Seçim sonuçlarını; iktidarın özellikle de son beş yıldır her alandaki diz boyu başarısızlıkları, beceriksizlikleri, ülkeyi derin bir ekonomik ve siyasi krize sürüklemesi değil, muhalefetin beceriksizliği ve başarısızlığı belirleyecek gibi görünüyor. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, YSK üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla kurulan tezgâhtan, hapis cezası ve siyasi yasak kararı çıktı. Bu, yargı eliyle İstanbul seçmeninin iradesine müdahaledir, bir tür siyasi darbedir. Bu karar, siyasallaşmış yargının hukuku ayaklar altına alarak verdiği sayısız siyasi karardan biridir. Tıpkı HDP’li siyasetçiler hakkında verilen onlarca karar gibi. İçişleri Bakanının, Kürt illerinde seçilmiş yerel yöneticileri bir imza ile görevden alması ve yerlerine kayyım ataması kararı gibi, siyasi gasptır. AK Parti’nin siyasi darbe ve siyasi gasp tarihi, Kürt siyasetçilerine karşı yaptığı siyasi operasyonlarla başladı. Bunu es geçerek, tarihi 31 Mart 2019 seçimleriyle başlatmak suç ortaklığını gizlemeye yetmez. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu kararının farkı şu: yargı bu siyasi kararıyla, Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığına giden yolunun açıldığı yerde, onun siyasi hayatının bitiş düdüğünü çalmış oldu. İktidar 2023 seçimlerine yönelik ilk büyük hamlesini yaptı. Ya muhalefet…Bundan sonraki süreci belirleyecek olan, Altılı Masa’nın ne yaptığı veya yapmadığı olacak. 2023 seçimlerine yönelik kamuoyu araştırmalarının son altı aydır sürekli değişiklik göstermesi dikkat çekici. Bir ay Cumhur İttifakı önde görünüyor, sonraki ay 6’lı Masa öne çıkıyor. Sürekli değişiyor. Belli rakamlara oturmuş değil. Açık olan, iktidar partisinin işinin bu kez önceki seçimler kadar kolay olmadığıdır. Seçim sonuçlarını; iktidarın özellikle de son beş yıldır her alandaki diz boyu başarısızlıkları, beceriksizlikleri, ülkeyi derin bir ekonomik ve siyasi krize sürüklemesi değil, muhalefetin beceriksizliği ve başarısızlığı belirleyecek gibi görünüyor. Muhalefetin başarısızlığı; politik tercihleri ve öncelikleri kadar, iki korku ve iki yanlış ezberden besleniyor/  kaynaklanıyor. İlki AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın seçmeniyle kurduğu güç bağ, liderlik özelliği ve kampanya yürütme potansiyelinin yüksekliği gibi unsurlar da dâhil, muhalefet saflarında yarattığı siyasal korku iklimi. Diğeri ise tam olarak ne olduğu anlaşılamayan, büyük bir muamma halini alan, muhalefetin çalışmalarının yönünü belirleyen üretilmiş, değişmeyen veya değişme olasılığından dahi söz edilemeyen, “muhafazakâr seçmen duyarlılığı/ hassasiyeti ile Türk milliyetçiliğinin kalıpları.” BAŞKA BİR TÜRKİYE DE VAR Bunlar, tek adam rejimine itiraz edenlere; toplumun yegâne duyarlılığı, davranışı ve tercihi olarak sunuluyor ve dayatılmak isteniyor. Bu Türkiye’nin bütün gerçeği değil, başka bir Türkiye daha var. Yukarıda izah edilen iki korkuyu aşmadan ve iki yanlış ezberi sorgulamadan seçimlerde başarı elde etmek belki mümkün olabilir, ama kesinlikle cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırabilme imkânı yaratılamaz. Cumhuriyeti tam ve gerçek demokrasiyle taçlandırmak için korkuları aşmak, ezberleri bozmak ve toplumsal dönüşümü sağlamak şart. Bu konularda Altılı Masa bir yıldır sürdürdüğü ortak çalışmalarda ilerleme sağlayamadığından, seçmende yeterli güveni oluşturamadı.
