İmamoğlu'nun Altılı Masa tarafından ortak aday olarak tespit edilmesinin şu şartlarda zor olduğunu düşünüyorum. Fakat İmamoğlu’na yönelik karalama kampanyasına açıktan veya örtük destek verenler kendi bindikleri dalı kesiyorlar. Son dönemde kamuoyunda sıklıkla Ekrem İmamoğlu'nun merkezinde yer aldığı tartışmalar cereyan ediyor. 25 seneden sonra, hem de iki defa ve sonuncusunda ezici bir farkla, iktidar bloğunun desteklediği adayı sandıkta devirerek İBB koltuğuna oturan bir siyasetçinin kamuoyunda yoğun ilgi uyandırması normal karşılanmalı. 2019 yerel seçiminde İmamoğlu sadece Binali Yıldırım gibi iktidarın en tepe pozisyonlarında bulunmuş bir AKP'li siyasetçiyi değil, aynı zamanda bütün kampanya boyunca sahada olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da mağlup etmişti. Bu seçim zaferinin iktidar çevrelerinde müthiş bir kızgınlık, kaygı ve hatta geleceğe dair korku yaratması şaşırtıcı değil. İSTANBUL’U ALAN TÜRKIYE’Yİ ALIR İstanbul CHP'nin uzun süre kaybetmeye o kadar alıştığı bir şehir ki, 2009 İstanbul yerel seçimini Kadir Topbaş'a karşı yüzde 45'e 37 ile ve 600 bin oy farkıyla kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu'nun kampanyası başarılı bulunmuştu. Kılıçdaroğlu Biraz da bu “başarı” sayesinde bir sene sonra Deniz Baykal'ın istifasıyla boşalan CHP Genel Başkanlık koltuğuna büyük destekle oturmuştu. İstanbul'da düşük farkla seçim mağlubiyeti alan bir isim CHP'de en tepe noktaya yükselebiliyorsa, aynı yerde seçimi iktidarın bütün avantajlarına karşın büyük farkla kazanan siyasetçinin kariyerinin nereye evrilebileceği üzerine düşünebiliriz. Normal olarak, 2019 yerel seçimlerinden sonra İmamoğlu'nun benzer bir başarıyı önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kazanabileceği düşüncesi birçok muhalif seçmenin aklında oluştu.
Topbaş'a karşı yüzde 45'e 37’le kaybeden Kılıçdaroğlu'nun kampanyası başarılı bulunmuştu. Biraz da bu “başarı”sıyla CHP’deki koltuğuna oturmuştu. Aynı yerde seçimi büyük farkla kazanan siyasetçinin gelecekteki kariyeri üzerine düşünebiliriz.
İmamoğlu belediye başkanlığı koltuğuna oturduktan sonra iktidarı karşısına almaktan çekinmedi. Bilakis onun yönetiminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) AKP'ye yakın vakıflara ve AKP'li siyasetçilere kayırmacı yöntemlerle dağıtılan kamu kaynaklarını kesti ve ranta dayalı imar politikalarına açıktan karşı çıktı. Bu durumun 25 senedir İstanbul'un yarattığı ranttan beslenerek semiren bir siyasi hareketin yoğun tepkisini çekmesi doğal karşılanmalı. İmamoğlu'nun kişisel tarzı ve siyasi becerisi sayesinde kendisine yönelik iktidar merkezli karalama ve dezenfermasyon kampanyası pek başarı kazanamadı. Bu durumun arkasında özellikle pandemi döneminde iktidarın dar gelirli vatandaşlara dağıttığı sosyal yardım kaynaklarını kısmasına karşın, çok daha kısıtlı kaynaklarla İBB'nin yardımlarını arttırmasının ve öte taraftan kamu hizmetlerini de sağlamaya devam etmesinin büyük rolü var. Gelinen noktada iktidar çevrelerinin mütemadiyen İmamoğlu'ndan bahsetmelerinin kendisine fayda sağladığını düşünüyorum. Nitekim çoğu anket firmasının yaptığı araştırmalara göre bugün İstanbul'da seçim olsa, İmamoğlu’nun 2019 seçimlerinde aldığının da üzerinde oy toplayacağı görülüyor. MUHALEFET İÇİNDEN İMAMOĞLU’NA YÖNELİK ELEŞTİRİLER Kamuoyunda yapılan İmamoğlu tartışmalarında asıl şaşırtıcı olan noktanın bazı muhalif gruplarının tavrı olduğunu düşünüyorum. Tabii ki, otoriter bir rejim altında bile muhalif seçmenlerin oy verdikleri siyasetçileri eleştirebilmeleri ve hatta yetersiz gördükleri noktaları açıktan belirtmeleri gerekiyor. Bu eleştiri kanalının kapanması kadro ve program açısından yenilikçi açılım yapmakta zorlanan muhalefet partilerini iyice zayıflatabilir. Nitekim İmamoğlu'nun da eleştirilebilecek noktaları var. Örneğin uzun süre iletişim stratejisini yeterince profesyonel bir zemine oturtamaması nedeniyle birçok defa ciddi halkla ilişkiler krizleri yaşandı.[1]
Asıl şaşırtıcı olan bazı muhalif grupların tavrı. Son dönemde İmamoğlu'na yönelik bazı muhalif çevrelerden gelen eleştirilerin artmasında ortak adayı belirleme sürecini etkilemeye yönelik çok ciddi siyasi hesapların yattığını düşünüyorum.
