Kılıçdaroğlu, Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın zihnen böldüğü Türkiye’nin yeniden kucaklaşması, barışması, ülkeye baharın gelmesi için aday. Kılıçdaroğlu adaylığıyla “Türkiye’nin birleştirici gücü” olarak Türkiye’yi toplum olmaya çağırmaktadır.
Bir siyasi liderin değişimini tarihlerle ya da bazı siyasi olaylarla açıklamak itiraf edelim ki bir tür indirgemecilik olur. Değişim esas olarak daha derinde ve uzun yılların getirdiği deneyimlere yenilerinin eklemlenmesiyle olur. Ve eğer gerçekleşiyorsa bu değişim zihinsel bir dönüşümü de ima eder.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanı olmasından bugüne gelen 13 yıllık süre içinde yaşadığı değişim sadece siyaset yapma tarzının, siyaset anlayışının, topluma ve devlete bakışının siyasi olarak konjonktürel bir değişimi değil zihinsel bir değişimi de ima ediyor.
Geriye dönük eleştirilse de MHP ile kurduğu siyasal ittifak da Ekmeleddin İhsanoğlu adaylığı da 15 Temmuz sonra Yenikapı Mitingi’ne katılması da Adalet Yürüyüşü de İyi Parti’nin seçime katılabilmesi 15 milletvekilini vermesi de yerel seçimlerdeki aday tercihleri de bu zihinsel dönüşümün izlerini taşımaktadır.
Kılıçdaroğlu lideri olduğu CHP, meşruiyetini devlette arayan, laikçilik üzerinden toplumun farklı kesimleriyle bağını koparmış bir “kimlik” partisiydi. Oysa bugün CHP, farklı toplumsal kesimlere açılmış, meşruiyetini toplumda arayan, daha geniş kesimlerle konuşabilen, onlara ulaşabilene bir “kitle” partisine dönüştü.
Kılıçdaroğlu’nun bu hedefini kolaylaştıran bizatihi AKP Lideri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin siyasi tercihleri olmuştur.
Toplumsal taleplerle bağı kopan AKP’nin, Nisan 2015’den itibaren MHP’nin kolaylaştırıcılığıyla devlete eklemlenmesi, Kılıçdaroğlu’nun dönüştürmek istediği CHP’ye daha geniş bir siyasal alan açtı. Bu alan AKP’nin siyaseten boşalttığı siyasi merkezdi. Bu alan boşaldıkça Kılıçdaroğlu, siyaseten rahatladı ve değişim sürecini hızlandırdı.
Bu süreç CHP’nin toplumun farklı kesimleri ile buluşmasına, onlarla konuşmasına, toplumsal sorunları daha güçlü biçimde kamusal alana taşımasının yolunu açtı. Yerel seçimlerde elde edilen başarı bu sürecin sonucu oldu.
Bütün bu süreçte Kılıçdaroğlu’nun liderliğini yaptığı CHP, klasik devletçi parti olmaktan çıktı ve meşruiyetini toplumda arayan, sosyal demokrat özgürlükçü parti olma yoluna girdi ve hayli de yol aldı. Bu iradi bir tercihti. Çünkü Kılıçdaroğlu, liderliğinin en başında fark ettiği gerçek şuydu;
“CHP değişmezse marjinalleşir”. Nitekim Kılıçdaroğlu’nun o günden bugüne gerçekleştirdiği de
siyasal dönüşüm ve devlete mesafe almakdır.
Helalleşme çağrısı o kadar değerlidir ki, sadece CHP’nin dönüşümü değil, Türkiye’nin yeni dönemde yeniden toplum olmasının da temel referanslarından biridir.
***
2018’de hayata geçen Türk Tipi Alaturka Başkanlık Sistemi’nin Kılıçdaroğlu’na sunduğu fırsat;
“siyasetin yeniden keşfedilmesi ve kurumsallaşması” oldu.
Bugün Millet İttifakı olarak karşımızda duran bizatihi bu çabanın kendisidir.
Ve Kılıçdaroğlu bugün o Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olarak karşımızdadır. Ve bu, bir tercihten çok bir zorunluluk oldu.
