Türkiye tarihsel, ekonomik, coğrafi ve de askeri gücünü bilen bir ülke olarak her şeye istekli bir şekilde önden koşmamalı. Bölgenin bir bilen abisi olmak Erdoğan sonrasındaki iktidara inanın çok yakışacaktır.  Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden geçtiğimiz günlerde çoğunluğu NATO üyesi ülkeler olan katılımcılar ile büyük bir demokrasi toplantısı düzenledi. Toplantının ana gündemi dünyada demokrasinin nasıl ve ne şekilde daha ileriye götürüleceğiydi. Toplantının kendi içindeki öneminin dışında bizler için önemli yani NATO’nun önemli bir üyesi olmamıza karsın davet edilmemiş olmamız. Bizimle beraber Macaristan’da davet edilmeyen diğer bir ülkeydi. Bu durum Türkiye’nin sadece istatistiki anlamda değil, algısal olarak da dünyada demokratik sayılmadığının çıplak ve acı bir göstergesi. Peki bu durum seçime giderken bizler için ne anlatıyor? Bizlerden kastim AKP otoriterliğinden yelmiş ve şu an için Türkiye’nin tek çıkış yolunun değişim olduğunu düşünen ve bu nedenle yüzünü Kemal Kılıçdaroğlu’na dönmüş kitleler. Kemal Bey’in iç politika ile ilgili konularda görece daha rahat olduğunu kolaylıkla iddia edebiliriz. Bunun iki nedeni var. Birincisi AKP iktidarı yıllardır her konuda o kadar bilinçli hatalar yaptı ki muhalefet neresinden dokunsa iktidarı yorabilecek yumuşak bir karın bulabiliyor. İkincisi bu sefer toplumun farklı bileşenlerini temsil eden büyük bir koalisyon ile seçime hazırlandıkları için bir şekilde toplumun her kesimine cevap verecek politika önerileri sunabiliyorlar. İç politikanın bu kadar yoğun, problemli ve de gündelik hayata dokunur olduğu bir seçimde, ilk bakışta dış politikadan bahsetmek lüks görünebilir. Ancak dünyanın küre-yerelleştiği, sınırların normatif bir şekilde kalktığı bir dünyada iktidar olmak ve bununda ötesinde muktedir olabilmek sadece iç politika ile mümkün değil. Bu bağlamda da Kemal Bey’in ve ekibinin belki millet toplantılarında değil ama bunun ötesinde hem kapalı kapılar ardında hem basın önünde hem de ilgili uzmanlar önünde dış politikada net ve reformist olması gerekli.
Denge ve büyük abi rolünü bırakan Türkiye belirli suredir her pastadan farklı boyutta dilim kapma yarısına girdi. Bu onun hem kendi prestijini olumsuz yönde etkilerken hem de bölge dengelerini sarsmakta.
Peki Türkiye’nin ve de dünyanın mevcut durumunda Millet İttifakı’nın liderleri dış politika konusunda neler söylemeliler? Her şeyden önce Türkiye uzunca zamandır Batı dünyasının değişen dönüşen ve de genişleyen güvenlik alisini birkaç noktada engelliyor. Öncelikle Avrasyacılık saçmalığını kendine şiar edinmiş emekli amiral ve generallerin fantezilerini dış politika prensibi olarak uygulayarak uluslararası hukuku ihlal ediyor. Sonrasında Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile birlikte İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı çıkarak Batı dünyasının güvenlik stratejisini bozuyor. Türkiye bunları yapmak suretiyle, Batı’nın oluşturmak istediği güvenlik algısına karşı çıkarak Rusya ve benzeri ülkelerin bir şekilde Truva atı konumuna giriyor. Kemal Bey ne olursa olsun iktidar değişiminden sonra Türkiye’nin yerinin ait olduğu bati olduğunu söylemek zorunda. Türkiye’nin tarihsel önemi halifelik makamının eski sahibi olmasından kaynaklı değil. Bu makamın var olmasına karşı olması. Müslüman bir toplum yapısı ile beraber kendine has din devlet ilişkileri denklemi olmasından kaynaklı. Bu bağlamda da radikalleşme girişimlerinin olduğu dünyada aslında bir güvenlik sabolu görevi görmesi gerekirken belirli bir suredir Müslüman camianın kendi içerisinde girdiği irrasyonel tartışmanın ana aktörlerinden birisi oldu. Bu sadece kendi rolünü İslam coğrafyasında tahrip etmekle kalmayıp Batı içinde sorun olmaya başladı. Bu noktada Kemal Bey net bir şekilde Türkiye’nin İslam’ı da İslam karşıtlığını da ve hatta diğer inançları da koruyacağını bildirmesi gerek. Son nokta Türkiye’nin problemli olan bölgesindeki rolü. Denge ve büyük abi rolünü bırakan Türkiye belirli suredir her pastadan farklı boyutta dilim kapma yarısına girdi. Bu onun hem kendi prestijini olumsuz yönde etkilerken hem de bölge dengelerini sarsmakta. Türkiye tarihsel, ekonomik, coğrafi ve de askeri gücünü bilen bir ülke olarak her şeye istekli bir şekilde önden koşmamalı. Bölgenin bir bilen abisi olmak Erdoğan sonrasındaki iktidara inanın çok yakışacaktır. Bu noktalar hem bugün hem de yarın için çok önemli. Kemal Bey’in ağzından bunları duymak çok olumlu olacaktır.