Amaç Erdoğan rejimini yıkmak ise işi sansa bırakmayacak, daha uzun yıllar seçmenlerden onay aldıkça devletin tepesinde kalacak sistemden öte algıları ve küçük Erdoğan prototiplerini değiştirecek bir adaya ihtiyaç var. Yukarıdaki soru eğer ‘Kılıçdaroğlu Erdoğan’ı seçim yolu ile yenebilir/koltuğundan edebilir mi?’ olsaydı Türkiye’nin mevcut ekonomik durumu, Erdoğan’ın lider olarak yorgunluğu ve de AKP kadrolarının yozlaşmışlığı göz önünde bulundurularak bu soruya evet cevabı verilebilirdi. Her ne kadar Kılıçdaroğlu anketlerde hâlâ aday adayı olarak adı geçen diğer isimlerden geride olsa da seçim durumunda onun bile Erdoğan’ı yıkma ihtimali var. Yüksek bir ihtimal mi? Hayır, hâlâ çok yüksek bir ihtimal değil bu, ama mevcut ve de hesaba katılması gereken bir ihtimal. Dahası 24 saatte Türkiye siyaseti olmazı olur kılabilir bir yapıya da sahip. Süprizler bu toplumun bireyleri için hiç de yeni bir kavram değil. Ancak bu da tartışılması gereken çok önemli bir konu. Hatta bunun ötesinde konular da mevcut. Peki bunu niye tartışıyoruz şu anda? Aslında 2021 Aralık ayından beri CHP kadrolarının büyük çoğunluğunun kulaktan kulağa fısıldadığı şeyler geçtiğimiz hafta itibariyle daha da vücut bularak karşımıza çıktı. CHP Parti Meclisi, meclis grubunun çoğunluğu ve de etkili isimleri olası bir seçimde muhalefet bloğunun doğal adayı en büyük parti konumunda olan CHP’nin genel başkanı olmalı söylemini yüksek sesle dile getirmeye başladılar. Onlara göre bu hem doğal bir hak hem de Adalet Yürüyüşü sürecinden başlayıp muhalefeti bir çatı altında toplayarak büyük kentlerin belediyelerinin kazanılmasına öncülük eden Kılıçdaroğlu için kazanılmış başarıların bir mükafatıydı. Dahası Erdoğan gibi agresif ve de kutuplaştırıcı bir siyasiyi Erdoğan benzeri ya da kopyası değil, tam tersi bir şekilde ‘anti-tezi’ olan bir siyasi figür alt edebilirdi. Uzlaşma, helâlleşme, toplumsal barış gibi kavramlar Kılıçdaroğlu ile daha anlamlıydı. Bunlar şu an için ‘Kemalcilerin’ ana söylemlerinden en belli başlıları. Hoş bu noktada ne olduğunu hâlâ kimselin bilmediği güçlendirilmiş parlamenter sistem söyleminin içinin boşluğu, ekonomi, kurumsal revizyon ve de dış politika ile ilgili konularda şu an için Kılıçdaroğlu’nun ‘düzelteceğiz’ dışında bir söylem ortaya koyamamasının bir önemi yokmuş gibi de bir tavır var ortada. Elbette bunlara karşın Kemal Bey her ne olursa olsun güçlü bir adaydır. Altını çizerek söyleyeyim çok zor olsa da Erdoğan’ı seçimde alt edebilir. Büyük ihtimal ile onun olası bir seçim zaferi Erdoğan’ın hikayesinin, maddi kaynaklarının ve de bir şekilde toplumu sürükleme kabiliyetinin azalmış olmasından da kaynaklı olacaktır ama hâlâ bir ihtimalle bile Erdoğan’ı koltuğundan edebilir. Kuşkusuz sandığın içinde yenebildiği Erdoğan’ı bir şekilde sandık sonuçları ile gönderebilir mi ya da barışçıl yollar ile güç transferini sağlayabilir mi soruları da masanın bir kenarında durmaya devam edecek ve eğer bu kadar kritik bir seçim ise önümüzdeki bunları da hesaba katmamız gerekmekte. Fakat sanıyorum Kemal Bey’in olası adaylığında kazansa bile gözden kaçan ya da Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına son verme heyecanı ile şu an için düşünülmeyen daha önemli bir durum var. ERDOĞAN REJİMİNİN ERDOĞAN’DAN FARKI Kabul etmek lazım. Siyaset yapma yıllarına bakıldığı zaman ve de siyasetin farklı kademelerinde bulunma bakımından Erdoğan dünyanın en zor coğrafyalarından birinde mücadele eden en tecrübeli siyasetçilerinden birisi. Belki de dünyanın en tecrübelisi. Hâl böyleyken onu seçim yolu ile alt etmek çok da kolay bir durum değil. Zaten bir alt etme durumu olacak ise bunu anlaşılan muhalefet değil Erdoğan ve çevresi kendi kendilerine yapacaklar. Ancak sanıyorum bu noktada atlanan ya da düşünülmeyen şey şu; Erdoğan ile Erdoğan rejimi farklı şeyler. Erdoğan bir siyasi aktör ve ne olursa olsun son tahlilde bir insanoğlu. Ancak Erdoğan rejimi kendisinin sembolize ettiği toplumun altından başlayarak üstüne, üstünde de yenilenip güçlenerek altına kadar sirayet eden bir algı durumu. Kısacası Erdoğan sadece sarayda oturup ülkeyi baskıcı bir şekilde yönetmiyor aynı zamanda toplumu uzun zamandır bir şekilde dönüştürerek bir Erdoğan rejimi kuruyor. Bu rejiminde mahallelerde, okullarda, evlerde, işyerlerinde temsilcileri var.
