İsrail’le ilişkileri nasıl okumalıyız?
Politikyol
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail cumhurbaşkanı İshak Herzog’la telefonda görüşmesi iki ülkedeki barış yanlılarını umutlandırmışa benziyor. Görüşmeyle ilgili yorum yapmak için henüz erken ama en azından İsrail ve Türkiye’nin arasının düzelmesinin, Ortadoğu’da güvenlik ve istikrar için çok önemli olduğunun vurgulanması önemli. Böyle bir ifade, bundan sonraki süreçte daha somut adımların atılacağının işareti olabilir.
Ancak İsrail-Türkiye ekseninde bazı noktaları vurgulamak gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle Türkiye’nin bakış açısının daha geniş olmalı. Erdoğan-Herzog görüşmesinde iki ülkenin enerji, teknoloji ve turizm konularındaki işbirliğine değinilmiş olsa da, bundan çok daha fazla ortak yönleri olduğunu görmekte fayda var.
TERÖRLE MÜCADELE
Türkiye’de hem sol hem sağ cenah İsrail’in Filistin halkıyla değil, terörle mücadele ettiğini görmemekte diretiyor. Bakış açısı yanlış olunca çıkarımlar da haliyle yanlış oluyor. Öncelikle İsrail’in İran destekli birden fazla terör örgütüyle mücadele ettiğini görmek gerekiyor. Mesele orada Filistinli yerleşimcilerin var olma mücadelesi gibi yansıtılsa da, durum bu kadar basit değil. Dolayısıyla dış politika analizi yaparken gerçek verilerle hareket etmek gerekiyor. İsrail’de Filistin halkını küçük bir alana sıkıştırıp orada tutmak gibi düşünceleri olan radikal grupların olduğu doğru... Ancak hükümetlerin tek amacının Filistin halkını yok etmek olduğunu söylemek yanlıştır. Çünkü gerçek bu değil. Örneğin, salgın döneminde ülkemize Biontech aşısı henüz gelmemişken, İsrail Filistin’e bu aşıdan kolilerce yollamıştı. Yanında ekipman, sağlık görevlisi ve solunum üniteleriyle beraber. Ne yazık ki bizim basınımızda buna yer verilmedi.
Kısaca söylemek gerekirse, Türkiye’nin İsrail’in terörle mücadele ettiğini anlaması gerekiyor. Yıllardır birçok terör örgütüyle mücadele etmiş ve etmekte olan bir ülkeyiz; bu bağlamda İsrail’le empati kurmamız zor değil. Bu nedenle hem istihbarat hem de teknoloji alanlarında çok daha fazla işbirliği olması mümkün. Hepsinden önemlisi bu “terörden arınmış Ortadoğu” prensibine dayanan ortak bir anlayış birliği sağlayabilir. Bu da ikili ilişkilerin yelpazesini genişletecektir.
Gelelim Filistin konusuna… Türkiye’de bu konu doğru anlaşılmamakta ve doğru anlatılmamaktadır. Bu sebeple bu noktaya değinmek son derece hayati.
FİLİSTİN HALKININ İRADESİ
Türkiye’de milli irade üzerinde çok durulan bir prensip… Gerçekten de bir hükümetin meşru olabilmesi halkın desteğini almasıyla ilgilidir. Peki Mahmud Abbas böyle bir yönetimin lideri mi? Abbas yıllardır Filistin’de seçim yapmıyor. Bu durumda Filistin halkının gerçek iradesini yansıttığını söylemek mümkün müdür? Hala Abbas’ı Filistin’in temsilcisi olarak görüp, bu minvalde konuşmak kendi iç politikamızda bu kadar önemsediğimiz milli irade kavramıyla ne ölçüde örtüşmektedir?