Örneğin geçen hafta İstanbul'da gerçekleşen yoğun yağışa rağmen İmamoğlu'nun ailesiyle birlikte çıktığı tatili yarıda kesmemesi bazı siyasetçi, gazeteci ve yorumcular tarafından eleştirildi. Ne yazık ki, bu eleştirilerde yoğun yağışa karşın AKP döneminde yaşanan su baskınlarının gerçekleşmemesi ve bu durumun arkasında İSKİ'nin 3 senedir yaptığı kamu yatırımlarının olması gündeme gelmedi. İmamoğlu'nun yokluğunda İBB ekiplerinin sel tehlikesi karşısında yeterli önlemleri alması ve su baskını yaşanan tek bölge olan Esenyurt'ta gerekli müdahaleyi yapmış olmaları da tartışılmadı. Siyasetçilerin siyaset dışında hobilerinin genellikle olmadığı ve ailelerine yeterince zaman ayırmadıkları ve seçmenler tarafından da siyasetin kısa vadeli şovlar üzerinden gerçekleşmesine alışılan bir ülkede İmamoğlu'nun tavrı bazılarına şaşırtıcı gelmiş olabilir. Senede ailesiyle en fazla 1-2 hafta tatile çıkabilen bir belediye başkanının, su baskını yaşanmış olmasına karşın İstanbul'a dönmemesine kendi adıma şaşırmadım. Belki muhalefet içinde bile onun önünü kesmek isteyenlerin olması nedeniyle siyaseten böyle bir şova girmeyi düşünebilirdi. Ama İstanbul’da yaşayan bir seçmen olarak şehrin yetkin bir kadro tarafından yönetilmesi ve krizlerden çok önce atılan adımlarla sorunların çözülmeye çalışılmasına daha çok önem veriyorum. MUHALEFET CEPHESİNDE CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI KONUSUNDA VEKALET SAVAŞI Öte yandan bu eleştirilerin diğer CHP'li belediye başkanlarına karşı yapılmamasının üzerinde durmak gerekiyor.  Örneğin göz önünde olan diğer büyükşehir belediyesi olan Ankara’da, bence başarılı yönetime karşın, sel vakaları çok daha sıklıkla gerçekleşiyor. Bu şehirde yaşanan her su baskınında da Yavaş'ı olay yerinde görmüyoruz. Bence görmemiz de gerekmiyor ama İmamoğlu'na bu eleştirileri yönelten isimlerin aynı kriter üzerinden diğer belediye başkanlarını analiz etmemeleri ve özellikle Yavaş hakkında yorum yapmamaları bana ilginç geliyor. Hatta İmamoğlu'nu eleştirmek için organize suç gruplarıyla ilişkilerinin son yıllarda gözler önüne serildiği İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu bile öven bazı eski CHP milletvekillerinin olmasına çok şaşırıyorum.[2] Bu durumu nasıl yorumlamak gerektiği üzerine düşünmeliyiz. Son dönemde İmamoğlu'na yönelik bazı muhalif çevrelerden gelen eleştirilerin artmasının sadece İmamoğlu'nun politikalarıyla alakalı olmayıp, muhalefetin ortak Cumhurbaşkanı adayını belirleme sürecini etkilemeye ve desteklediği aday üzerinden siyasi çıkar sağlamaya çalışanların siyasi hesaplarıyla alakalı olduğunu gözardı etmemek gerekiyor. Tabii ki, İmamoğlu'nu eleştiren herkesi bu kategoriye yerleştirmek haksızlık olur. İmamoğlu'na yönelik büyük umutlara sahip birçok seçmen karşılarında hata yapmayan bir siyasetçi görmek istiyor. Yaklaşık 20 senelik AKP iktidarı sonrası muhalif seçmenlerin önemli bir kısmı üzgün, kızgın ve bir seçimin daha kaybına tahammülü yok. İmamoğlu AKP iktidarı altına muhalefet cephesinde seçmenlerle doğrudan bağ kurmayı başaran, onları heyecanlandıran siyasetçilerin başında geliyor. Bu nedenle ona yönelik beklenti de çok büyük oluyor. Beklenti ne kadar yüksekse, hayal kırıklığı da o kadar fazla oluyor.