Erdoğan bir siyasi aktör ve ne olursa olsun son tahlilde bir insanoğlu. Ancak Erdoğan rejimi kendisinin sembolize ettiği toplumun altından başlayarak üstüne, üstünde de yenilenip güçlenerek altına kadar sirayet eden bir algı durumu.
Diğer bir deyişle, belki Erdoğan’dan daha kısa, daha kilolu, daha şık giyinen, daha genç, irili ufaklı, kimi yönleri ile Erdoğan’a benzeyen, bilmeden ya da bilerek onu taklit eden milyonlarca Erdoğan ve şu anda Türkiye toplumunda var. İşte bunlarda Erdoğan rejiminin her yerdeki neferleri ve de taşıyıcıları. Toplumsal kutuplaşmayı devam ettiren, ötekini dışlayan, kendini önceleyen, temel meselesi para ve çıkar olan, cinsiyetçi dil kullanmayı erkeklik olarak gören, zekâsı yerine gücü ile iş yapmaya çalışan, eşitliği değil sıralamayı mesele edinen, dünyayı anlamak yerine anlatılanı kendi fikri gibi tekrarlamayı seçen, dini, dili, ırkı, memleketi gibi seçme hakkı olmayan verilmiş değerli ile övünen milyonlarca Erdoğan bu toplumun temel yapı taşı olmasa bile hatırı sayılır bir yüzdesini oluşturuyor. Bu kişiler sadece toplumda yaşamıyorlar farklı bireyler yetiştirerek ya da etkileyerek toplumun yarınına da nüfuz ediyorlar. Bu bağlamda da Erdoğan’ın iktidardan gitmesi bunların da etkisinin kırılması anlamına doğrudan gelmiyor. Hâl böyle olunca da iş ne yazık ki bir seçimi kazanmak ile çözülemeyecek gibi duruyor. Kuşkusuz, her şey bir seçimi kazanmak ile başlıyor ama ne yazık ki onunla bitecek gibi değil. KILIÇDAROĞLU ERDOĞAN REJİMİNİ YIKABİLİR Mİ? İşte bu soruya ‘Kılıçdaroğlu Erdoğan’ı seçimler yolu ile gönderebilir mi?’ sorusuna verdiğim cevap kadar bile cılız bir ‘evet’ diyemiyorum. Zira Kemal Bey 73 yaşında bir siyasetçi, toplumda ne olursa olsun büyük bir heyecan uyandıramıyor, seçimler ikinci tura görece büyük bir fark ile gider ise toplumu konsolide edemeyebilir. Dahası bu yaşta bir siyasi ne kadar gelecek ile ilgili bir vizyon ve de yol haritası çıkarabilir bu da önemli bir soru işareti. Ama hepsinden de önemlisi Kılıçdaroğlu 10 yılı aşkın bir ana muhalefet partisi liderliği sırasında yapmadığı hatasız süreç yürütmeyi böyle bir kritik virajda nasıl yapabilir. Bunları bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz şey Erdoğan değil amaç Erdoğan rejimini yıkmak ise işi sansa bırakmayacak, daha uzun yıllar seçmenlerden onay aldıkça devletin tepesinde kalacak sistemden öte algıları ve küçük Erdoğan prototiplerini değiştirecek bir adaya ihtiyaç var. Bu Kılıçdaroğlu mu? Şu an için ben buna hiç emin değilim. Umarım yanılıyorumdur ya da benim Türkiye’den 4000 kilometre öteden gördüğüm gerçekleri muhalefet liderleri de görebiliyordur.