Bugün Filistin’de pek çok farklı siyasi görüş mevcuttur. Halihazırda sürekli baskı altında tutulan ve işkence ve zulüm gören muhalifler yok sayılmaktadır. Örneğin daha geçtiğimiz hafta insan hakları aktivisti Nizar Banat gözaltında dayak ve işkence neticesinde hayatını kaybetti. Bu şartlar altında mevcut yönetimin Filistin halkını temsil ettiğini söylemek mümkün müdür? Tüm Filistin halkının bileşenlerinin iradesinin yönetime yansıması gerekmez mi? Filistin’in gerçekten temsilcisi olacak bir kişi barış masasına oturmalıdır.
Ayrıca yaşamlarını “Filistin Davası” uğruna harcamaları gerektiği fikri ile yetiştirilen kuşakların uğradığı ideolojik endoktrinizasyon sebebiyle sadece teröre hizmet edecek “küçük askerlere” dönüştürüldüğü gözden kaçırılıyor. Bu çocukların geleceği bizi ilgilendirmiyor mu? Yanı başlarında İsrailli çocuklar gelecekleri için hayal kurabilirken, Filistinli çocukların tek hayali Hamas veya benzeri örgütler için ölmek mi olmalı?
Türkiye niçin Filistin toplumunda karşılığı ne kadar olduğu bilinmeyen bir siyasi çizgiyi kendisine dış politika düsturu olarak seçsin? Bunun yerine net ve kararlı bir şekilde Filistin halkının yaşam hakkının yanında olmalıdır. Türkiye sadece dinsel manada değil, Ortadoğu’da kanayan bir yara olarak Filistin-İsrail sorunun çözümüne katkı sunmayı bir bölge devleti olarak görev edinmelidir. Bu bir prensip meselesidir. Nasıl ki 1948’de İsrail kurulduğunda ilk tanıyan ülkelerden birisi olduysa, Türkiye yine bir halkın yaşam ve varlık hakkını savunmalıdır. Fakat bunun yerine taraf tutarak sadece küçücük bir azınlığın dünya görüşüne hem Filistin halkını hem de kendi dış politikamızı mahkum etmeyi düşünmek, bu ülkenin vizyonuna da potansiyeline de haksızlık etmektir.
TEK KONU FİLİSTİN Mİ?
Son olarak Türkiye ve İsrail’in arasında tek konu Filistinmiş gibi algılanması da bir dış politika analizi hatasıdır. Daha önceden ilişkilerin daha iyi olduğu dönemde Filistin sorunu tamamen çözülmüş müydü? Hayır. Ama buna rağmen iki ülke ilişkilerini düzeltebilmişti. Türkiye’nin ve İsrail’in birbirine sunacaklarını ele alırsak bütün bir ilişkiyi İhvan sevdasına harcamak Türk dış politikası açısından çok talihsiz bir bakış açısı olacaktır.
Başbakan Bennett belli ki Ortadoğu’da İsrail’i daha aktif hale getirmeye hevesli. Bu enerjiden faydalanmak yerinde olacaktır ki cumhurbaşkanı Erdoğan da Herzog’a telefon açarak bu konuda olumlu bir adım atmış oldu. Mutlaka bölgedeki etkin rolümüzü yeniden ele alıp yeni düşmanlar yaratmak yerine, yeni ittifak arayışlarına gitmek daha akıllıca olacaktır.
Gerek Doğu Akdeniz, gerekse yeniden şekillenen Ortadoğu konusunda Türkiye dışarıda kalmamalıdır. Bununla beraber İsrail’in Körfez ülkeleriyle ilgili aktif politikasını da ıskalamamak gerekiyor. Türkiye gibi bir ülkeye Ortadoğu’nun ihtiyacı var. Yeter ki kendisini bir ideolojinin dar bakış açısından kurtarabilsin. Bu deli gömleği bu ülkeye dar gelmektedir. Ortadoğu’da gerçekten büyük bir bölge devleti olmak istiyorsak, tüm halklarla ittifak yapmaya hazır ve artık üzerinde tartışılmayan insan hakları, demokrasi, eşitlik gibi prensiplerden yana olmalıyız. Çünkü büyük ülke olmak o şekilde düşünmeye başlamakla oluyor.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
Otopsi raporu ortaya çıktı: Rojin'in ölüm nedeni belli oldu
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı