Ortam karışık; bir yandan elbette karıştırmak isteyenler ve karışıktan istifade edeceklerin keyfine… Ama öte yandan; Altılı Masa’nın çıkan ve çıkartılan rüzgâr, fırtına ve tayfunlara tedbirini aldığını umuyorum. Acaba nasıl bir şey kendini bastırmamak, kendi hakkını bedel ödemeden aramak? Bir ülkenin, hak ve özgürlüklere tamamen kimliği ve pasaportu ile; o ülkenin vatandaşı olarak sahip olmak ne demek? Tüm bunları, hiç bilemeden unuttum. Haklarımızı hiç yaşayamadan-olanı da tanıyamadan kaybettik… Tuhaf bir yapımız var: hem vatandaşlığımıza çok önem veriyor ve “buralı” olmayı yüceltiyoruz. Herkes, kendince “milliyetçi”…Hele de, en kökten “milliyetçiler”, eleştirileri de zül sayıyor.. Ama neden bu hâldeyiz o zaman… Neden, hepimiz olduğumuzun sınıfsal olarak en az birer altına düştük? Neden, hiçbir şeyi sorgulayamıyoruz? Neden, günlük hayatta var olmak, yaşamak, keyif almak, birikim yapmak ve “ahlaklı” yaşamak bu kadar zor? Neden, kimse kimseyi rahat bırakmıyor ve haddini bilmiyor? Gencecik insanların yol haritası, başka ülkelerde göçmek; sınıfsal ayrım da yok-en dipten en üste herkes, adeta kalan ve kalmakta ısrar edenlere acıyarak bakıyor. Haksız da değiller; göçmenliğin acısını ve zorluğunu çok yaşadım-ama insanların ve kurumların, yaşam standartları ve koşulların bu şekilde zorladığı gibi değildi. Türkiye dışında gezilebilecek “ucuz” yerler ile ilgili bir sosyal medya paylaşımına gelen yorumlarda, İstanbul’da Suriyelilerin yoğun şekilde yaşadığı bir semtle ilgili; “Oraya sadece T.C. kimliği ile gidebilirsiniz” diye dalga geçiliyordu. Mesele, “Suriyeliler” değil… Türkiye’de, yabancıların sayısı yaklaşık 6 milyona ulaştı; evet-Suriyeliler, 3.6 milyon. Ortalama yaşları, 21.6; Türkiye’nin 30’lu yaşlardaki nüfusuna göre çok gençler… Ve 500-750 bin Suriyeli kökenli, Türkiye’de doğmuş. Bu da demek ki, kimliksiz. Ne Suriye vatandaşı ne de başka bir ülke… Ve gene bu genç nüfusun, 2 milyonunun ne Suriye yaşam deneyimi var ne de bilinci…Öyle, arada bir yerde ve en önemlisi, eğitimsizler. Biz, kendi gençlerimizin eğitimi ile dertlenirken-bir de 500 bin ila 1 milyonluk başka bir çocuk/genç kitle var. Tabii; bir de İdlib gibi, Türkiye Cumhuriyeti yönetiminde kabul edilen ve bir tür Kuzey Kıbrıs Halk Cumhuriyeti imiş gibi muamele edilen Suriye’deki “yerler” var. Konular çok karışık ama “ortak çözüm ve akıl” lazım; devlet politikası olarak hiç olmadığı kadar bir yakınlaşma gerek. Ancak, gördüğümüz sadece; “devlet politikası” diye “AK Parti+MHP politikasının” benimsenmesi. O bile değil; sanki o cenahtan sesi baskın çıkan ne diyorsa-o “devlet”. Ama açıp baktığınızda, AK Parti’de farklı sesler çok. Ortam karışık; bir yandan elbette karıştırmak isteyenler ve karışıktan istifade edeceklerin keyfine… Ama öte yandan; Altılı Masa’nın çıkan ve çıkartılan rüzgâr, fırtına ve tayfunlara tedbirini aldığını umuyorum. Çünkü-bu “kıstırılmışlık” gerçekten tahammül de edilemez ve kabul de…