Kürt sorununda yaptığı cesur çıkışlar nedeniyle ona tepki gösteren ve ortak aday olarak daha milliyetçi bir ismi destekleyenler de İmamoğlu'na yönelik kampanyaya destek vermekte beis görmüyorlar.
Benzer bir durum 2018 kampanyası sonrasında Muharrem İnce'nin başına gelmişti. İmamoğlu'nun kendisine yönelik beklentileri iyi tahlil etmesi ve yönetmeye hazır olması gerekiyor. Bazı seçmenlerin de İmamoğlu'nun Karadenizli bir müteahhit olması nedeniyle ona şüpheyle baktığı ve kendini öne çıkaran bir siyasetçi olarak onun ikinci bir Erdoğan'a dönmesinden çekindiği görülüyor. Böyle bir tehlikenin olduğunu düşünmemekle birlikte İmamoğlu'nun kendisine yönelik bu çekinceleri yatıştırabilmesi gerekiyor. Fakat İmamoğlu'na kamuoyunda yöneltilen eleştirilerin kimisinin arkasında Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik çok ciddi bazı siyasi hesapların yattığını düşünüyorum. Türkiye'de siyasi partiler içinde güçlü bir lider sultası var. Önseçim yaptığı için bu konuda en demokratik olarak kabul edilebilecek CHP'de bile şu an siyasi pozisyona sahip veya pozisyon sahibi olmak isteyenler genel başkan dışında bir adayın öne çıkması durumunda şahsi siyasi pozisyonlarının ne olacağını kestiremiyor. Belirsizlik de bu siyasetçilerin kimisini ürkütüyor. Öte yandan, İmamoğlu'nun Kürt sorununda yaptığı cesur çıkışlar nedeniyle ona tepki gösteren ve ortak aday olarak daha milliyetçi bir ismi destekleyenler de İmamoğlu'na yönelik kampanyaya destek vermekte beis görmüyorlar. MUHALİF KESİMLER BİNDİKLERİ DALI MI KESIYORLAR? Altılı Masa siyasi gücü elinde en çok elinde tutan Cumhurbaşkanlığı makamına kimin oturacağını belirleme fırsatını kaçırmak istemiyor. O nedenle ortak adayı belirleme süreci kapalı kapılar ardında yürütülecek liderlik pazarlıklarına sıkıştı. Muhalefet parti liderleri aday belirlemenin gündemlerinde olmadığını ifade etmelerine karşın uzun süredirmuhalif cephede bu konuda adeta bir vekalet savaşı yaşanıyor. Rakip olarak görülen adayların yıpratılması üzerinden özellikle İmamoğlu’na karşı sinsi bir karalama kampanyası yürüyor. Bu durum iktidar medyasının baş hedefi olan İmamoğlu'nun diğer adaylara nazaran daha sıklıkla eleştiri kampanyasına maruz kalmasına yol açıyor. İmamoğlu'nun Altılı Masa tarafından ortak aday olarak tespit edilmesinin şu şartlarda zor olduğunu düşünüyorum. Çünkü onun adaylığı sadece CHP değil, masadaki diğer partilerin de siyasi hesaplarını temelden etkileyecektir. Fakat aday kim olursa olsun CHP'li büyükşehir belediye başkanlarının performansı önümüzdeki dönemde muhalefetin en büyük silahı olacak. Bu listenin başında da Türkiye'nin en büyük şehrini üç senedir tüm engellemelere karşın başarıyla yöneten İmamoğlu geliyor. İmamoğlu aday olmasa bile muhalefetin önümüzdeki seçimleri kazanmasında belki de en kilit rolü o oynayacak. Dolayısıyla kendi destekledikleri adayı öne çıkarmak için iktidarın İmamoğlu’na yönelik karalama kampanyasına açıktan veya örtük destek verenler kendi bindikleri dalı kesiyorlar. --- [1] https://www.politikyol.com/imamoglunun-hala-adaylik-sansi-var-mi/ [2] https://www.youtube.com/watch?v=G9OL-WDLq98