27 Nisan’da e-muhtıraya karşı elif gibi dimdik durmanın onuru Erdoğan’ındır. O onur aynı zamanda senindir, Erdoğan senden güç aldığı için yapabildi bunu ama unutma ki biz demokratlar da oradaydık, onun yanındaydık. Hep beraber direndik o utanç verici kapatma davasına. Biliyorum ki yapılanların hiçbirini savunamıyorsun. Kim savunabilir bu ekonomik kararları, Allah aşkına hanginiz “faiz sebep enflasyon sonuç,” diyebilirsiniz, hanginiz şu hiçbir riske girmeyen zenginlerin banka hesaplarını şişiren Kur Korumalı Mevduat sistemini savunabilirsiniz? Bu liyakatsizliği gördükçe “nereden nereye…” demiyor musun? Yolsuzluk alıp başını gittiyse, toplumda “din, güzel ahlaktır,” algısı sürekli irtifa kaybediyor, gençler uyuşturucu batağına çekiliyor, Türkiye günden güne bir narko-devlet hâline getiriliyorsa… Kevgire çevrilmiş sınırlardan elini kolunu sallayan geçiyorsa, iktidar sığınmacılar için hiçbir politika üretemiyorsa, sefalet herkesin belini kırdıkça bankalar tarihi kâr oranları açıklıyorsa… Dış politikada dün lanetlediğimiz herkesle bugün canciğer oluyor, “enayi miyiz de verelim” dediğimiz Kaşıkçı dosyasını hiç düşünmeden veriyorsak… Ne oldu, hani “bu can, bu tende durduğu müddetçe” o “terörist rahibi” vermiyorduk, adamı bir kırmızı halıyla uğurlamadığımız kaldı. “Ver papazı al papazı,” diye bir dış politika olur mu? Çok değil on sene önce, pek çok alanda arabuluculuk yapan Türkiye, o değerli, itibarlı, dünyanın gıpta ettiği Türkiye böyle miydi? İtibarımız son sürat geçen dizi dizi Mercedes midir? 100.yıl hayallerimiz, asgari ücretin genel ücret seviyesine gelmesi miydi? Nerede 25 bin dolar gelir, hanginizde, hangimizde mevcut? 2 trilyon dolarlık ekonomi nerede? Ne zaman kalkıyor şu Gazze’ye gidecek uçak? Ama hiç kimse şu yirmi senelik iktidar dönemini bugünden geriye bakarak toptan kötü addedemez, hiç kimse yapamaz bunu. 2004 yılında Anayasa’nın 90. maddesinin 5. fıkrasına yapılan eklemeyle uluslararası hukuk iç hukukun üstünde kabul edildi ya, bu büyük bir devrimdir. Asker kışlasına çekildiyse, yeniçeri işgali sona erdiyse, darbecilikten medet umana “meczup” gözüyle bakılıyorsa bu Tayyip Erdoğan’ın büyük hizmetidir. İstanbul’daki metro ağı, altyapı ve üstyapıdaki pek çok yatırım Erdoğan’ın eseridir, bununla övünmek senin hakkındır. 27 Nisan’da e-muhtıraya karşı elif gibi dimdik durmanın onuru Erdoğan’ındır. O onur aynı zamanda senindir, Erdoğan senden güç aldığı için yapabildi bunu ama unutma ki biz demokratlar da oradaydık, onun yanındaydık. Hep beraber direndik o utanç verici kapatma davasına. O yüz karası hukuk metni direkten dönmeseydi partiyi kapatacaklardı, bugünkü hukuk şampiyonları nedense sessizlerdi o günlerde, ağızlarını bıçak açmıyordu. Biz sessiz değildik. 2010 Referandumunda kategorik “Hayır”cılar, “Yetmez Ama Evet” diyenlere bir çuval laf ederken, hangi maddeye ne sebeple karşı olduklarını anlatamıyorlardı. Biz oradaydık.
41 madencinin cesedine ulaşmayı ne zaman “hamdolsun” diyecek kadar başarı addettik? Yolsuzluğa karşı çıkılan yolculukta pervasız yolsuzluk aşamasına biz hangi ara geldik? Bir Bakan’ın kendi Bakanlığına ürün satması senin onuruna dokunmuyor mu?
