2019 yerel seçimlerinde büyük balığı tutma hayaliyle olmadık sulara açılarak 128 milyar doların heba edilmesi fırtınayı hesaba katmamaktı. Hiç beklenmeyen Ukrayna-Rusya savaşı ise kusursuz fırtınayı, yani global enflasyonu beraberinde getirdi.Pandeminin yavaşlamasını takip eden dönemde ortaya çıkan talep artışı, tedarik zincirlerindeki aksama ve hiç beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan Ukrayna-Rusya savaşı kusursuz fırtınanın, yani global enflasyonun ortaya çıkışını beraberinde getirdi. Bu kusursuz fırtınaya, dünyanın neredeyse tüm merkez bankaları politika faizlerini artırarak cevap verirken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Eylül 2021’de düşürmeye başladığı ve Aralık ayına kadar %14’lere kadar indirdiği politika faizi altında girdi. ABD Merkez Bankası’nın ve diğer gelişmiş ülke Merkez Bankalarının enflasyonla mücadeleden taviz vermeyeceklerini açıklayarak faizleri artırmaya başlamaları ve önümüzdeki dönem daha da artıracakları iletişimini yaparak fırtınanın daha da şiddetleneceği uyarısını yapmalarına rağmen, fırtınanın ortaya çıkarttığı dalganın üzerinden son bir hamle yaparak kurtulmayı uman Merkez Bankasının 2022 yılı başından beri gemiyi daha da hızlandırmak amacıyla yaptığı rezerv satışlarına devam etmesi ve bir yandan faizi bir yandan da kuru baskılaması durumun ne kadar nefes kesici bir şekilde geliştiğini gösteriyor. Kusursuz Fırtına filminin sonu oldukça trajik maalesef. Global ekonomide ve finansal piyasalardaki gelişmeler önümüzdeki dönemin hiç de sakin olmayacağının açık işaretlerini gösteriyor. Böyle kusursuz bir fırtına uyarısı söz konusuyken yapılması gerekenler de belli. Dalgalar daha da büyümeden bilinmeyen sularda gezinmek yerine güvenli bir limana demirlemek ve gelecek fırtınalara şimdiden hazırlık yapmak en akıllıca yol.
Kusursuz fırtına
Politikyol
Clooney’in başrolündeki filmde, hayatının en kötü avından dönen balıkçı Billy, bu kez fazla açılır ve aradığını bulur, ancak dönüşte fırtınaya yakalanır. Bu film ile bulunduğumuz koşulların ne kadar benzediğini anlatmaya çalışacağım.
1990’ların sonu 2000’li yılların ortalarına kadar ayda en az bir defa sinemaya gider ve o dönemde çekilmiş harika filmleri sinemanın büyüleyici atmosferinde seyrederdik. Gerçekten de macera, tarih, korku, müzikal anlamında çok güzel filimler gösterime girerdi. Beni etkileyen ve nefesimi tutarak izlediğim filmlerden biri de ismini yukarıdaki başlıkta kullandığım Kusursuz Fırtına’dır. Başrolünde çok beğendiğim bir oyuncu olan George Clooney’nin oynadığı 2000 yılı yapımı olan bu film balıkçı teknesi “Andrea Gail”in mürettebatının gerçek öyküsünü anlatıyor. George Clooney filmde, hayatının en kötü avlarının birinden dönen Kuzey Atlantik balıkçısı Kaptan Billy Tyne’ı canlandırıyor.
Kaptan Tyne, daha iyi bir av için karaya döndükten hemen sonra yine denize açılmaya karar veriyor ve balık olduğunu sandığı “Grand Banks” bölgesine gidiyor. “Kusursuz Fırtına” sadece balıkçılarla ilgili bir film değil. Filmde bir balıkçı kasabası ve o topluluğun nasıl işlediği de anlatılıyor.
