Bir dönemin bitimi, yirmi yıllık Erdoğan liderliğinde AK Partili yönetim döneminin biteceğini, Millet İttifakının seçimleri kazanacağını, dolayısıyla eskinin bittiği, yeninin başlayacağı bir durumun ortaya çıkacağını ifade ediyor.
Bir taraftan yaklaşan seçimler, diğer taraftan 2001 krizinden yirmi yıl sonra ekonomin çok ciddi ve yıkıcı krize girmesi sadece ülke içinde değil yurt dışında da Türkiye üzerine ilgiyi hızla arttırıyor.
Türkiye üzerine yazılan köşe yazıları, hazırlanan raporlar ve politika notları artan sayılar içinde arka arkaya yayınlanıyorlar.
Kamusal ve siyasi tartışma içinde “
Türkiye nereye gidiyor” sorusu farklı senaryolar içinde tartışılıyor.
Bu bağlamda ilginç bir yazıyı,
Carnegie Europe’da çalışan
Marc Pierini ve
Francesco Siccardi, “
Türkiye’nin Yönünü Anlamak: Üç Senaryo” başlığıyla yazdılar (9 Aralık). Cumhur İttifakı’nın demokrasi, ekonomi, dış politika karnesine bakarak üç ihtimalli bir senaryo ortaya koydular.
“
Aynının Devamı, Bir Dönemin Bitimi, Sürpriz Senaryolar” başlığında tartışılan opsiyonlar Türkiye’nin bir eşikte olduğunu ve değişimin mümkün olduğunu vurguluyor.
Aynının Devamı, Cumhur İttifakı’nın seçimi kazanacağı, iç ve dış ilişkilerde var olan sorunlu durumun devam edeceği ve Türkiye-AB-Batı ilişkilerinin daha kötüye gideceği anlamına geliyor.
Diğer
iki senaryoysa değişim ile ilgili.
Sürpriz Senaryolar ise, Erdoğan’ın ve AK Parti’nin kaybettiği oyları tekrar kazanmak için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden vazgeçme gibi stratejik ve taktiksel hamleler yapabileceğini ileri sürüyor.
Bir dönemin bitimi, yirmi yıllık Erdoğan liderliğinde AK Partili yönetim döneminin biteceğini, Millet İttifakının seçimleri kazanacağını, yeni bir iktidarın kurulacağını, var olan yapı ile ciddi bir kırılma ve değişim sürecinin yaşanacağını, dolayısıyla eskinin bittiği, yeninin başlayacağı bir durumun ortaya çıkacağını ifade ediyor.
Sürpriz Senaryolar ise, çok net ortaya koyulmasa bile, seçim öncesi, özellikle Erdoğan’ın ve AK Parti’nin kaybettiği oyları tekrar kazanmak için erken seçim, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden vazgeçme, farklı ittifaklara gitme, popülist siyasi kararlar alma gibi stratejik ve taktiksel hamleler yapabileceğini ileri sürüyor.
Bu bağlamda, bana ilginç gelen,
Japonya’nın önemli bankalarından
Nomura’nın yayımladığı
Türkiye Raporu oldu (12 Aralık).
Rapor, Türkiye’de çok ciddi bir
enflasyon krizi yaşandığını ve
krizin Erdoğan’ın seçimleri kaybetmesine neden olabileceği gibi ciddi sonuçları olabileceği saptaması yapıyor. Bu noktada bir parantez açarsam, enflasyon krizi ve krizin Erdoğan’a seçim kaybettirebileceği olasılığı üzerine önemli bir yazı da
New York Times’da çıktı (13 Aralık).
Nomura Bankası’nın raporu, Erdoğan’ın seçimi kaybetme olasılığının yüksek olduğunu anladığını, bu nedenle de
2022 yılında,
Haziran ayında
erken seçim yapacağını ve seçime giderken de kazanmak için
asgari ücret artırımı,
faiz indirimi,
dolar kuruna Merkez ve kamu bankalarının müdahalesi,
dış politika atılımları ve
olağanüstü hâl ilanı gibi adımları içeren
beş boyutlu bir plan yaptığını ileri sürüyor. Bu boyutların bazılarının şimdiden hayata geçirildiğini görüyoruz.