Genelkurmay’ın ışıkları açık mı kapalı mı bizim hiç umurumuzda olmadı, hep sivil siyaset dedik. 28 Şubatçılara, başörtüsü yasaklarına karşı beraberdik. Başını çevirdiğinde hep bizi görmedin mi? Bak, şimdi nereden nereye geldik… Öcalan’ın mektubunu TRT’de okutmak onlara nasip oldu. 41 madencinin cesedine ulaşmayı ne zaman “hamdolsun” diyecek kadar başarı addettik? Yolsuzluğa karşı çıkılan yolculukta pervasız yolsuzluk aşamasına biz hangi ara geldik? Bir Bakan’ın kendi Bakanlığına ürün satması senin onuruna dokunmuyor mu? “Gemicik” diye bir şey gördün mü sen hiç? TÜİK’ten, Merkez Bankası’na kurumları gözlerini kırpmadan yok ederlerken biz orada değildik ama. Bir fırsatın olsa da geçmişe ışınlanabilsen, düşünsene 2015’te yüzde altıyken enflasyon, asgari ücrete yüzde otuz zam yapıldığında mı daha rahat hayaller kuruyordun yoksa bugün mü? Ne ara tıp öğrencileri için “giderlerse gitsinler” diyecek kadar zalimleştik? Hanginiz çocuğunuzun iyi bir eğitim almasını, yabancı dil öğrenmesini ve mezun olup hekimlik önlüğünü giydiğini görmek istemezsiniz? AK Partili kardeşim, artık AK Parti’nin sadece tabelası olduğunu sen de biliyorsun. Belki bir vefa duygusuyla, belki geçmişin korkularıyla hâlâ oradasın ama bil ki artık senin ideallerini ve onurunu savunan parti orası değil. Vefa duymakta da haklısın, asla haksızsın demiyorum, Erdoğan’ın büyük hizmetleri olmuştur bu ülkeye ama artık Erdoğan’ın verebileceği bir şey kalmadı. AK Parti’nin değerlerinin, ideallerinin yerinde yeller esiyor bugün. Nereye uzansan elinde kalıyor.
AK Partili kardeşim, artık AK Parti’nin sadece tabelası olduğunu sen de biliyorsun. Belki bir vefa duygusuyla, belki geçmişin korkularıyla hâlâ oradasın ama bil ki artık senin ideallerini ve onurunu savunan parti orası değil.
Göğsünü gere gere partiyi savunacağın günler mazi oldu, bunu sen de ben de görüyoruz. Kısıklı’da otururken senden biriydi, samimiydi; Beştepe’ye geçtiğinden beri bir kez olsun konvoyunu değil de kendisini görebildin mi? Bir kez olsun ulaştı mı sesin? Peki, böyle miydi en başında? Hareketin lideri önemlidir ama sen de çok iyi biliyorsun ki, kişiler gider kurumlar baki kalır. Osman Bey, Fatih Mehmet, Yavuz Selim, Abdülhamid… hepsi gitti, Osmanlı kaldı. Çünkü Osmanlı’yı Osmanlı yapan “değerlerdi”, kişiler değil. Kişileri “muteber” kılan savundukları değerlerdir. AK Parti’yi yüzde 49.5’a taşıyan da kişiler değil değerlerdi. O demokrat “değerlerin” temsilcileri bugün bir “çınarın” altında bir araya geliyorlar. Ne sebepten olursa olsun mahkemeye çıktığında hukukun üstünlüğünden şüphe etmeyeceğin, sığınmacı sorununun vicdan, akıl ve hukukla çözüldüğü, pasaportunun dünyada itibarı olduğu, milli gelirin yükseldiği, verginin tavana yayıldığı, yoksullaşmanın son bulduğu, fakirden alıp zengine verme sürecinin bittiği, yolsuzluğa bulaşanın cezalandırıldığı, gençlerin işsizlikle boğuşmadığı, uyuşturucu tacirlerinin eline düşmediği, devletin sana yardım ettiği IBAN yollamadığı, güçlü, dirayetli, özgüveni yüksek bir ülke için AK Parti’ye oy vermedin mi? Bugün hangisini orada görüyorsun? Başını çevirdiğinde, çok değil yedi-sekiz sene önce oy verdiğin Başbakan’ını göreceksin. Seni bekliyor. Bütün kazanımlarının teminatı olarak, bir daha asla başının öne eğilmeyeceği bir Türkiye’yi inşa etmek için, hiçbir yolsuzluğa bulaşmamış tertemiz, son derece liyakatli bir kadroyla… İnsanlar geçici, değerler kalıcıdır. Bugünkü mahcubiyetinin sebebi onların yanlış politikalarıdır, senin ideallerin asla değil. Vakit idealleri daha yüksek sesle savunma vakti, kişilerin peşinden gitme değil. Başını çevir, bak işte orada. Mütebessim bekliyor seni, üstünde bembeyaz gömleği, zihninde “gelecek” hayalleri.