Küresel ekonomik gerçekler ve TCMB’nın hayali
Politikyol
Türkiye ekonomisinde, ülkenin çok daha geniş ölçekte yaşadığı yönetim krizinin yansımalarını izlemekteyiz. Bu anlamda açıklanan her veri yaşanan sorunların bir başka yüzünü gösteriyor.
Önümüzdeki hafta haziran ayı enflasyonu açıklanacak ve yıllık TÜFE enflasyonun yeniden %17’ye ulaştığına tanık olacağız. Hem Türkiye’de, hem dünyada yükselen enflasyon dalgası büyük merkez bankalarının para politikalarını aşırı destekleyici döngüden geri dönüş yoluna sokmakta. Türkiye’de merkez bankası ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ferman niteliğindeki faiz indirim isteğini gerçekleştirmek için zaman kollamakta. Bağımsız karar alması gereken merkez bankasının emir-komuta zincirindeki rolü çok net olan Başkanı Kavcıoğlu’nun niyet beyanı da açık olunca, Türkiye finansal piyasaları yabancı yatırımcı çekemiyor. Para politikasına karşı oluşan aşırı güvensizlik aşılamıyor.
Daha geniş perspektiften bakınca, finansal sistemde buzdağının görünmeyen kısmını oluşturan esas konu sorunlu/batık krediler bankacılık sistemi içinde yüzdürüldükçe, para politikasında atılan her adım zaten etkisiz kalmaya mahkûm oluyor.
Türkiye’de yönetim böyle bir atalet halinde ekonominin sürüklenmesine yol açmakta. Şimdilerde bir de Peker ifşalarının Cumhur İttifakı içinde yarattığı çatlakları sıvamaya çalışmakla meşgul yöneticiler seçimde koltuklarını korumalarına yarayacak ekonomi politikalarından öteye bir çaba içine giremeyecek kadar meşguller. Dolayısıyla ülke yönetimindeki gerçekten kopuş halinin ötesine geçmek adına dünyada olan biteni, konu enflasyon olduğunda da diğer ülkelerin merkez bankalarından gelen adımları izlemek önemli.
Bir kere, COVID-19 salgını krizinden çıkışta, ekonomik toparlanmada dünya ekonomisi yeni bir dönemeçte. Aşılama sayesinde kırılma noktasının aşılması ile merkez bankaları dünyanın her yerinde ya verilen parasal destekleri çekmeye başlamak üzere ya da çoktan harekete geçmiş ve frene basmaya başlamış durumda. Bu da 2020’ye hâkim olan topyekûn parasal destekleme stratejisinden para politikasında önemli farklılaşmalara neden olmakta.
İki büyük merkez bankası olarak ABD tarafında FED ve Avrupa tarafında ECB, akut şekilde yükselen enflasyonun geçici olduğunda hemfikir. Fakat, akut aşama geçtikten sonra TÜFE enflasyonun nereye kadar gerileyebileceği konusu oldukça tartışmalı. Bu nedenle Fed parasal genişlemeden, miktarsal genişlemeden geri dönüş sinyallerini vermiş olsa da, bu yolda ilerleyişi bir adım ileri, iki adım geri şeklinde. Aslında eller tetikte ama henüz karşılıklı kollama aşamasında. Fed ve ECB’nin İngiltere, Kanada, Norveç, İsveç, Güney Kore ve Yeni Zelanda'daki muadilleri de benzer bir söylemle dikkatle açıklanan enflasyon, büyüme ve istihdam verilerine odaklanmış durumda.
Küresel büyümenin ve dolayısıyla enflasyonun dinamosu Çin’de merkez bankası ise çoktan vites değiştirdi. Toparlanmanın hizmetler ve sanayi arasında dengeli olmadığının farkında olarak, Çin ekonomisinde halen likiditeye ihtiyaç duyan kısımlara destek vermeye devam ederken, diğer sektörlere verdiği destekleri sınırlayarak artan genel borç seviyesini de aynı anda kontrol altında tutmaya çalışıyor.
Daha geçen hafta sırayla, Meksika, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Brezilya ve Rusya'dan 2021'in ilk faiz artışları geldi. Rusya faiz artışlarına devam edebileceğini de açıkladı. Söz konusu tüm ülkelerde enflasyon oranı yükseliyor, Fed’in sinyalleri ile Dolar Endeksi’nde yaşanan güçlenme, gelişmekte olan ülke para birimlerini zayıflattıkça enflasyon baskısı da elbette artıyor. Sermaye kaçışı üzerinden oluşabilecek dengesizlikleri nötrleyebilmek ve tabi artan enflasyonu kontrol altına almak için gelişmekte olan ülkeler faiz artışlarına, para politikasında sıkılaştırmaya ve pandemi desteklerini sonlandırma adımlarına başladılar.
Toparlanmanın giderek güç kazanmasının önündeki tek risk faktörü, Covid-19 varyantlarının devam eden yayılımı. Son günlerde Avustralya’dan, ABD ve Avrupa ülkelerine kadar Delta Varyantı’nın artışı, ölüm vakalarını zıplatmasa da, hastalanma oranını önemli ölçüde yuları çekmiş durumda. Havalar yeniden soğuyunca, aşılamanın olduğu ülkelerde dahi pandemi seyrinin nasıl olacağı bir iki ay öncesi kadar net değil. Bu nedenle merkez bankaları temkinli sıkılaştırma adımları atarken, mesajları da bu yönde veriyor.
