Londra Çağdaş Türk Sanatına ev sahipliği yapıyor
Politikyol
Türk Sanat Haftası kapsamında sanatçı Devrim Erbil'in kızı Renk Erbil ile söyleşi… Erbil “TA London” için “çağdaş Türk sanatçılarını uluslararası bir platformda İngilizlere tanıtan böyle bir organizasyon olmadı” yorumunu yapıyor.
“Evet, ismimiz TA London’ın açılımı Turkish Art ama aynı zamanda İngilizler TA’yı argoda ‘teşekkür’ yerine kullanılıyor. Biz sergileri düzenleyeceğimiz şehirlere teşekkür etme, minnetimizin göstergesi olması adına bu ismi seçtik.”
Olumlu haberlere hasret kaldığımız şu günlerde, Türkiye’nin adı bu kez sanatla anılıyor. 26-31 Ekim tarihlerinde TA London-Turkish Art Week (Türk Sanat Haftası) kapsamında, Türk Çağdaş sanatının önemli temsilcileri Londra’nın en prestijli galerilerinden Saatchi Gallery’de eserlerini sergileyecek.
Bu yıl ilki düzenlenen TA London, her sene değişen ve zenginleşen bir içerikle Türk çağdaş sanatını uluslararası sanatseverlerle buluşturmayı amaçlıyor. 21 sanatçının 90’a yakın eserinin sergileneceği etkinliğin baş sanatçısı “resim sanatının şairi” olarak kabul edilen dünya çapında üne sahip Devrim Erbil. İstanbul temalı tablolarıyla tanınan, 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülen Erbil, sergiye geniş bir koleksiyonla katılırken, TA London açılışına özel bu kez Londra’yı tuvale aktardı. “Londra Rüya Gibi” isimli eseri 28 Ekim’de dijital sanat platformu Nifty Gateway üzerinden 48 saat sürecek müzayedede satışa sunulacak.
Londra’nın Türkiye Büyükelçisi Ümit Yalçın’ın katılımıyla onurlandırdığı serginin ön gösterim etkinliğinde, TA London projesini Kin Partners ile birlikte hayata geçiren İngiltere’nin ilk online Türk sanat galerisi Renko London’ın kurucusu, sanatçı Renk Erbil ile bir araya geldik. Serginin amacı, geleceğe dönük planları ve dijital dönüşümün sanata yansımaları üzerine keyifli bir söyleşi yaptık.
TA London fikri nasıl doğdu?
Londra, öteden beri sokaklarında her zaman ilham alabileceğim bir yer olmuştur benim için.
Ben 12 yaşımda geldim Londra’ya ve şunun eksikliğini çok duydum. Yunanlar, İtalyanlar, İspanyollar, herkesin sergileri oluyor. Biz küçük bir topluluktuk zaten sanatçılar olarak. Ama bir şekilde hiçbir zaman böyle büyük organizasyonlarımız olmadı. En son 16 sene önce bir Türk sergisi düzenlenmişti. Bir de moda tasarımı etkinliği yapıldı ama onun dışında çağdaş sanatı ve çağdaş Türk sanatçılarını uluslararası bir platformda İngilizlere tanıtan böyle bir organizasyon olmadı.
Ben de 3.5 sene önce Renko London adında bir sanat danışmanlık şirketi kurdum. Birlikte çalıştığımız 9 tane sanatçımız var. Evimin arkasında da bir hub galerim var. Danışmanlık hizmetine devam ederken, büyük çaplı spor organizasyonları düzenleyen ortağım Kerem Mutlu, bana “Renk!” dedi, “Bu senin hayalin… Sanatçıları getirsek, eserlerini göstersek nasıl olur?”
Ben de “Evet Kerem’ciğim ama bu iş büyük bütçelerle olur. Bizim böyle bütçemiz yok. Sponsor bulmak lazım,” dedim. Üstüne pandemi ve kapanmalar geldi. Resim satışları, sergiler durdu. Biz dünyanın tekrar akışa geçeceği dönem için yaratıcı bir proje düşündük ve riske girelim dedik. Arada birbirimizi “Bunu Türk sanatı için yapabiliriz,” diyerek cesaretlendirmeye çalıştık.
Organizasyon “Türk Sanat Haftası” vurgusuyla düzenleniyor ama gördüğüm kadarıyla farklı ülkelerden sanatçılar da var. Biraz bahseder misiniz?
Konsept olarak Renko London’da çalıştığım 9 sanatçıya ek olarak, Londra’da yaşayan Türk sanatçılarını, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Sümer Erek ve Emin Çizenel’i , Azerbaycan’dan Sakit Mammadov’u ve yine çokkültürlülüğü yansıtması bakımından iki yabancı misafir sanatçıyı, Joanna Gilbert ve Eva Sonaike’yi aramıza alarak 21 sanatçı ile böyle güzel bir sergi hazırladık.
