TÜİK 2021 ikinci çeyrek büyüme rakamını açıkladı. Buna göre ekonomi bir önceki yılın aynı çeyreğine göre % 21.7 oranında büyümüş oldu. Elbette ekonominin büyümesi olumlu bir gelişmedir. Ancak önemli olan gerçekleşen büyümenin toplumun tüm kesimlerinin refahını arttırması yani kalkınmayı sağlanmasıdır. Ekonomik büyümenin sürdürülebilir olması ve makro-finansal istikrarsızlık yaratmaması arzu edilir. Yani ekonomi büyürken istihdam yaratmalı, gelir dağılımındaki bozukluğu azaltmalı, enflasyon ve cari işlemler gibi makroekonomik temelleri bozmamalıdır. Ayrıca büyüme finansal ve finansal olmayan özel sektör bilançoları üzerine stres yaratmayacak ve hane halkını aşırı borçlandırmayacak biçimde sağlanmalıdır. Böylesi büyüme istikrarlı ve kalkınmayı destekleyici olacaktır. Bana göre ideal tanımı yaptıktan sonra şimdi gelin 2021 ikinci çeyrekte sağlanan büyümenin kompozisyonuna bir bakalım. Önce büyümenin üretim kompozisyonuna göz atalım. TARIMDAKİ BÜYÜME NE KADAR? Türkiye Ekonomisi 2. Çeyrekte % 21.7 büyürken tarımın sadece % 2.3 büyümesi oldukça düşündürücüdür. Tarımın istihdamdaki payı düşünüldüğünde bu oldukça verimsiz bir üretim olduğunu göstermektedir. Ayrıca tarımın düşük büyümesi gıda enflasyonunun artmaya devam edebileceği yönündeki görüşümü desteklemektedir. Sanayi ve Hizmetlerin sırasıyla % 40.5 ve % 45.8 büyümeleri olumlu olsa da sanayi büyümesinin arkasında dış talebin olduğunu, hizmetler büyümesinin ise büyük ölçüde baz etkisi gösterdiğini söyleyebiliriz. İhracatçı sektörleri bu biçimde aşırı büyümesinin yoksullaştıran büyümeye neden olabileceğini bundan önceki iki yazımda belirtmiştim. Ekonomi böylesi büyürken finansa tarafının % 22.7 oranında daralması oldukça düşündürücü ve finansal istikrarsızlığın artmasına neden olabilecek bir gelişmedir. Büyük ölçüde kamu bankaları kaynaklı zararların neden olduğunu düşündüğüm böylesi daralma bankacılık kesiminin varlık kalitesini bozucu bir gelişmedir. Takipteki alacaklarla yönelik koruma kalkanının kalkmasıyla bu tablonun daha da olumsuz görünüm alacağı kaçınılmaz bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır. Bir diğer gelişmede inşaat sektöründeki sorunlarla ilgilidir. İnşaat sektörü ikinci çeyrekte % 3.1 büyüyerek ortalamanın altında kalmıştır. Bu büyümeyi inşaat sektörü için durgunluk olarak ifade edebiliriz. İnşaat sektörünün durgunluğa girmesi beklenen bir sonuç olmakla birlikte işsizliği besleyen bir durumdur. Bu durum maalesef inşaata ve tüketime dayalı hatalı büyüme modelinin bir sonucudur. İthalatı besleme etkisi yüksek inşaat sektörünün ekonominin motoru, önder sektör haline Türkiye ekonomisinin makro-finansal istikrarsızlığının önemli bir nedenidir. Bununla birlikte özellikle bu yıl konut kiralarındaki yüksek artış hem hissedilen enflasyonu bozmakta hem de yoksulluğu artırmaktadır. Bu soruna çözüm olarak belli bir sınırın üstündeki ev sahipliği için rant vergisi ve kira tavanı uygulaması düşünülmelidir. İktisadi büyümenin harcama kompozisyonuna baktığımızda ise büyümenin büyük ölçüde dış talep tarafından desteklendiği görülmektedir. Yoksullaştıran büyümeye ilişkin yazılarımda ihracata dayalı büyümeye ilişkin görüşlerimi aktardığımdan burada yenilemeyeceğim. Diğer yandan kredi artış hızı yavaşlasa da sürdüğünden iç talep artışı hane halkının daha fazla borçlanması pahasına devam etmektedir. İç talebin kredi artışına bağlı olarak devam etmesi istikrarsız bir gelişmedir. Hep söylediğim gibi hane halkının borçlanması finansal istikrar için en önemli sorundur. Tekrar edeyim kamu borçları değil özel borçlar istikrarsızlık yaratır. Oysa büyümenin harcama kompozisyonuna baktığımızda kamunun destekleyici rolünün düşük olduğunu görmekteyiz. KALKINMAYI DESTEKLEMEYEN BÜYÜME Büyümenin gelir kompozisyonuna baktığımızda ise yukarıda belirttiğim gibi kalkınmayı desteklemeyen ve emekten yana olmayan bir büyüme ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir. Büyümeden kapitalistlerin aldıkları pay yani brüt karın katma değer içindeki oranı % 49.8 iken işgücü ödemelerinin % 32.9 olmuştur. Büyümenin üretim, harcama ve gelir kompozisyonu birlikte değerlendirdiğimizde, elde edilen büyümenin makro-finansal istikrarı destekleyici ve sürdürülebilir olmadığını görmekteyiz. Her üç duruma ilişkin grafikler ve rakamlar aşağıda linkini paylaştığım TUİK bülteninde mevcuttur. İstikrarlı ve sürdürülebilir büyümenin koşulu makro planlamadan ve gelir dağılımının adil olmasından geçmektedir. Sanılanın aksine ekonomik büyüme istihdamı destekleyici değildir. Kamunun istihdam ve gelir yaratması yani finansal istikrarı bozucu hane halkı kredi genişlemesi yerine efektif talebi istikrarlı hale getirebilecek istihdam ve ücret politikası gerekmektedir. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi mevcut ihracatçı sektörleri desteklemek yerine dış ticarete konu mal kompozisyonun değiştirilmesine yönelik politikalar üretilmelidir. Esen kalın… --- https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Donemsel-Gayrisafi-Yurt-Ici-Hasila-II.-Ceyrek:-Nisan---Haziran,-2021-37182&dil=1