Kılıçdaroğlu yayını aslında AKP-MHP seçmenlerine hitap etmiyor. Video aslında iki gruba sesleniyor. Kılıçdaroğlu'nun ilk videosundan beri seslendiği "temiz" bürokratlara bu yayınında da seslenilmiş.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir süredir sosyal medya üzerinden yaptığı kısa yayınlarla özellikle muhalif kamuoyunda büyük ses getiriyor. Dün akşam yayınlanan videosunda Kılıçdaroğlu’nun Ensar Vakfı ve TÜRGEV’in ABD’deki bir vakfa 1 milyar lira transfer etmesini iktidar elitlerinin ABD'ye kaçma planının parçası olarak lanse etmesi gündeme bomba gibi düştü.
[1]
İddia muhalif basında geniş şekilde yer bulurken, iktidar yanlısı kanallarsa yayının kendisi göstermeden hükümet temsilcilerinin arka arkaya tekzip mesajları yayınlandı. Üzerinden 24 saat bile geçmemesine karşın Kılıçdaroğlu yayını yaklaşık 6 milyon defa görüntülendi; izleyici sayısının bu rakamın çok daha üstünde olduğunu tahmin edebiliriz.
Dünkü yayın, otoriter bir rejimde medyanın büyük bölümü iktidar tarafından kontrol edilirken sosyal medyanın muhalif bir siyasetçi tarafından nasıl başarıyla kullanılabileceğini bir kez daha gösterdi. Tüm engellemelere rağmen bir muhalefet partisi genel başkanı elinde somut iddialar ve dikkat çekici bir söylem olması durumunda seçmenlere ulaşabiliyor. Videoyu izleyen büyük kitlenin önemli bölümünün muhalif seçmenler olduğu hesap edildiğinde bile bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü otoriter rejimin bilgi paylaşımı üzerindeki kontrolü nedeniyle muhalif seçmenleri bile bazı konularda manipüle etmesi ve hatta umutsuzluğa düşürmesi mümkün olabiliyor. Bu tarz çıkışlar iktidarın bilgi tekelini zayıflatmak ve gündemi belirlemek açısından değerli.
ABD’YE PARA TRANSFERİ
Aslında Kılıçdaroğlu'nun dünkü iddiaları uzun süredir muhalif basında gündeme geliyordu. Tele 1 ABD muhabiri Yılmaz Polat neredeyse 2.5 sene önce Erdoğan'ın aile üyelerinin yönetim kurulunda olduğu derneklerin ABD'deki bir vakfa yüklü miktarda para aktardığını ve o ülkede çeşitli bağışlar yaptığını açıklamıştı.
[2] Tahminen Kılıçdaroğlu'nun dün ekrana gösterdiği ve CHP tarafından yayın sonrası basınla paylaşılan belgeler CHP'nin bu haberlerden sonra hukuki kanallar üzerinden ulaştığı ve ABD'de kamuya açık olan belgelere dayanıyor.
[3] Tabii ki, herhangi bir iddiayı ana muhalefet partisi genel başkanının söylemesi o iddianın etkisini ve ulaştığı kitlenin oranını arttırıyor. Fakat içerik olarak Kılıçdaroğlu yayınında yeni bir bilgi yoktu.
Sanırım yayında yeni olan ve üstünde durulması gereken nokta Kılıçdaroğlu'nun bu para transferini Erdoğan ve çevresinin yurtdışına çıkış planının parçası olarak lanse etmesiydi. Nitekim, dün meclis grup toplantısında Kılıçdaroğlu akşam iktidar elitlerinin ülkeden kaçış planının anatomisini paylaşacağını söylemişti. Ama Kılıçdaroğlu'nun yayını bu kaçış planının "anatomisini" vermedi.
