CHP’den istifa eden dedesi önce Güven Parti’sini kurmuş ve ardından Demirel hükümetinde bakanlık yapmıştı. Metin Feyzioğlu ise CHP genel başkanlığından vazgeçince Erdoğan’ın en baskıcı politikaları yürüttüğü bir dönemde onun yanında saf aldı.
5 Aralık günü önemli bir seçim vardı. Türkiye’nin avukatları yeni Barolar Birliği başkanlarını seçtiler. Bu seferki Türkiye Barolar Birliği (TBB) başkanlığı seçimleri ise öncekilerden biraz farklıydı çünkü toplumun çeşitli kesimleri tarafından sonuçların ne olacağı ve kimin başkan olacağı ilgiyle karşılandı. Avukatlık gibi toplumsal hayata son derece etki eden, prestijli bir mesleğin birlik başkanını seçmesinin toplumda ilgi uyandırması pekâlâ doğal. Bu seçimin daha öncekilere kıyasla geniş kesimlerce ilgiyle takip edilmesi biraz da Türkiye’nin son on senedir geçirdiği siyasal değişikliklerden ötürü. Kamuoyunun TBB seçimlerine olan ilgisinin yüksek olmasını hem AK Parti iktidarının son dönemiyle özdeşleşmiş hukuksuzluk algısı hem de iki dönemdir TBB Başkanlığını yürüten Metin Feyzioğlu’nun politik kişiliğiyle ilintili olarak okuyabiliriz. Bundan dolayı toplumsal muhalefet unsurlarının son yıllarda tepkisini çeken Metin Feyzioğlu’nun seçimleri kaybetmesi, yine muhalif kesimde genel seçimlerde AK Parti’nin kaybedecek olmasının da habercisiymiş gibi bir algı yaratmayı başardı. Sonuç olarak TBB seçimleri hem öncesinde hem sonrasında toplumun ilgisini hiç kaybetmedi.
FEYZİOĞLU’NUN KAYBEDİŞİ ERDOĞAN’IN KAYBEDİŞİDİR
Feyzioğlu önceleri en sert argümanlarla karşı çıktığı AK Parti iktidarına; Erdoğan’ın özellikle 15 Temmuz sonrasındaki anti demokratik ve baskıcı siyaset tercihlerine rağmen destek vermeye başlamıştı. Halbuki Feyzioğlu kamuoyunda bilinirliğinin arttığı ilk dönemlerinde AK Parti’yi ve Erdoğan’ı kıyasıya eleştirirken Türkiye’nin ahvali bu denli totaliter değildi. Feyzioğlu, Erdoğan’ın açık ara baskıcı politikalar uyguladığı bir dönemde, onun politikalarını meşrulaştırmak için açıklamalar yaptı. Daha da önemlisi Metin Feyzioğlu son dönem Erdoğan’ın siyasetine en ufak bir eleştiri ve tenkit getirmeden ortak oldu. Bu yüzden Feyzioğlu’nun kaybedişinin bir ölçüde Erdoğan’ın veya AK Parti’nin de kaybedişi olduğu söylenebilir. Tabii “bir ölçüde” ve “bir yere kadar” bu söylenebilir. TBB seçim sonucundan yola çıkarak Türkiye genel seçimlerine dair ön kanaat getirmek son derece ihtiyatlı yaklaşılması gereken bir çıkarım. Şimdilik bu erken çıkarımlara ara verip Metin Feyzioğlu’nun siyasi portresi üzerine birkaç nokta üzerinde duracağım.
CHP’nin üst yönetiminde yer alan dede Feyzioğlu, Bülent Ecevit’in “ortanın solu” olarak şekillendirdiği yeni siyaset tarzına kızarak CHP’den istifa etmişti. Metin Feyzioğlu da Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi dönüştürme projesini sorunlu buluyordu.