Nomura Bankası’nın raporu, Erdoğan’ın asgari ücret artırımı, faiz indirimi, dolar kuruna Merkez ve kamu bankalarının müdahalesi, dış politika ilanı ve olağanüstü hâl ilanı gibi beş boyutlu bir planı olduğunu ileri sürüyor.
Gerek Bankanın erken seçim saptamasının ciddi ekonomistler ve muhalefet partileri tarafından dile getirilmesi, gerek olağanüstü hal ilan etme olasılığının Erdoğan’a yakın ekonomistler tarafından da ortaya atılması,
Haziran 2022’de e
rken seçim yapılmasını
sürpriz senaryolar içine koyuyor.
Diğer taraftan, sürpriz senaryolar içinde, son dönemde sıklıkla ve hükümete yakın çevreler içinde dile getirilen,
seçim öncesi Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden vazgeçme kararı alabileceği de var.
“Erdoğan’ın seçim kaybetme olasılığının güçlenmesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin çoklu krizler yaratan yapısından kaynaklanıyor ve bu sistem değişmelidir” düşüncesini gündeme getirenler,
Erdoğan’ın bu kararı almamış gibi görünerek seçim öncesinde yeni anayasa metni ya da başka bir yolla
bir tür parlamenter sisteme dönme sürecini başlatabileceğini öneriyorlar.
Bu senaryo -ki farklı ortamlarda konuşuluyor-, seçim öncesi dönemde Erdoğan’ın muhalefetin oyun planını bozma hamlesi olarak da ortaya konuluyor.
Diğer sürpriz senaryolar, “Seçim Öncesi Genel Af İlan Etmekten” seçim kazanmada kilit konumda olan “Kürtlerin Oylarını Kazanma” için beklenmeyen adımların atılmasına kadar uzanan geniş bir yelpazedeki taktik hamleleri içeriyor.
Diğer sürpriz senaryolar, “
Seçim Öncesi Genel Af İlan Etmekten” seçim kazanmada
kilit konumda olan “
Kürtlerin Oylarını Kazanma” için beklenmeyen adımların atılmasına kadar uzanan geniş bir yelpazede Erdoğan’ın 2022’de yapabileceği taktik hamleleri içeriyor.
Senaryo taramamızı, 2021 Eylül ve Ekim aylarında,
Foreign Affairs’de, özellikle Türkiye uzmanı
Steven Cook tarafından yazılan yazılarda
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yönetimi içinde
güçlenen isim ve Batı’yla ilişkilerde
önemli aktör olarak gösterilmesini not ederek bitirebiliriz.
Farklı bir dille söylersek, Erdoğan’ın seçimleri kazanma olasılığı giderek artan bir şekilde muhalefetin nasıl hareket ettiğine ve hata yapıp yapmayacağına bağlı hale geliyor.
Tüm bu senaryoları incelediğimiz zaman, birbirleriyle bağlantılı ve kritik öneme sahip
iki noktanın öne çıktığını vurgulamak istiyorum:
birincisi, Erdoğan’ın ve AK Parti’nin yaklaşan seçimleri kazanma olasılığı olmakla birlikte,
kaybetme olasılığı çok daha yüksek;
ikincisi, muhalefetin
hata yapmadığı takdirde
seçimleri kazanması artık bir temenni değil, aksine “
gerçekleşebilecek bir olasılık”.
Farklı bir dille söylersek, Erdoğan’ın seçimleri kazanma olasılığı giderek artan bir şekilde
muhalefetin nasıl hareket ettiğine ve
hata yapıp yapmayacağına bağlı hale geliyor.
Bir Dönemin Bitimi yaşanabilir.
Peki, muhalefet nasıl hata yapmaz?
Bu soruya gelecek yazıda yanıt vermeye çalışacağım. Bununla birlikte, Fikret Bila’nın (Halk TV, 10 Aralık) “
Liderler Kabilesi” modelini anlattığı yazısındaki düşüncelerle yakın olduğumu söyleyerek bu yazıyı bitireyim.