Evde kadın, ofiste kadın, fabrikada kadın var fakat siyasette ise kadının adı yok. Kadını siyasette bir değer üreticisi olarak görmeyen zihniyetin Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği “uygarlık yolunda” yaya kalması kaçınılmazdır. Türkiye’de yaşayan kadınlar olarak seçme ve seçilme hakkının alınması konusunda dünyada öncü ülkelerden biri olmamızla övünürüz çoğu zaman. Cumhuriyetin ikinci yüzyılın eşiğinde durup ardımıza baktığımızda ise bu övüncün buruk bir yanı olduğunu görürüz.  Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını kazandığı 1934 yılından bu yana yapılan genel seçimlerde parlamentoya giren kadın milletvekillerini dağılımı bu burukluğun önemli nedenlerinden biridir. Kadınların siyasete katılımı için güçlendirilmesi konusunda çalışmalar yapan kuruluşların önde gelenlerinden olan Kadın Adayları Destekleme Derneği’nin (KA-DER), 1934’ten bu yana kadın milletvekillerinin oranının ortalama %5,25 olduğunu açıkladı. Nüfusun yarısını oluşturan kadınların parlamenter düzeyindeki temsilinin yıllara göre artan azalan oranlarının ortalamasının bu kadar düşük olması her siyasal parti liderinin ciddi anlamda düşünmesi gereken bir meseledir. Çalışma hayatında ve eğitim alanında kadınların maruz kaldığı toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini yeniden ve yeniden üreten mevcut koşullar, siyasal hayata kadınların katılımına dair göstergelerin çok daha kötüleşmesine yol açmaktadır. Erkeklerin ağırlıkta olduğu mevcut siyasal ortamın bizatihi kendisi Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretilmesini zorlaştırmaktadır. Sayılara tekrar geri dönecek olursak, Cumhuriyet tarihi boyunca 20 ilden birer tane bile kadın milletvekili çıkmamış veya çıkamamıştır. Yıllardır kadınların her alanda eşit temsili için mücadele eden KA-DER bu veriyi kabul edilemez olarak değerlendirerek, önümüzdeki genel seçimlerde kadınların eşit temsili için adaylık listelerindeki eşit dağılımı sağlamak üzere tüm partileri samimi ve planlı bir çalışmaya davet etmiştir. Siyasetin büyük anlatılarla çerçevelenmiş dünyası içinde Cumhuriyet tarihi boyunca bir tane bile kadın milletvekili çıkarmamış 20 ilin ne kadar dikkate alınacağı tartışmalı olsa da bu 20 ili yeniden hatırlatmakta fayda var: Adıyaman, Ardahan, Artvin, Bayburt, Burdur, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Karabük, Karaman, Kilis, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Osmaniye, Rize, Sinop ve Yozgat. Bu haritanın acilen düzeltilmesi gerektiği açıktır. Bir önceki yerel ve genel seçimlerde kadın temsilinin durumu da çok parlak değildir. Bazı partilerin tüzüklerinde “kadın kotası” ile ilgili düzenlemeler hiç bulunmazken, bazı partilerin tüzüklerindeki kota düzenlemelerine uymadıkları, kadın kotalarını erkek adaylara kullandırdıkları, gerekçe olarak da “kadın aday bulamıyoruz” söylemine sarıldıklarını gazetelere yansıyan haberlerden üzüntüyle izliyoruz. Kadınları ve yanı sıra gençleri siyasal hayatın bir parçasıymış gibi hissettiren kadın kolları ve gençlik kolları seçim dönemlerinde en fazla harekete geçirilen ve toplumu harekete geçirecek gruplar olarak görülürken ne yazık ki koltukların dağılımında en fazla bu gruplar göz ardı edilmektedir. Sayısal göstergeler -mış gibi yapılan siyasetin terk edilmesi gerektiğine işaret ediyor.
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının eşiğinde duran kadınlar önümüzdeki yerel ve genel seçimlerde görmezden gelinmek istemiyor.
Şu anda parlamentodaki 589 milletvekilinin sadece 102’si (%17,32’si) kadındır. Son yerel seçimlerde aday gösterilen 8.257 belediye başkan adayının sadece 652’si yani %7,89’u kadın adaylardan oluşuyordu. Seçim sonrasına baktığımızda, seçilmiş 1.389 belediye başkanından sadece 43’ü kadındı (%3,09). Kadınlara siyasetin ardına kadar açık apolitik kapısı olan muhtarlık açısından ise kadın muhtarların oranı oldukça düşük olmasına rağmen sayısal olarak bir ilerleme gözlenmiştir. Daha önceden 674 olan seçilmiş kadın muhtar sayısı son yerel seçimlerde 1.071’e yükselmiştir. Kuşkusuz bu sayısal artışta, seçim öncesindeki dönemde KA-DER’in Türkiye genelinde kadın muhtar aday adaylarına yönelik eğitimlerinin katkısı olduğu yadsınamaz. Kadınların siyasal yaşama daha geniş ve etkin katılımı için çalışan tüm kadın örgütlerinin bu yükselişte payı vardır. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının eşiğinde duran kadınlar önümüzdeki yerel ve genel seçimlerde görmezden gelinmek istemiyor. Bu nedenle parti örgütlerinin iç yapılarından başlayarak ister atamayla isterse seçimle gelinsin ister yerel isterse yerel düzeyde olsun tüm karar alma mekanizmalarında kadınların eşit temsil talebine dair sesleri giderek yükseliyor. Evde kadın, tarlada kadın, ofiste kadın, fabrikada kadın var fakat siyasette ise kadının adı yok… Bulunduğumuz tarihi eşikte kadını siyasette bir değer üreticisi olarak görmeyen zihniyetin Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği “uygarlık yolunda” yaya kalması kaçınılmazdır.