiştik.) Basit gösterimin içerisinden başka bir boyuta kapı açmanın vakti delmiştir. Üretim süreci içerisinde üretilen ve yeni olarak belirteceğimiz söz konusu değer ki biz buna değer-ürün demekteyiz, üretim süreci sonunda elde edilen ürün değerinden farklıdır. Yani söz gelimi biz buna denklemde c+v+m à 800+200+200=1200 gibi bir yanılgıya düşebiliriz. Burada o değeri ölçmek için emek gücü için harcanan toplam para ile artık değeri toplamamız yeterlidir. Değişen sermayenin farkını burada da görebiliriz. O yüzden ürün değeri 200 + 200 = 400’dür. Şimdi, artık değer üzerinden emeğin sömürülme derecesine doğru ilerlediğimizde karşımıza şu çıkmaktadır. Bir üretim sürecinde değer-ürün değişim içerisindeyken üretim araçlarını yani değişmeyen sermayeyi sabit kabul etmemiz doğru bir varsayım olacaktır. O zaman bizim elimizdeki m diye ifade ettiğimiz artık değeri değişen sermaye ile ilişkilendirerek işçinin sömürülmesi ya da yumuşak tabir ile artık değer oranına ulaşabiliriz. Şöyle ki; Örneğimiz üzerinden gidecek olursak; Bir önceki yazımızın tam olarak son kısmında, işçinin emeğinin sekiz saatlik bir çalışma süresinde dördüncü saatten sonrasının kapitale ait olduğunu ve bunun artık değeri ifade ettiğini belirtmiştik. İşte bu oranın %100 olması aslında işçinin günün yarısını kendisi için diğer yarısı ise kapitalist için çalıştığının anlamlı bir ifade şeklidir. SON SAAT… İncelemekte olduğumuz kitabın geldiğimiz kısmında oldukça eleştirel bir bölüm karşımıza çıkmaktadır. Burada Marks, Nassau W. Senior’un ‘’Son Saat’’ kavramını eleştirmiştir. Nassau W. Senior, kapitalin üretimden kazandığı kârın çalışma gününün son saatinde elde edildiğini iddia etmiştir. Şöyle ki; ‘‘Bir fabrikatör 80.000 sterlini fabrika binasına ve makinelere, 20.000 sterlini hammadde ve işçi ücretlerine gitmek üzere, toplam olarak 100.000 sterlin yatırmış bulunsun. Sermayenin yılda bir kere devrettiği ve brüt kârın % 15 olduğu varsayıldığında, fabrikanın yıllık hasılatının 115.000 sterlin değerindeki metaların satışı ile meydana gelmesi gerekir. ... 23 yarım iş saatinin her biri, günde bu 115.000 sterlinin 5/ 115’ini veya 1 / 23’ünü üretir. 115.000 sterlinin tamamını meydana getiren bu 23/ 23’ün 20/ 23’ü, yani 115.000’in 100.000’i, sadece sermayeyi yerine koyar; 1 / 23’ü veya 15.000’lik brüt kârın 5.000 sterlini (!) fabrika binası ve makinelerdeki aşınma ve yıpranmayı karşılar. Geriye kalan 2 / 23, yani her günün son iki yarım saati, % 10’luk net kârı üretir. Bundan dolayı fiyatlar aynı kalmak koşuluyla, fabrika 11½ yerine 13 saat çalışabilseydi, yaklaşık 2600 sterlinlik döner sermaye eklenerek, net kâr iki katından fazlasına çıkarılabilirdi. Diğer yandan, iş saatleri günde 1 saat azaltılacak olsa net kârın tamamı, 1½ saat azaltılacak olsa brüt kârın tamamı yok olup gider’’. İnsan kalbi fevkalâde bir şeydir, özellikle insan kalbini kesesinde taşıyorsa. Yukarıda aktardığımız Senior’un analizinde değişen sermaye ve değişmeyen sermaye arasındaki ayrımın yapılmadığı ve bu ayrımın yapılması ile birlikte işçinin bir saatte ücreti zaten yeniden ürettiği anlaşılabilirdi. Üstelik Senior’un analizinde işçi çalışma saatinin son saatinden bir önceki saatte ücretini; son saatte ise artık değeri yani kapitalin kârını ürettiği iddia ediyor. Marks, sondan bir önceki saatin yine o üretim süreci içerisinde bir çalışma gününün içinde herhangi bir saatten ibaret olduğunu belirtir. Daha ilginç olan bir nokta ki bu hesaplamayla kapital emek-zaman açısından bedelini ödediği emek-zaman ile bedelini ödemediği emek-zaman arasında yani yarım güne yarım günlük bir oranla yüzde yüz üzerinden bir maksimizasyona ulaşır. Oysa daha fazla çalıştırılan bir işçi artık değeri artırırken örneğin 1 saat daha az çalıştırılan işçi yüzünden kârın hepsi yok oldu diyen bir analiz abesle iştigaldir. ARTIK ÜRÜN Şu ana kadar artık değerden bahsetmiştik. Bu artık değerin elde edilmeye başlanmasıyla birlikte süreç içerisinde üretilen tüm çıktılar artık üründür. Yukarıdaki sembollerle ifade etmek gerekirse m + v = artık ürün.  O zaman artık şunu söyleyebiliriz; işçinin geçinmek için gerekli olan çalışma saati ile artı değer ürettiği zaman bize bir iş gününü vermektedir.
Daha fazla çalıştırılan bir işçi artık değeri artırırken örneğin 1 saat daha az çalıştırılan işçi yüzünden kârın hepsi yok oldu diyen bir analiz abesle iştigaldir.
İş günü kısmında yazıyı noktalarken haftaya bu bir iş günü içerisindeki saatlerin hatta dakikaların ince hesaplarla artık değere ne kadar katkı sağlarsa o kadar iyidir felsefesiyle hareket eden kapitalin davranışlarını ve karakteristik yapısını inceleyeceğiz