Kılıçdaroğlunun aday olmak için en başından beri aynı anda gerçekleşmesi gerektiğini düşündüğü “üç koşulu” var. Millet İttifakı’nın ya da daha genel tabirle muhalefetin Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı konusu doğal olarak tartışılmaya devam ediyor. Kemal Kılıçdaroğlu da bundan üç gün önce Haber Global’de Candaş Tolga Işık’ın programında bir kez daha adayın istişare ile belirleneceğini söyledikten sonra kişisel olarak da ittifak tarafından aday gösterilirse gurur duyacağını ifade etti. Bu açıklama, kendisinin adaylığı konusunda düşünceleri pekiştirmiş gibi... Peki gerçekten öyle mi? Yani Kılıçdaroğlu aday mı? Ya da aday olmayı istiyor mu? Bu sorulara cevap vermeden önce, geçen hafta bu sitede yayımlanan Derviş Mirza’nın yazısını bir kere daha hatırlatmak istiyorum. O yazıda yeni dönemde Türkiye’nin, yeniden parlamenter sisteme dönüşü, re-organize edilmesi ve başta ekonomi olmak üzere temel sorunları çözmede tecrübesi ve ekip çalışmasına yatkınlığı ile Kılıçdaroğlu’nun en uygun profil olduğunu yazmıştı. Ki, bunların hepsi doğru. Sadece bu yönü ile değil Kılıçdaroğlu, gerek CHP’de yaptığı dönüşüm gerekse son yıllarda muhalefet partileri arasında oluşan diyalog ve siyasi işbirliğinin mimarı olarak da Cumhurbaşkanı olmayı fazlasıyla hak ediyor. Bütün bunlar Kılıçdaroğlu’nun normatif olarak neden Cumhurbaşkanı adayı olması gerektiğine dair özellikler. Ama siyaset “olması gerekenden” çok “olan”ın alanı. Ve bunun en çok farkında olan isimlerin başında bizatihi Kılıçdaroğlu geliyor. Gelelim Kılıçdaroğlu’nun adaylık konusuna. Kılıçdaroğlu’nun aday olmak için en başından beri aynı anda gerçekleşmesi gerektiğini düşündüğü “üç koşulu” var. Bunlar;
  1. Öncelikle ülkenin temel sorunlarının çözülmesi için bir yol haritası ve geçiş programı oluşturmak.
  2. Bu yol haritasını ve programın hayata geçirmeye aday bir ekip, ki bunlar başkan yardımcıları -ve bazı olası bakanların- belirlenmesi.
  3. Ve bu yol haritası ve programı, belirlenen isimlerle hayata geçirecek bir aday.
Bunlardan 1. madde muhalefetteki altı partinin temsilcilerinin katılımıyla büyük ölçüde tamamlandı ve temel sorunlara ilişkin çözümleri içeren yol haritası ile geçiş programı parti liderlerine sunuldu. Önümüzdeki haftalarda altı parti lideri ortak bir açıklamayla bunu duyuracaklar. Şimdi şurada 2. maddenin hayata geçirilmesi yani geçiş sürecinde kadronun belirlenmesi var. 3’üncü madde yani aday isminin konuşulması ve tespiti bu sürecin en son adımı... Bu açıdan süreç yavaş ama emin adımlarla ilerliyor diyebiliriz. Kılıçdaroğlu’nun adaylığı, ilk iki koşulun gerçekleşmesine ve 3. madde olarak da diğer beş partinin kendi ismi üzerinde bir mutabakat oluşması durumunda olası. Ancak bu son maddede yani adayın belirlenmesinde sadece Kılıçdaroğlu’nun değil diğer beş partinin dikkate alacağı en önemli şeylerden biri de kazanabilecek değil kazanacak ismin adaylaşması olacaktır. Yani Kılıçdaroğlu aday olmayı çok istese bile kazanmasının riskli olduğunu anladığı anda bundan kendi isteğiyle ilk vazgeçecek kişi de yine kendisi olacaktır. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun Haber Global’deki programda ifade ettiği gibi, seçilecek aday, belirlenen yol haritasını, belirlenen isimlerle birlikte hayata geçirecek sembolik temsil ve görev tanımına sahip olacaktır. Bu süreçte belirleyici olacak şey, aday belirleme dönemindeki toplumsal talepler, araştırmalar, özetle Türkiye gerçekleri olacaktır. Elbette burada adaya salt kamuoyu araştırmalarına bakılarak karar verilmeyecektir ama bunun da adayın belirleneceği masada önemli bir girdi olacağı açıktır. Sonuç olarak Kılıçdaroğlu kişisel olarak aday olmak istese bile günü geldiğinde adaylığının gerçekçi olup olmayacağı konusunda karar verecek siyasi basirete sahip bir siyasetçidir. Unutmayalım ki, burada adayın kim olacağına ilişkin temel kriter, adayın belirleneceği günlerde “kazanabilecek” değil “kazanacak” aday olacaktır. Ama şu da bir gerçek ki, Kılıçdaroğlu eğer bu seçimde aday olmaz ise parlamenter sisteme geçişten sonraki ilk seçimde Cumhurbaşkanı olacaktır.