Balık bulmayı başaramayan “Andrea Gail” balıkçıları bu kez rotayı normal suların dışına çeviriyor. Bu sırada büyük bir fırtınanın uyarıları gelmeye başlıyor. Evlerinden iyice uzağa giden balıkçılar amaçlarına ulaşıyor ve büyük bir balık kaynağı buluyorlar ama geri dönüş yolunda evleriyle aralarına, tam üç fırtınanın birleşerek yarattığı bir doğal felakete giriyorlar. Bu doğal felaketin nasıl geliştiğini ve balıkçıların sonunu burada anlatmaktansa sizlere aşağıdaki linkten bunu görsel olarak seyretmenizi önereceğim.
https://youtu.be/W9Tdw5nG4dQ
Hep ekonomi ve finans piyasaları ile ilgili yazılarımı okumaya alışkın olan okuyucular merakla benim film eleştirmenliğine mi başladığımı sorabilirler. Öncelikle böyle bir yetkinliğimin olmadığını ve bu film ile bulunduğumuz ekonomik ve finansal koşulların birbirlerine ne kadar benzediğini anlatmaya çalışacağımı söylemeliyim.
2018 yılının Haziran ayından itibaren geçiş yaptığımız Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi maalesef ortak akıl, fikir alışverişi ve farklı bakış açılarını bir kenara koyarak tek bir ağızdan çıkan uygulamalarla Türkiye’yi büyük risklere maruz bırakan bir yönetim sistemine döndü. Liyakattan çok sadakat bazlı kurumsal atamalar nedeniyle ideolojiye dayalı bir yönetim sistemi ile de global ve bölgesel riskleri görmekten uzak, vizyonu olmayan ve günü kurtarmaya çalışan bir zihniyeti ortaya çıkarttı.
Bu noktada şu benzetmeyi yaparsak sanırım yanlış olmaz. “Andrea Gail” teknesinin büyük balık bulma umuduyla bilmediği ve yaklaşan fırtınaya kulak asmadan açıldığı sular gibi Türkiye’de mevcut kaptanı ve mürettebatı ile içinde tüm vatandaşları ile birlikte daha önce uygulanmamış politikalarla büyük balık tutma hevesi ile yol almaya başladı.
Sakin havada fırtınayı kestirmek zordur (N. Machiavelli)
Likiditenin bol faizlerin düşük olduğu global bir dünyada yapılan hatalar önceleri Türkiye’ye büyük bedeller ödetmiyordu belki. Bu konudaki ilk provayı 2013 senesi Mayıs ayında ABD Merkez Bankası Federal Reserve başkanı Ben Bernanke’nin bilanço küçültülmesi ile ilgili verdiği ilk sinyalde görmeye başladık. Türkiye 2002 sonrasında ekonomi alanında attığı birçok doğru adım ve o dönemde hala iş başında bulunan liyakatli kadrolar vasıtasıyla global piyasalarda başlayan fırtınalardan çok etkilenmiyor, ortaya çıkan fırtınalara karşı korunma amaçlı önlemleri alma konusunda da gecikmiyordu.
Tüm bu önlemler TL’yi dışarıdan gelen risklere karşı koruyabiliyor ve buna bağlı olarak ekonomik büyüklüklerde ve özellikle enflasyonda büyük oynaklıklar ortaya çıkmıyordu.
EMRAH KOŞ...
Risklerin nasıl yönetileceği ile ilgili diğer bir sınav da COVID-19 pandemisinin tüm dünyayı kasıp kavurması sırasında belirginlik kazandı. 2019 yılında yerel seçimlerde büyük balığı tutma hayali ile olmadık sulara açılarak bir yandan faizi bir yandan da kuru baskılamak amacıyla, şeffaf olmayan yöntemlerle Merkez Bankası rezervlerinin 128 milyar dolarının heba edilmesi bir sonraki dönemde ortaya çıkabilecek fırtınayı hiç hesaba katmamaktı. Pandemi döneminde gelişmiş ülke merkez bankalarının yeniden ultra düşük faiz ve bol likiditeye geçmesine ve bu yolla diğer gelişen ülkelere sermaye girişinin olmasına rağmen, Türkiye’nin harcadığı kredibilite nedeniyle güvenli limanlardan uzak kalması, bir sonraki fırtınada yeniden savrulmasına neden olacaktı.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Selçuk Üniversitesi, mutluluğun formülünü aramayı bıraktı
Liderlik hayali kuran Türkiye, puansız Karadağ'a takıldı