Ülke ağır bir ekonomik krizden geçerken, iktidar yanlısı vakıfların ABD'ye ülkenin kıt döviz rezervlerini yolluyor olması gerçekten de şaşırtıcı bir durum. Fakat bu kaynak akışı belgelere göre yakın zamanda başlamamış ve senelerdir devam ediyor. Dolayısıyla kaçış planının ötesinde bir boyutu olması daha güçlü bir ihtimal. Örneğin, servet transferi, para aklama, AKP'li elit çocuklarına ABD'de yaşam alanı sağlama gibi amaçlar da güdülüyor olabilir. Otoriter elitlerin ülkeden kaçmak için ABD'deki bir vakfa ihtiyaç duyacaklarını ve hatta çoğunun ABD'yi tercih edeceğini sanmıyorum. AKP elitlerinin İsviçre bankaları başta olmak üzere yurtdışında paraları olduğuna dair haberler sıkça muhalif basında çıktı.
Otoriter bir rejimde liderin kaçmayı planladığını söylemek, uçakta bomba var diye bağırmaya benziyor. Gerçek olmasa bile gerçek olma ihtimali ve o ihtimalin rejim destekçileri açısından korkunçluğu, gürültü koparmaya yetiyor.
Öte yandan, Kılıçdaroğlu yayının iktidar kanadından anında ve çok sert bir tepki görmüş olması da üstünde durulması gereken diğer bir nokta. Hükümet sözcüleri dün birbiri ardına A Haber'e bağlanarak KKılıçdaroğlu'na cevap yetiştirmeye çalıştılar. AKP sözcüsü Ömer Çelik Kılıçdaroğlu'nun ‘iç kaos oluşturmak istediğini’ belirtti ve partisinin kendisine dava açacağını söyledi.
Başka AKP'li isimler ve söz konusu vakıflar ise Kılıçdaroğlu'nu FETÖ taktikleri ile hareket etmekle suçladılar.
[4] Söz konusu bağış miktarları AKP elitinin yurtdışına kaçışı için yeterli olmaktan uzak ama buna karşın hükümet sözcülerinin yayın sonrası yaşadıkları panik de gündeme gelen iddiaların bir yönüyle onları rahatsız ettiğini gösteriyor.
Ben bu rahatsızlığın iki nedeni olabileceğini düşünüyorum. İlk ve sanırım en büyük sıkıntı Kılıçdaroğlu'nun para transferini kaçış planının parçası olarak göstermesinden kaynaklanıyor. Otoriter bir rejimde liderin kaçmayı planladığını söylemek, uçakta bomba var diye bağırmaya benziyor. Gerçek olmasa bile gerçek olma ihtimali ve o ihtimalin rejim destekçileri açısından korkunçluğu, gürültü koparmaya yetiyor.
Aslında transfer edilen para AKP elitlerinin ABD'ye kaçışı için ne yeterli ne de gerekli. Otoriter rejimler özellikle son 20 senede Batı finansal sistemleriyle son derece entegre bir şekilde servetlerini yurtdışına transfer edebiliyorlar. Ama muhalefetin artık AKP elitlerine zaten seçimi kaybedecek ve sonra da ülkeyi terk edecek grup olarak göstermeye başlaması önemli bir psikolojik eşik olabilir.
İkinci rahatsızlık yaratan durum ise vakıflar üstünden yapılan bu bağışları Kılıçdaroğlu'nun yeni bir Pennsylvania olarak tanımlaması oldu. Uzun süredir kendi tabanları nezdinde düşmanlaştırdıkları Gülencilere benzetilmek ve gerçekten de Gülencilerin kullandığı yöntemleri kullandıklarının ortaya çıkması hükümet sözcüleri nezdinde büyük tepki yarattı. Bu iki unsurun hükümet sözcülerini anlık tepki vermeye yönelttiğini ve muhalefet tarafından üstlerine gidilirse hayli açık nokta bıraktıklarını düşünüyorum.
ABD'ye transfer edilen bu meblağların bir kaçış planının parçası olduğunu düşünmüyorum. Ama ülkenin döviz rezervlerinin sıfırlandığı, halka yastık altı dövizlerini bozdurma çağrısı yapıldığı bir ortamda ABD'ye neden bu kadar para transfer edildiği ve öğrencilere burs vermeyen bir vakfın ABD'de niye finanse edildiği soruları sorulabilir. Öte yandan 17-25 Aralık'tan beri zaten muhalefet çok büyük miktarlarda yolsuzluk belgesi ifşa etti. Bu konuda ikna olmayanların Erdoğan kültünün iyice güçlendiği ortamda bu videodan ikna olup görüş değiştireceğini sanmıyorum.
