Kimsesizin kimsesi bir cumhuriyet için
Politikyol
Bir “gece yarısı operasyonu” ile dövizi düşürmüşlerdi ama akaryakıt ve doğalgaz fiyatlarının düşmemesi hatta zaman geçtikçe daha da yükselmesini nasıl açıklayacağız? Elektriğe yapılan zammın yüzde 125’i geçmesinin gerekçesi ne?
Eskiden kar yağınca kapanan sokaklarda leğenleri kızak olarak kullanır; sokak başlarına kardan adam yapardı yurdum insanı.
Ajans haberlerinde tebessümle izlediğimiz o görüntüler artık yok; çünkü “karın ince ince bir biçimde fakirlerin üstüne yağdığı” bir döneminden geçiyoruz.
Karda-kışta nasıl ısınacağımızın; çocuklarımıza bir tas sıcak çorbayı nasıl içirebileceğimizin derdi, hepimizi germiş durumda.
Ekonomiyle haşır neşir olanlara bakarsanız, nüfusun yüzde onu hariç, herkesin yoksullaştığı bu ortamda, “her şey mevsiminde güzel” demek yerine “keşke havalar hiç soğumasa” noktasına gelmişiz ne yazık ki!
KURT, KOYUNLARI PARÇALADIKTAN SONRA…
Elektrik ve doğalgaz faturalarının bu kadar fahiş olduğu başka bir dönemi hatırlayan var mı?
Peki döviz artsa da, artmasa da, akaryakıt fiyatlarının başını alıp gittiği bir dönemi?
Hıyarı yazmıyorum ama yeri geldiği için Sasani hükümdarlarından II. Hüsrev Perviz’in ölmeden önce oğlu Şiruye’ye verdiği öğüdü hatırlatmak istiyorum.
Diyor ki II. Hüsrev; “Ey oğul, hangi işi yapmaya niyetlenirsen, o işin, ahalinin çıkarına olup olmadığını düşün. Adil ve akıllıca hareket et ki herkesin gönlünü kazanabilesin. Bir kocakarının ahının yaptığı tahribatı hiçbir kılıç yapamaz. Bir dul kadının çıkardığı kıvılcımın koca bir şehri yaktığı çok görülmüştür. Düşmanını dışarıda değil; kendi çıkarları için halkı incitenlerin arasında ara. Kurt, koyunları paraladıktan sonra ağlamak fayda etmez.”
Denilebilir ki zamlanan girdiler, dövize bağlı olanlar…
Geçen yılın son günlerinde döviz birden bire önüne geçilemez biçimde yükselmişti; döviz yükselince doğal olarak dövize bağlı girdiler de yükseldi.
Akaryakıt ve doğalgaz da bunların başında geliyor.
Peki ama bir “gece yarısı operasyonu” ile dövizi inanılmaz bir biçimde düşürmüşlerdi ama akaryakıt ve doğalgaz fiyatlarında herhangi bir düşüş olmaması hatta zaman geçtikçe daha da yükselmesini nasıl açıklayacağız?
Elektriğe yapılan zammın yüzde 125’i geçmesinin gerekçesi ne?
Bir yönetim problemi olduğu açık ve öyle anlaşılıyor ki “yönetenler, artık eskisi gibi yönetemiyor”.
Santraller kamunun ama “yönetenler” onları yok pahasına özelleştirdiği için elektriği halka fatura edenler, “deveyi hamuduyla götürmek” istiyor.
Anlamı ne?
“Yönetenler, yönetemeyince”, meydan, vahşi kapitalizmin doymak bilmeyen kar hırsına kalıyor.
Boşuna denilmemiş; “kapitalizm, gölgesinden yararlanamadığı ağacı keser” diye.
Vahşi kapitalizmin kar hırsı o kadar doyumsuz ki “gölgesinden yararlandığı” altyapıya hiç özen göstermediği gibi, örneğin Isparta’nın dört gün boyunca elektriksiz kalmasını hiç önemsemiyor.
Neden mi? Çünkü onlar da biliyor; “gidenin, gitmekte olduğunu”.
Bir yandan “gelmekte olan” ile temas kurmanın yollarını arayıp, diğer yandan ölçüsüz faturalar göndermeleri bundan…
Kiradan yüksek elektrik faturası göndermeleri de bundan.
KAPATIN MUSLUKLARI
Ne de olsa “su akarken testisini doldurmak” gibi doymak bilmez bir gelenekten geliyorlar.
“Kapatın şu muslukları”, “ödemeyeceğiz bu faturaları” dememize de bu yüzden öfkeleniyorlar.
İstiyorlar ki “su akar, Türk bakar” atasözünü rehber kabul edip, yaptıklarını sessizce kabullenelim.
2.Hüsrev Perviz’den aktardığımız, “yaptığın işin halkın çıkarına olup olmadığına bak” hatırlattığımızda burnumuzu sürtmek istemeleri de bundan.
Ellerinde bulundurdukları iktidar gücüyle istihdam ettikleri troller aracılığıyla “yapay gündem” oluşturup, halkın içine düştüğü geçim açmazını görmemizi, göstermemizi ve buna itiraz etmemizi, engellemek için hançerelerini yırtıyorlar.
İstiyorlar ki halk, yaşadığı hayatın çekilemez olduğunun farkına varmasın.
Yıllar önce yazmış olduğu bir şarkı nedeniyle Sezen Aksu’ya yüklenmeleri bundandır.
Herkesçe malum bir atasözünü kullanan Sedef Kabaş üzerinden mağduriyet yaratmak istemeleri de bundan.
Ancak halkın gerçek gündeminin sıcaklığı karşısında tutmadı bunlar.
Halkın gerçek gündeminde ne var?
Açlık, sefalet ve artık ödenemez hale gelmiş bulunan yüksek zamlar.
Bu yüzden yeni yapay gündemlere ihtiyaçları var.
Bunlardan biridir, bir Cumhurbaşkanının kaç kez aday olabileceği tartışması!
Tartışma bana, sıklıkla örnek verdiğim bir Meksika atasözünü hatırlattı.
Diyor ki Meksikalılar:
“Biri size parmağıyla güneşi gösterdiğinde parmağın ucuna bakmayın; yanılırsınız. Çünkü gerçek parmağın ucunda değildir.
“ Eğer güneşe bakarsanız, gene yanılırsınız. Çünkü güneşin ışığından gözleriniz kamaşır, gerçeği göremezsiniz.
“Gerçek, parmağın ucuyla güneş arasında uçan güvercindir.”
Bu mevzudaki “parmak” Cumhurbaşkanlığı seçimi; “güneş”, bir kişinin kaç kez aday olabileceğine ilişkin bilerek bulanık bırakılmış bir alandır.
Gerçek “güvercin” ise halkın gündemi ve Cumhuriyet’in demokratikleştirilmesidir.
Mevcudun eski mevzuata göre mi, yeni mevzuata göre mi adaylığı tartışması, bizi “parmak” ile “güneş” ikilemine mahkum eder.
Odaklanmamız gereken mesele, “güvercin”in sağ salim bir biçimde hedefine varmasını sağlamaktır.
O zaman Mustafa Kemal Atatürk, kurtuluşa ve kuruluşa önderlik ettikten sonra kurduğu Cumhuriyet’in “kimsesizin kimsesi” olma hedefi gerçekleşebilir.
Bu hedefin günümüzdeki adımı, güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistemin kurulmasıdır.
Yorumlar
Popüler Haberler
Yasadışı bahis operasyonu: Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'e tutuklama talebi
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Otopsi raporu ortaya çıktı: Rojin'in ölüm nedeni belli oldu