Seyahat kısıtlamaları yeni yeni kalkmışken zor olmadı mı sanatçıları ağırlamak, eserlerini ülkeye getirmek?
Doğrusu, bu konuda büyükelçiliğimizden çok büyük destek aldık. Türkiye yeni kırmızı listeden çıktığı için Londra’ya gelecek sanatçılarımızın vizeleri ucu ucuna yetişti. Pandemi sebebiyle, fast track (hızlı vize) seçeneği kaldırıldığından ötürü büyükelçimiz vize sürecinde bizzat aracı oldu. Herkes gerçekten o kadar acıkmış ki, sanata, özellikle Türkiye’yi uluslararası platformda çağdaş sanatla temsil edecek bir etkinliğe… Hazırlık aşamasında etkinliğimiz duyuldukça, “Türk sanatını yurtdışına tanıtacak böylesi bir organizasyonda bizim de katkımız bulunsun,” diyerek, etkinliğimize destek vermek isteyen firmalarla büyüdük diyebilirim. Yeri gelmişken, başta Turkish Airlines olmak üzere, organizasyonumuza sponsorluk desteği veren Doqu home, Bahçeşehir Üniversitesi, Erbil Kare, HandB Capital, the Stay, Cool Rain, Playmaker events, CNR EPS, Özerlat UK ve Zebra Design Factory’e teşekkür ederim
TA London’ın baş sanatçısı, babanız Devrim Erbil sergi açılışına özel Londra’yı resmetmiş. Eser 48 saatliğine dijital platformda satışa çıkıyor. Biraz bundan da bahseder misiniz?
Öncelikle, Devrim Erbil, 85 yaşına gelmesine rağmen vizyonu çok açık bir insan. Gidip de kendisine “Babacığım, şöyle bir projemiz var, bunun içinde animasyon var, NFT var,” deyince, “Olabilir, neden olmasın?” diyor. Bu yüzden de babamla çok kolay çalışıyoruz birçok projede. Bu NFT projesinde de önde gelen platformlardan Nifty Getaway ile çalışıyoruz. Sizin de söylediğiniz gibi, Nifty Getaway 48 saat süreyle, dünyanın her yerinden alıcılara açık olan, bir Devrim Erbil müzayedesi düzenleyecek. Babam İstanbul resimleriyle çok tanınır Türkiye’de. Bu kez turkuvaz renklerin hakim olduğu, “Londra rüya gibi” isimli bir resim yaptı. Bu resim NFT’de satışa çıkacak.
Okurlarımız için açmak gerekirse, NFT non-fungible token, kriptografik token türü, sanat eserlerini blockchain uygulamasına bağlayarak, kopyalanmasının önüne geçiyor. Böylece güvenli bir şekilde satış ve takas imkanı sağlıyor. Peki, NFT ilerleyen dönemde geleneksel galerilerin yerini alacak olacak mı sizce?
Seneler önce, dünyaca ünlü sanatçı Emin Tracey’nin bir konuşmasını dinlemiştim. “Sanatçılar ikiye ayrılır,” demişti. Bir kısmı elite backgroundlardan (arka planlardan) gelirler ve aileleri onları finanse eder. Bir de çok başarılı olsalar bile, sokakta ölen sanatçılar vardır. Ancak artık konsept değişiyor. Diğer iş kollarında olduğu gibi sanatçıların da emeklerinin karşılığını alabilecekleri bir sistem oluşmaya başlıyor. Sanatçıların talepleri doğrultusunda. NFT bu anlamda güzel çünkü sanatçıyı sömüren galeri konseptinin aksine, dijital ortamda, yapılan her satıştan yüzde 10 komisyon doğrudan sanatçıya gidiyor. Eseri kim alırsa alsın.
Son bir soru… TA London’ın açılımı Turkish Art yani “Türk sanatı”nın İngilizce karşılığına denk geliyor. Ama bir anlamı daha varmış sanırım.
Evet, ismimiz TA London’ın açılımı Turkish Art ama aynı zamanda İngilizler TA’yı argoda “teşekkür” yerine kullanılıyor. Biz sergileri düzenleyeceğimiz şehirlere teşekkür etme, minnetimizin göstergesi olması adına bu ismi seçtik. Londra’dan sonra Aralık ayında Alaçatı’da bir sergimiz olacak. Ondan sonra Berlin, New York ve Bakü düşündüğümüz duraklardan. Her gittiğimiz şehre teşekkür edeceğiz. Türk sanatçılarımız ve gittiğimiz şehirlerden aramıza alacağımız konuk sanatçılarla böyle bir sanat şöleni planlıyoruz.
Öyleyse size şimdiden başarılar diliyoruz.
Sergilenen eserleri merak eden okurlarımıza TA London instagram hesabına göz atmalarını öneririz.
Yorumlar
Popüler Haberler
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Otopsi raporu ortaya çıktı: Rojin'in ölüm nedeni belli oldu