VİDEO KİME SESLENİYOR?
Dolayısıyla Kılıçdaroğlu yayını aslında AKP-MHP seçmenlerine hitap etmiyor. Video aslında iki gruba sesleniyor. Kılıçdaroğlu'nun ilk videosundan beri seslendiği "temiz" bürokratlara bu yayınında da seslenilmiş. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kurumları zayıf ve Erdoğan'ın şahsi otoritesi ve seçmen desteğine dayalı bir otoriter rejim ortaya çıkardı.
Bu rejimlerin bürokrasi ve yargı ile kurduğu suç ortaklığı ancak iktidarın devam edeceği beklentisiyle sürdürülebilir. Seçmen desteğinin azalıyor olduğu algısı ve tepe kadroların kaçacağı düşüncesi orta ve alt kadroların baskı politikalarını sürdürme iradesini zayıflatır. Kılıçdaroğlu uzun süredir bürokrasi içinde yaşananlardan hoşnut olmayan kitleye sesleniyor.
Ama 20 senelik AKP iktidarı ve özellikle 2015 sonrası giderek Erdoğan güdümüne giren bir bürokrasinin yolsuzluklardan rahatsızlık duyduğunu düşünmek bana aşırı iyimser bir görüş olarak geliyor. Sanırım CHP Genel Merkezinde bulunan bürokrasiden emekli siyasetçiler hala kafalarındaki bürokrasi algısı üzerinden hareket ediyorlar. Günümüz bürokrasisinin yolsuzluk karşıtı bir tutumla hareket edeceğini düşünmüyorum.
20 senelik AKP iktidarı ve özellikle 2015 sonrası giderek Erdoğan güdümüne giren bir bürokrasinin yolsuzluklardan rahatsızlık duyduğunu düşünmek bana aşırı iyimser bir görüş olarak geliyor.
Onları ancak muhalefetin önümüzdeki seçimleri kesinlikle kazanacağı algısı tereddüde düşürebilir. Muhalefetin seçimleri kazanacak bir adayı öne çıkarana kadar birçok bürokrat Erdoğan'ın bir şekilde iktidarını devam ettireceğini ve ayrılmanın risklerinin kalmaya nazaran daha yüksek olduğunu düşünmeye devam edecek.
Videonun seslendiği ikinci grup ise muhalif kamuoyu. Uzun süredir Kılıçdaroğlu'nun muhalefetin ortak Cumhurbaşkanı adayı olmak istediği biliniyor. Bu nedenle 2014 ve 2018 seçimlerinin aksine bu sefer parti genel başkanlarının Cumhurbaşkanı adayı olmaması gerektiği iddiasını artık gündeme getirmiyor. Fakat Kılıçdaroğlu, yapılan neredeyse her ankette aday adayları arasında dördüncü sırada çıktığı için adaylığına yönelik hem partisi içinden hem de diğer muhalefet partilerinden çekinceler devam ediyor.
İşte bu çekinceleri aşmak ve popülaritesini arttırmak için birkaç aydır Kılıçdaroğlu kendisini öne çıkaran eylem ve çıkışlara başvuruyor. Vakıf belgelerinin apar topar açıklanması biraz da bu planın parçası. Çünkü şu ana kadar ötelenmiş olmasına karşın artık yaz sonunda Altılı Masa'nın aday meselesini gündeme alması lazım. Dolayısıyla anketlerde Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nu yakalaması için Kılıçdaroğlu'nun birkaç ayı kaldı.
---
[1] https://kisadalga.net/haber/detay/kilicdaroglu-geliyor-mutlu-huzurlu-gunler_31513
[2] https://abcgazetesi.com/ibb-ve-kizilayin-milyonlarca-liralik-bagislarinin-aktarildigi-abddeki-turken-vakfinin-76667
[3] https://www.diken.com.tr/chp-pm-uyesi-paylasti-ensar-ve-turgevin-gonderdigi-paralarin-dokumu/
[4] https://t24.com.tr/haber/ensar-vakfi-ndan-kilicdaroglu-aciklamasi-bastan-sona-feto-kumpasini-andiriyor,1036256