Tek başına anketlere itibar edilmez. Anketler bir fotoğraftır. Dinamikleri göstermez, dondurur. Anketler bir fikir verir ama itibar edilir hale gelmesi için siyasal dinamiklerin de çok iyi analiz edilerek fotoğrafa dahil edilmesi gerekir. Siyasette düşüş ve yükseliş iki önemli veridir. Düşüşe geçenler, bazı müdahalelerle bu düşüşü yavaşlatabilir, geciktirebilir ama önleyemez. Yükselişe geçenlerin de, eğer kendileri çok ciddi hatalar yapmazlarsa ve olağanüstü etmenler devreye girmezse bu yükselişi durdurulamaz. Siyasi partilerin başarıları, dönemsel siyasi dalgalara uygun cevap verebilmeleriyle doğru orantılıdır. Siyasi dalgalarsa ekonomik- toplumsal-siyasal zeminde yaşanan kırılma ve yarıklar, bildik ifadeyle krizler üzerinde yükselir. AKP yükselişe geçtiğinde, bu bir dalgaydı ve yapılan müdahalelere rağmen bu yükseliş engellenemedi. Zira yükseliş bu türden bir nesnel temele sahipti ve diğer partiler katılaşan ideolojik alışkanlıkları ve yıpranmışlıklarıyla bu yükselişin aktörü olabilecek durumda değillerdi. Neo liberalizm, Kürt sorunu ve laiklik alanında oluşan fay kırıkları bu koşullar altında AKP'nin büyük bir enerjiyle yükselmesini sağladı. Ama AKP bu fay hatlarını kapatacak hiç bir somut adım atamadığı için aynı fay hatları son 5 yıldır AKP'nin düşüş nedenine dönüştü. AKP Gezi Direnişi'nden itibaren artık kesin ve durdurulamaz bir düşüş trendindedir. Düşüşü engellemek için "olağanüstü durumlar" yaratma çabaları bir ölçüde geciktirici etki yaratsa da, düşüş gerçeğini engelleyememektedir. Gezi Direnişi'nden sonra yaşanan seçimlerin ortaya koyduğu sonuçlar da bu düşüş gerçeğini doğrular niteliktedir. Artık süreç AKP lehine değildir. Afrin ile sağlamaya çalıştığı "olağanüstü milli durum" konsepti de işe yaramamıştır. Ve üstelik ekonomide kriz zilleri tüm vatandaşların duyacağı kuvvette çalmaya başlamıştır. 24 Haziran'da AKP'nin işinin 16 Nisan'a göre çok daha zor olacağını söylemek, büyük bir öngörü değil, sıradan bir gerçeği dillendirmekten ibarettir. AKP düşüşe geçerken bu süreçte yükselişe geçen tek siyasi figür etnik önyargı ve kısıtlarla kuşatılmış olan HDP olmuştur. Bu önyargı ve kısıtlar olmasaydı HDP'nin şu an en önemli iktidar adayı olacağını söylemek mümkündür. 'Şimdi bu yükseliş trendine Akşener'in İYİ Partisi'nin de katılması olasılığı da vardır. Bu olasılığın gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini seçimler bize gösterecektir. Ama iktidarın en yakın adayı olan ana muhalefet partisi CHP. bu süreçte stabil kalmıştır. CHP gerekli açılımları yaparak bu yükseliş sürecinin aktörü olma cesareti gösteremediği için kendi dışındaki yükseliş odaklarına yaslanmaya dayalı bir muhalefet çizgisi izlemek zorunda kalmıştır. AKP'nin en önemli şansı da bu tablo olmuştur, halen de öyledir. Ama bugün AKP, bu büyük muhalefet açığı avantajına rağmen irtifa kaybını engelleyemez acziyettedir. 24 Haziran seçimleri öncesinde siyasi dinamikler bu şekildedir. Her yeni gün artık AKP aleyhine işlemektedir. Baskın seçim kararı da bu nedenle alınmıştır zaten. Bu dinamikler üzerinden baktığımızda Erdoğan ve AKP için 24 Haziran, yüksek bir olasılıkla acı bir yenilgi tarihi olacaktır. Şimdi gelelim anket sonuçlarına... Sarayla çalışan ve saraya danışmanlık ve halkla ilişkiler hizmeti de veren, televizyon programlarında AKP sözcülüğü yapan herkesin malumu iki anket şirketinin verileri hariç tüm anket verileri AKP'nin kaybetme olasılığının bir yıl öncesine göre daha yüksek olduğunu söylüyor bize. Erdoğan'ın birinci turda kazanması hayli zor görünüyor. İkinci tura kalması koşullarında ise ancak muhalefetin bir bölümünün Erdoğan'ı açık ya da kerhen desteklemesiyle seçilebilme olasılığı var. Bu olmadığı zaman Erdoğan'ın ikinci turda kazanma şansı birinci turdakinden çok daha az. Son on beş gün içinde yapılan/yayınlanan anketler AKP'nin Nisan ayında daha da irtifa kaybetmiş olduğunu gösteriyor. Muhalefet partileri açısından asgari oylar CHP 23,İYİ Parti 14 HDP 11, SP 2 gibi gözüküyor. Topladığınızda yüzde 50 yapıyor... Azami oylar ise CHP 25, İYİ Parti 17, HDP 14, SP 3,5 gözüküyor ve topladığınızda yüzde 58,5 yapıyor... Bu oylara AKP ve MHP'ye oy verip de Başkanlık seçiminde Erdoğan'a oy vermeyecek olan oy potansiyelini de eklediğinizde, ortada muhalefet bloğunun seçimi kaybetme korkusu duyması için ciddi bir nesnel sebep gözükmüyor. Muhalefet bloğu açısından kritik sorun seçimi ikinci tura bırakabilecek ve ikinci turda da tüm muhalefet bileşenlerinin desteğini alabilecek bir aday tespitinde yatıyor. Bu konuda ise en büyük sorumluluk CHP'de... Cuma günü açıklanacak aday umarız tüm muhalif partilerin "okey"i alınarak saptanmıştır. Umarız ki HDP, sahne önünde yer almasa da, bir biçimde bu sürece dahil edilmiştir. Zira 4'lü ittifak için kazanma formülü tektir ve açıktır: "HDP'yi dahil et ve kazan"... HDP gerçeğine sırt dönmek, muhalefet bloğunun kazandığı seçimi kendi elleriyle Erdoğan'a armağan etmesi olacaktır... Bir tür gaflet de diyebilirsiniz buna...