Çünkü yukarıda ifade etmeye çalıştığım gibi Kılıçdaroğlu, sadece CHP’yi dönüştürmekle kalmadı, siyaseti kurumsallaştırmak ve en önemlisi de Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın zihnen böldüğü Türkiye’nin yeniden kucaklaşması, barışması, ülkeye baharın gelmesi için aday. Bu açıdan Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin birleştirici gücü” olarak
Türkiye’yi toplum olmaya çağırmaktadır.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığına giden ilk işaret fişeği sanırım 7 Aralık 2020’de Meclis kürsüsünde 2021 Bütçe konuşması yaparken AKP ve MHP sıralarından gelen “aday ol”, “cumhurbaşkanı adayı ol” çağrılarına verdiği;
“Benim aday olup olamayacağımı size kim söyledi?” cevabıyla atıldı.
Ardından 2021 Şubat ayında mütevazı mutfağından yaptığı yayınlar geldi. Daha sonra Millet İttifakı’nın temelinin atıldığı görüşmeleri ve 5 Kasım’da o güne kadar yaptıklarına ad koyduğu
helalleşme çıkışını yaptı
Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çıkışı, bir anlamda devletin mağduru olan farklı toplumsal kesimlerle bir kucaklaşma, barışma ve birlikte yaşama çağrısı oldu. Tabi bu çağrı, bir anlamda her toplumsal kesim ve siyasal görüşün de kendi tarihine yönelik özeleştiriye de içermektedir.
Bu çağrı o kadar değerlidir ki, sadece CHP’nin dönüşümü değil, Türkiye’nin yeni dönemde yeniden toplum olmasının da temel referanslarından biridir.
12 yılda Kılıçdaroğlu, parti içindeki tüm yalnızlığına rağmen büyük bir değişim yarattı. Hem kendi kişisel tarihi için, hem de CHP’nin siyasi tarihi için büyük dönüşümü başardı. Bunu parti içindeki siyasi yalnızlığına rağmen başardı.
***
Bütün bu siyasal sürecin siyasal öznesi olan Kemal Kılıçdaroğlu da, zaman içinde farklı olan ile diyaloğa açık, dinleyen, anlamaya çalışan, öğrenen, takım çalışmasını önemseyen, mütevazi ve gerektiğinde “bilmiyorum” diyebilen demokrat bir lidere dönüşmüştür. Gösterdiği siyasi performansla sadece kendi kişisel kariyerini değil CHP’nin siyasi tarihini de büyük bir dönüşüme uğratmıştır.
Bugün lideri olduğu partinin adı CHP olsa da, bu parti, 10-15 yıl öncesinin CHP’si değildir. Bu yönüyle Kılıçdaroğlu, dönüştüğü ölçüde dönüştürücü bir liderdir.
Bu dönüşüm Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olmasıyla kesintiye uğramamalı tersine devam etmelidir.
Bunun için sonraki süreçte partiye “bir şey olmak için” gelenleri değil “bir şey yapmak için” gelenler tercih edilmeli ve yapısal dönüşüm devam etmelidir
Bundan 12 yıl önce Kürt sorununun Meclis’te çözümü konusunda yaptığı çıkış ile kendisiyle yaptığım
söyleşinin sunuşuna şunları yazmışım;
“İzlenimim şu; Kılıçdaroğlu CHP'yi değiştirmeye çalışıyor. Ama iki temel zorluğu var. İlki zihinsel sınırları... İkincisi de bu sınırları kıramayacak kadar yalnız oluşu...”
Aradan geçen 12 yılda Kılıçdaroğlu, parti içindeki tüm yalnızlığına rağmen büyük bir değişim yarattı. Hem kendi kişisel tarihi için, hem de CHP’nin siyasi tarihi için büyük dönüşümü başardı. Bunu parti içindeki siyasi yalnızlığına rağmen başardı.
Bugün Kılıçdaroğlu’nun çevresi çok kalabalık görünüyor. Bu kalabalığın temele nedeni Kılıçdaroğlu’nun ortaya çıkardığı iktidar şansıdır. Bu açıdan Kılıçdaroğlu’nun çevresindeki kalabalık iktidar merkezlidir, dönüştürülen ve sahiplenilen zihinsel dönüşümün değil.
Yeni dönemde en temel ihtiyaç da bu dönüşümün kurumsallaşması olmalıdır. Bu da parti içinden çok parti çeperinde duran Kılıçdaroğlu’nun bu dönüşümünü sahiplenen insanların kamusallaşmalarının yolunun açılmasıyla olacaktır.