Bu geçiş döneminin nasıl şekilleneceği küresel ekonomik toparlanma ve piyasalar açısından önemli bir test niteliğinde. Merkez bankaları çok hızlı hareket ederse yatırımcıları sarsma, güveni zedeleme ve toparlanmayı geciktirme riski var. Çok yavaş kalırlarsa da büyüme ortamında devam eden teşvikler varlık fiyatlarını artırdıkça enflasyonu körükleyebilir ve finansal istikrarı kötüleştirebilirler. Pandemi boyunca ortak tavır aldıktan sonra büyük merkez bankalarının ayrışan yolları (kısmen Fed ve ECB’nin şimdilik olduğu gibi) varlık fiyatlamalarında oynaklıklar yaratmaya devam edecek. Kurlar ve tahvil faizleri de da bu varlıklardan en dikkatle izleneni elbette.
Yabancı basında Türkiye’de erken faiz artıranlar grubuna sokulsa da, durum tam olarak o değil. Ağbal döneminde %19’a çekilen politika faiz ile Mart’ta Ağbal’ın yerine atanan Kavcıoğlu döneminin faiz seviyesini %19’da korumaya devam etmesi iki ayrı gerçeklik dönemi esasta. TCMB’nin son yatırımcı toplantısında verdiği mesaj, 2021 son çeyrekte artan enflasyon büyük merkez bankalarını faiz artırmaya yaklaştırırken, “Nisan Enflasyon Raporunda çizilen beklenen enflasyon patikasında Türkiye’de yıllık enflasyonda düşüş döneminin başlayacağı”. Banka yetkililerinin sözü getirdiği yer, Türkiye’nin başka faktörler nedeniyle yükselen enflasyonda sıkı para politikasıyla mücadelesi sonrası son çeyrekte enflasyonun düşmeye başlamasıyla faiz indirimlerinin de gelebileceği.
Ekonomi yönetiminde saplantılı istekler peşinde koşarken gerçeklikten kopuş işte bu bakış açısında Türkiye ekonomisi ve TL açısından çok tehlikeli. Baz etkisi ile enflasyonda yaşanabilecek, ve mevcut küresel gerçeklikte kalıcı olmayacağı öngörülebilen yıllık enflasyondaki bir gevşeme, TCMB’nin daha da yoğun parasal gevşeme nedeni olarak kullanılacak. Dünyada hem büyük ekonomiler hem de Türkiye liginde olanlar tam tersi bir yönde ilerlerken. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşük faizle ekonomik aktiviteyi ateşleyerek seçime yönelme arzusu Türkiye ekonomisini çok tehlikeli sınırlara yeniden taşıyabilecek.
Araç bağımsız bir merkez bankasının TÜİK verilerine göre %15-17 arasında seyreden TÜFE enflasyonu gerçeği ortadayken, küresel ölçekte artan enflasyona büyük merkez bankaları da tepki vermek üzereyken %19 politika faizini uzun süre koruması gerekir. Gerekirse faiz artış mesajı da eklemesi gerekir hatta.
ABD ve diğer ülkelerde artacak enflasyonun düşmesi beklenen yer netleşene, Fed gerçekten hareket etmeye başladıktan sonraya kadar, 2022’nin önemli bir kısmı boyunca bu söylemde devam etmesi akla yatkın olanı. Yoksa TL’de oluşacak depremlere bir taraftan Türkiye’de enflasyonu yüksek çift hanelere kilitleyecek, bir taraftan da döviz borçlu reel sektörün yükünü daha da ağırlaştırarak kısır döngüyü derinleştirecek.
TCMB’nin Erdoğan’ın isteklerini gerçekleştirme motivasyonuna bağlı olarak bu sonbaharda olası “ilk fırsatta” faiz indirmesi önemli bir hata olacak dolayısıyla. TL’de değer kaybının yarattığı zincirlerime etkilerle yoksullaşan Türkiye halkının belediye seçimlerinde İstanbul ve Ankara’yı AKP’den aldığını unutmamak gerekli.
Tehlikede olduğu aşikâr olan koltuğunu korumak için 2023 seçim geri sayımına daha düşük faiz seviyesinde girmek isteyen Erdoğan açısından "ekonomik gidişat-yerel seçim sonuçları" ilişkisi hafızasında kalması gereken bir ders olmalı hâlbuki.
Geçici faiz indirimleri ile sağlan obez bir ekonomik büyümenin bünyeye verdiği zarar enflasyon, gelir dağılımı sorunları üzerinden hep daha ağır keza. Bu ağırlığın politik yansımaları da elbette Erdoğan'a fatura edilerek geri dönecek. Hele ki yolsuzluk haberlerinde izlediğimiz patlama ekonomik şartlar altına ezilen halkın sabrını her gün daha çok zorlarken.
Yorumlar
Popüler Haberler
Yasadışı bahis operasyonu: Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'e tutuklama talebi
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Otopsi raporu ortaya çıktı: Rojin'in ölüm nedeni belli oldu