Tek adam rejiminden kurtulma meselesi Altılı Masa’nın liderlerine güvene indirgenemez. Organize kötülük olan tek adam rejiminden Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçişin güvencesi, sadece liderlere güven olmaz.
Bu, en yalın hâliyle son bir ay içinde iki kritik gelişmede gözlemlendi. Birisi, Cumhur İttifakı’nın başörtüsü serbestliğine "anayasal güvence getiren" ve aileyi kadın erkek birlikteliği şeklinde yeniden tanımlayan anayasa değişikliği teklifine Altılı Masa’nın ağırlıklı eğiliminin Meclis’te evet oyu verme ihtimali.  Anayasanın değiştirilemez hükümlü dört maddesinden biriyle çelişen öneri. Önerinin bir seçim yatırımı olduğu çok açık. Referanduma götürülmesinden korkan Altılı Masa, can çekişen AK Parti’ye can simidi olacak korkak bir tavır geliştirmektedir. Önerinin içeriğinden bağımsız olarak, AK Parti’nin başörtüsünü araçsallaştırmasına karşı etkili mücadele verememe korkusu, muhalefeti titretiyor. Beş yıl önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bugünkü karanlık tablonun oluşmasında önemli etkisi olan “siyasi dokunulmazlıkların kaldırılması” oylamasında da benzer gerekçelerle ve korkuyla davranmıştı. GEÇİŞİN GÜVENCESİ SADECE LİDERLER OLAMAZ Diğeri ise, Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne alternatif olarak önerdiği Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisindeki ve Altı Masa’dakilerin bazı açıklamalarındaki kimi bilgiler. Anayasa değişikliği önerisinde cumhurbaşkanın yetkileri sınırlandırılırken, halk tarafından seçilmesi korunuyor. Bu bir tür yarı başkanlık tercih olarak algılanmaktadır. Bu, kimi devlet kurumlarına sembolik de olsa atama yetkisinin korunmasıyla birlikte, yeni sorunlara ve krizlere yol açma potansiyeli taşıyor. Bir tür mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne benzer alaturka bir sistem yaratılmak istendiği akıllara getiriliyor. Geçiş döneminde Cumhurbaşkanı’nın anayasal ve yasal yetkilerinin birlikte kullanılmasına veya feragat edilmesine Altılı Masa’daki liderlerle birlikte karar verilecek ve yönetilecek tarzındaki kimi açıklamalar, tam bir facianın habercisi olabilir. Bu hukuksuzluktur, keyfi yönetimdir. Anayasal tek adam rejiminden Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçişte; hukuksal zemini olmayan, liderler mutabakatıyla oluşturulmuş, kısa dönemli de olsa “yeni bir ara rejim” tesis edilme arzusu veya zorunluluğu dile getiriliyor. Bunun şeffaf bir şekilde ve hukuksal zeminde yapılmaması büyük bir siyasal tehlike oluşturabilir. Altılı Masa’nın bir yılı aşan çalışma tarzı ve üretkenliği bunun verilerini sunuyor. “Türkiye’yi beş yıldır tek kişi yönetti, biz şimdi halktan yetki almamış, hukuksuz altı kişi yöneteceğiz” iddiasına seçmenin rıza göstermesi, onaylaması istenmektedir. Tek adam rejiminden kurtulma meselesi Altılı Masa’nın liderlerine güvene indirgenemez. Organize kötülük olan tek adam rejiminden Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçişin güvencesi, sadece liderlere güven olmaz.  Yetki, görev, sorumluluk, kamusal denetim gibi konularda, keyfiyetten uzak bir yol haritası oluşturulması gerekir. Dört başı mamur organize kötülüğün enkazının büyüklüğünün yarattığı siyasal dehşet ve sistemden kaynaklanan siyasal mecburiyet ile bezenmiş bir açılımla yol alınamaz.