Canan Kaftancıoğlu'nu tanımam. Solcu damarı olan biri olduğu söyleniyor. Ayrıca Haziran hareketiyle ve Kürt hareketiyle arasının iyi olduğu iddiaları var.

Normal koşullarda Kaftancıoğlu'nun sol damara sahip olmasının siyasal bir önemi olacağını düşünmezdim. Zira sol bir programın tabandan örülmesiyle ve güçlü bir taban desteğiyle yönetime gelmeyen solcu kişilerin dönüştürücü olamayacağını, aksine kendisinin dönüşmesinin ve/ya tasfiyesinin kaçınılmaz bir akıbet olduğunu bilirim. Kaftancıoğlu böyle bir sürecin sonunda mı il başkanlığına gelmiştir ya da parti içi başka dengelerin ürünü olarak mı koltuğa oturmuştur? Muhtemelen ikincisi...

Peki bugün niye farklı bir durum var? Zira AKP iktidarının sonlanması açısından İstanbul'daki belirleyici bir öneme sahip. CHP'nin İstanbul'u alabilmesiyse Kürt oylarının alabilmesine ve kendi dışındaki solu seferber edebilmesine sıkı sıkıya bağlı...

Eğer Kaftancıoğlu söylenen özelliklere haiz biriyse CHP açısından doğru bir seçim demektir. Bu kısa vadeli ama çok önemli bir avantajdır CHP açısından...

Peki buradan orta vadeli avantajlar da çıkar mı?

Eğer Kaftancıoğlu'nun seçilmesi parti tabanındaki sola yönelme isteğini yansıtıyorsa, buna yönelik bir işaretse, o zaman Kaftancıoğlu'nun İl Başkanlığı'na seçilmiş olmasını Türkiye'nin siyasal atmosferini orta vadede sola doğru değiştirebilecek bir işaret fişeği olarak değerlendirmek gerekir...

Ve yine eğer Kaftancıoğlu'nun seçilmesi CHP'nin Kürt sorunundaki kapalı, ürkek ve statükocu yaklaşımından uzaklaşmasının ve Kürtlerle birlikte Cumhuriyetin yeniden kazanılması konusunda ittifak arayışına işaret eden bir belirtiyse, çok önemli bir siyasal gelişmedir.

AKP'de bu süreci aynen bu şekilde okumakta olmalı ki, Kaftancıoğlu'na  karşı çok özel bir karalama ve saldırı kampanyası organize etmiş durumdadır. Zira CHP'nin Kürtler ve sosyalist iddialı sol hareketlerle ortak hareketi mevcut nicel birikimle bile İstanbul'u almaya yetecektir. Ama daha önemlisi bu ortaklık büyük bir enerji yaratarak bu niceliği çok daha yükseklere taşıyabilecektir. İstanbul'da yenilen bir AKP ise tam tersine benzer kuvvette bir enerji kaybı ve nicelik azalışı yaşayacaktır. Yani İstanbul'daki yerel seçimin sonucu sonraki genel seçimlerin ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de kaderini büyük ölçüde belirleyecektir.

AKP'yi anladıkta peki CHP içinden yükselen olumsuz seslere ne demeli?

Bu seslerin bir bölümünü, küçük çıkarlar adına büyük çıkarları görememenin/feda etmenin sonucu olarak yorumlayabiliriz. İstanbul İl yönetiminde etkili olmak, CHP içindeki tüm kesimler için çok önemlidir... bu nedenle ve  hele hele kıl payı kaybedilmiş bir seçimin ardından bu tür çıkışlar çok şaşırtıcı değil...

Peki bunun ötesinde bir nedeni var mıdır? Örneğin CHP içindeki ulusalcıların AKP'ye uzattıkları yeni bir yardım ipi olabilir mi bu gelişmeler?

Ulusalcılığın çekirdeğinin bugün AKP ile ittifak halinde iktidarı paylaştığını hatırlayacak olursak, yine ulusalcıların Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyona gerekçe sunmak ve meşrulaştırmak için AKP'ye yaptığı zamanlaması çok harika kıyağı hatırlarsak, evet bu da mümkündür.

Bu durumda bugün AKP ile ittifak yapan Ergenekoncu/ulusalcı kesimlerin CHP'yi ele geçirme heveslerini hala yitirmediği ve bundan sonraki yakın süreçte de her fırsatı bu amaca tahvil etmeye çalışacakları öngörüsünde bulunabiliriz. Kaftancıoğlu'na yönelik CHP içi kampanyanın odak noktasını Kürt sorunun oluşturması da bu öngörüyü desteklemektedir.

Ve gerekli bir parantez...

Ben bir sosyalistim. Peki yukarıdaki konular bir sosyalisti ilgilendirir mi? İlgilendirirse ne kadar ilgilendirir? Bu soruların pek çok sosyalistçe sorulmakta olduğu kesin...

Öncelikle bu gelişmeler bize genel sol muhalefetin/emek hareketinin ve tersinden karşı devrimci gidişatın alanını ne kadar genişletebileceğinin ya da daraltabileceğinin analizi/öngörüsü açısından ilgilendirir.

Ama ayrıntısını başka yazıda ele almak üzere, içinde bulunduğumuz dönemde tüm siyasal partilerin bir kriz ve yeniden inşa sorunuyla karşı karşıya olduğunun altını çizelim...

Ve bu durum sosyalist hareketin müdahalelerinin hem kapsamını hem de etkisinin artmasına yönelik ciddi bir olanak anlamına gelmektedir.