Para üretme tekelinin devletin elinden çıkarılması amaçlanmıştı. Vardığımız nokta şaşırtıcı olmayan bir biçimde, kimi ülkelerin bu alternatif para sistemini tamamen yasaklayarak, yerine kendi dijital para sistemlerini getirmesi oldu. Son bir yıl içinde ülkelerin ardı ardına getirdikleri kripto para yasaklarından sonra gündeme gelen en önemli soru, devletler tarafından kullanıma sürülecek olan “dijital para”ların kriptolara bir alternatif teşkil edip edemeyeceği oldu. Bu konuda başı çeken ülkelerden biri Çin... ABD ile teknoloji ve ticaret savaşında cesur adımlar atmasına alışkın olduğumuz Çin, dijital paralarla ilgili de en hızlı harekete geçen ülke oldu. Kripto paralara ilişkin tüm faaliyetleri tamamen yasaklamalarından sonra akıllara gelen ilk soru, Çin’in dijital parasının nasıl bir sistem üzerinde yükseleceği ve kripto paralara bir alternatif olup olamayacağıydı. Çin’in üzerinde aktif olarak çalıştığı sistem, kripto para altyapılarından tamamen farklı bir sistem olan Dijital Para Birimi Elektronik Ödeme Sistemi (Digital Currency Electronic Payment - DCEP) olarak adlandırılıyor. DCEP Çin’in fiziki para biriminin dijital hali. Paranın tasarımından, darp edilmesine ve ihracına kadar tüm süreçler, fiziksel para ile aynı kurallara tabi ve merkez bankasının yönetiminde Uzun yıllardır ekranlarımızda gördüğümüz rakamlardan ibaret hale gelen para, bu sistemle fiziki varlığından tamamen bağımsızlaşarak dijital hale geliyor, ancak özünden bir şey kaybetmiyor. Yeni olan nokta ise şu: DCEP ile Çin hükümeti, piyasada gerçekleşen tüm alım-satım işlemlerinin doğrudan takibini sağlayabilecek. Bu durum devletin gözetim sınırlarının daha da genişlemesi ve para piyasalarının dev bir panoptikona dönüşmesi anlamına geliyor. DCEP merkezileşmiş ve tamamen devlet kontrolünde olan bir yapı. Sadece Yuan’ın dijital bir formu olduğu için de kripto paralar gibi spekülatif ve yüksek volatilite gösteren bir varlık değil. Bu köşede sıklıkla bahsettiğimiz gibi, blokzincir teknolojisi üzerinden yükselen kripto para piyasalarının amacı ise bu durumun tam tersiydi. Para üretme tekelinin devletin elinden çıkarılması ve merkezi bir otorite tarafından kontrol edilemeyen piyasaların kurulması amaçlanmıştı. Vardığımız nokta şaşırtıcı olmayan bir biçimde, kimi ülkelerin bu alternatif para sistemini tamamen yasaklayarak, yerine kripto paraymış gibi lanse edilen dijital para sistemlerini getirmesi oldu. Tam bir “pirince giderken bulgurdan olma” hikayesi… Durumun garipliği bununla da sınırlı kalmıyor. Kripto paralar, bildiğimiz ilk blokzincir teknolojisi uygulamalarından… Sonradan farklı alanlara ve sektörlere de yayılan bu teknolojinin ana amacı, demokratik, şeffaf ve merkezi bir otoritenin boyunduruğu altında olmayan sistemler yaratmak. Çin, İran ve kripto para yasaklarını hayata geçiren diğer ülkelerle ilgili en önemli endişe, blokzincir teknolojisindeki gelişmelerin merkezi olan bu sistemlerin ülkelerden kovulmasının, bu ülkelerdeki teknolojik gelişimi sekteye uğratma ihtimali oldu. Çin, kripto paralara hayır demekle birlikte, özellikle 2000’li yıllardan sonra yakaladığı devasa ekonomik sıçramanın ana nedenlerinden biri olan teknoloji üretme kapasitesine de ket vurmak istemiyor. Dolayısıyla her açıklamada blokzincir teknolojisini değil, kripto paraları dışladıklarını ifade ediyorlar. Şimdi işin bana göre traji-komik tarafına gelelim: Çin kendi blokzcincir sistemini geliştirmek üzere koyulduğu çalışmalarda, teknolojinin mantığıyla taban tabana zıt bir noktaya gitmiş durumda. Blokzincirin kontrolsüz ve dolayısıyla yasadışı işlemlere açık yapısından endişe duymalarından dolayı, kendi ülkeleri için merkezileşmiş ve hükümet kontrolünde olan bir tür “blokzincir” olan Blokzincir Tabanlı Hizmet Ağı (BSN)’nı inşa ediyorlar. Bu yapı devlet otoritelerinin denetimine tamamen açık; ve hatta uygun bulunmayan herhangi bir işlemin otoriteler tarafından tersine çevrilmesine dahi müsaade ediyor. “Bunun neresi blokzincir?” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Zira teknolojinin üzerine inşa edildiği bütün düşünsel ayakları dışlamış bir sistemden bahsediyoruz. Çin, BSN sisteminin özellikle de uluslararası para transferlerini gerçekleştirmenin daha güvenli bir yolu olarak SWIFT’in yerini almasını bekliyor. Fonksiyonel açıdan blokzincirin güvenlikle ilgili güçlü yanlarını taşıyacak olmakla beraber, bu geliştirilen sistemi blokzincir olarak adlandırmanın da işin mantığına tamamen ters düşeceği kanaatindeyim. Çin gelişmiş FinTech altyapısı sayesinde WeChatPay ve AliPay gibi oldukça gelişmiş mobil ödeme sistemlerine sahip. Bu sistemlerin tüm verileri, talep edilmesi durumunda Çin hükümeti ile paylaşılmak zorunda. Dolayısıyla her sistemde olduğu gibi, finansal sistemler üzerinde üretilen veriler de tamamen devlet denetimi altında. Ancak dijital Yuan doğrudan hükümetin kontrolü altında işleyecek bir sistem olduğundan, mevcut duruma kıyasla çok daha yüksek bir gözetim ve denetim altında olacak. Çin’de pek çok şehirde dijital Yuan kullanıma alınmış durumda. Ocak 2022’de merkez bankasının dijital Yuan cüzdanı en çok indirilen uygulama oldu ve 261 milyon bireysel kullanıcıya ulaştı. Bu sayı Çin nüfusunun yaklaşık beşte birine tekabül ediyor ve işletmeleri içermiyor. Ocak ayı ortasında dijital Yuan kullanılarak yapılan işlemlerin değeri ise 87,5 milyar yuan’a (13,78 milyar dolar) ulaştı. Çin’i takiben, halihazırda küresel GSYİH’nın %90’ını oluşturan 90 ülke, kendi dijital para birimini geliştirmek üzere çalışmalar yürütüyor. Bu sistemler inşa edildikçe, dijital paraların kripto paralardan ne denli farklı ve blokzincir sistemlerinin yola çıkış amacından da ne kadar uzak olduğuna dair tablo netleşiyor. Benim görüşüm, bu netleşmenin kripto para piyasalarının lehine işleyeceği yönünde.