Metin Feyzioğlu’nun özellikle de toplumun muhalif kesimleri tarafından sahiplenilmesi 2014 senesindeki Danıştay açılışında oldu. Metin Feyzioğlu dönemin başbakanı Erdoğan ve dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de bulunduğu etkinlikte yaptığı konuşma nedeniyle Erdoğan ile gerginlik yaşamıştı. Feyzioğlu uzun bir konuşma yapmış ve dönemin hükümetini eleştirmişti. Feyzioğlu hem Danıştay açılışındaki konuşmasında hem de onu izleyen süreçte Erdoğan ile karşı karşıya gelerek siyasi bir yol çizmeye çalıştı kendisine. CHP üyesi olduğunu hiç gizlemedi aksine CHP’nin de genel başkanlığını istediğini de kamuoyuna bir şekilde belirtti. Metin Feyzioğlu’nun hukukçu dedesi Turhan Feyzioğlu da başka bir açılışta yaptığı konuşmayla popüler olmuştu. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin dekanı olan dede Feyzioğlu 1956 senesinde yeni öğretim yılı dolayısıyla yaptığı konuşma nedeniyle dekanlıktan atılmıştı. İktidarda Demokrat Parti vardı. Dede Feyzioğlu ardından Demokrat Parti’ye karşı muhalefet eden önemli bir yayın organına öncülük etmişti: Forum dergisi. Zaten daha sonrasında da CHP üyesi oldu dede Feyzioğlu. Demokrat Parti’ye olan muhalefetiyle aydınlar arasında sivrilen Turhan Feyzioğlu ısrarlı bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin “kuruluş ayarlarına” yani daha otoriter, milliyetçi ve laisist bir siyasete dönmeyi savunuyordu. Turhan Feyzioğlu için Türkiye’nin demokratikleşmesinden çok kuruluş ayarlarına dönmesi önemliydi. Metin Feyzioğlu AK Parti’yi sert bir şekilde eleştirdiği ilk döneminde de en çok ulusalcılara seslenmişti aslında. Metin Feyzioğlu da demokratik değerlerden çok Türkiye’nin kuruluş ayarlarına dönmesini arzuluyordu.
DEDESİ DE DEĞİŞEN CHP’YE YENİLMİŞTİ
CHP’nin üst yönetiminde yer alan dede Feyzioğlu, Bülent Ecevit’in “ortanın solu” olarak şekillendirdiği yeni siyaset tarzına kızarak CHP’den istifa etmişti. Dede Feyzioğlu CHP’nin sola meyletmesini ve batılı anlamda sosyal demokrat değerleri savunmasını istemiyordu. CHP’nin genel başkanı olmak isteyen Metin Feyzioğlu da Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi dönüştürme projesini sorunlu buluyordu. CHP’den istifa eden dede Feyzioğlu Güven Parti’sini kurmuş ve ardından Demirel Başbakanlığındaki milliyetçi cephe hükümetinde bakanlık yapmıştı. Metin Feyzioğlu ise CHP genel başkanlığından vazgeçince Erdoğan’ın en baskıcı politikaları yürüttüğü bir dönemde onun yanında saf aldı.
Turhan ve Metin Feyzioğlu, batılı demokratik değerleri sahiplenen bir Türkiye’yi hiçbir zaman istemediler. İkisi de Türkiye’yi otoriter ve kendinden menkul bir laisist anlayışı olan kurucu ayarlara döndürmek istedi.
Sonuç olarak Turhan Feyzioğlu’nun “ortanın solu” siyasetine karşı çıkarak başlattığı hareket silinip giderken, Bülent Ecevit mirası bugüne dek uzanan bir siyaset inşa etmiş oldu. TBB seçimlerinde Kürt bölgelerindeki baroların oylarının Metin Feyzioğlu’nun kaybetmesindeki etkisini göz önünde bulundurunca, Metin Feyzioğlu’nun da dedesi gibi yeni bir CHP siyasetinin başarısı karşısında kaybettiğini söyleyebiliriz.
Turhan ve Metin Feyzioğlu, batılı demokratik değerleri sahiplenen bir Türkiye’yi hiçbir zaman istemediler. İkisi de Türkiye’yi otoriter ve kendinden menkul bir laisist anlayışı olan kurucu ayarlara döndürmek istedi. Metin Feyzioğlu’nun Erdoğan’a verdiği destek tabii ki Erdoğan’ın kurucu ayarlara döndüğünü göstermez. Ancak Metin Feyzioğlu, Doğu Perinçek ve bazı ulusalcıların Erdoğan’a verdiği destek onu çekebildikleri ölçüde ulusalcı politikaya çekmeyi amaçlıyor.
Metin Feyzioğlu Erdoğan’ın yeni siyasetinde kendisine yer bulabildi. Ancak Feyzioğlu bulduğu yeri şimdilik tutamamış görünüyor. Baroların yapısının değiştirilmesine rağmen Feyzioğlu’nun kaybetmesi özellikle AK Parti ile ortaklaşan yeni ulusalcıların mağlubiyetini göstermesi açısından ayrıca dikkat çekici.