Ziyaretleri kendisini Bakan Soylu’nun danışmanı olarak tanıtan Ali Arif Özzeybek gerçekleştirmiş. Ve bu ziyaretlerde Cemevi yöneticilerine “Ne eksiğiniz var?” sorusu sorulmuş. Alevilere vaadedilen üç şey var. Siyasi iktidar bazen öyle adımlar atmaya niyetleniyor ki, kendilerinin “seçim zamanında olacak” iddiaları boşa düşüyor. 3600 gösterge, asgari ücreti iyileştirme, EYT’lerle ilgili düzenleme konusunda kulislere yansıyan bilgiler; sınırlı ekonomik kaynağın iktidar hallerini sürdürmek için popülistçe kullanılacağına işaret ediyor. Sadece ekonomik vaatlerle değil, farklı araçla denemeye çalışacakları yeni bir çözüm süreci de bunlardan birisi. Bunun yeterli olmayacağını düşündüklerinden olsa gerek yeni bir Alevi Açılımı da konuşuluyor. Evet bütün bunlar “ama biz bu filmi de görmüştük” dedirtiyor ister istemez. Ama biz gördük dedikçe, siyasi iktidar yeni film olmadığı için eski filmleri yeniden vizyona sokuyor. Şimdilik yeni bir Kürt Açılımı, çözüm süreci konusunda somut adım olmasa da Alevi Açılımı konusunda adımlar atıldığı ortada. Nitekim Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde “1585 Cemevi ziyaret edilerek hazırlanan kapsamlı çalışmayı görüştük” açıklaması yaptı. Demek ki, bir süredir bu konu üzerine çalışıyor. Peki bu ziyaretlerin içeriği ne? NE EKSİĞİMİZ YOK Kİ! Ziyaretleri kendisini İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun danışmanı olarak tanıtan Ali Arif Özzeybek gerçekleştirmiş. Ve bu ziyaretlerde Cemevi yöneticilerine “Ne eksiğiniz var?” sorusu sorulmuş. Bütün bu ziyaretler sonucunda Alevilere vaadedilen ise üç şey var. Bunlar;
  1. Cemevlerinin ibadethane değil, Kültür Merkezistatüsüne kavuşturulması,
  2. Dedelere maaş bağlanması ve
  3. Cemevlerinin elektrik ve su giderlerinin kamu bütçesi tarafından karşılanması.
Önerilenlere bakınca Alevilerin oyunu almanın yolunun siyasetten değil ekonomik vaatlerden geçtiğine karar verdikleri anlaşılıyor. İktidar belli ki aynı suda iki kez yıkanılacağını düşünüyor. Oysa biz bu filmi de üstelik daha iyi oyuncularla 2009-2011 arasında izlemiştik Siyasi iktidar gerek Kürt Açılımı gerek Roman Açılımı gerekse Alevi Açılımı konusunda siyaseten atılması gereken en zor ve büyük adımları atmış ama sonrasında atılması gereken kolay ve küçük adımları atamadığı için bu üç açılım da sonuçsuz kalmıştır. Farklı kesimlerden insanları bir araya getiren ve uzun uzun tartışılan Alevi Çalıştayı’nın sonucu gelip Anayasa’nın değişmez maddelerine takılmıştı. O dönemde; Alevi kurumlarının talepleri;
  • Cemevlerinin tanınması,
  • Zorunlu din derslerinin kaldırılması,
  • Madımak Oteli’nin müzeye dönüştürülmesi
  • Dergah ve tekkelerin sahiplerine iadesi
olmuştu.
İktidara yakın isimler hükümetin bu tür arayışlarını “heyecanla” karşılasalar da daha olumlu koşullar varken atılamayan adımlardan dolayı hayal kırıklığı yaşayanlar için ancak; “Ama biz bu filmi de görmüştük” diyordur.
O dönem açılımdan sorumlu bakan Faruk Çelik, Alevilerin talepleri karşısına Anayasa ve Devrim Kanunları’ndaki değişmez maddeleri öne sürmüş, Cemevleri konusunda ise teolojik bir tartışma önermişti. BİLİNÇALTINDAKİ ÖTEKİ Alevilerin genel hatlarıyla ortak olduğu talepler karşısında bizatihi bu açılımı başlatan AK Parti “devletçi” pozisyona savrulmuştur. Aslında o tarihlerde açığa çıkan şey, Aleviliğin ve Alevilerin siyasi iktidar için “bilinçaltındaki öteki” olduğudur. Özelikle Cemevlerini, “kültür merkezi” düzeyinde tanımlayarak Aleviliği kültürel/dinsel yönü üzerinden değil folklorik bir öğe olarak görerek asimile etmek temel amaçtır. Peki Alevilerin temel sorunları yukarıdaki talepler midir? Bence bu talepler önemlidir ama daha önemli olan Alevilerin kamuda uğradıkları ayrımcılıktır. O günlerde bir devlet bankasında uzmanlık sınavını geçen akrabama mülakatta sorulan “Alevi misin, Sünni misin?” sorusu, uğranan ayrımcılığın açık örneğidir. Bu açıdan çözüm kamusal alandaki uygulamalarda idi. Aradan geçen 10 yılda Türkiye’de çok büyük değişimler oldu. Ve sadece Alevilerin değil ülkedeki tüm kesimlerin sorunları siyaseten ağırlaştı. Laikliğin bu kadar aşındırıldığı, Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden dinin devleştirildiği bir ortamda siyasi iktidarın Alevilerle ilgili tasarrufunun eşit vatandaşlık değil asimilasyon olduğu açıktır. Siyasi iktidar eğer yeni bir Alevi Açılımı başlatacaksa bunun ilk adımı çözümün ekonomik vaatlerden değil siyasetten yani eşit vatandaşlığı sağlayacak, ayrımcılığı ortadan kaldıracak demokratikleşme adımlarından geçtiğidir. İktidara yakın isimler hükümetin bu tür arayışlarını “heyecanla” karşılasalar da daha olumlu koşullar varken atılamayan adımlardan dolayı hayal kırıklığı yaşayanlar için ancak; “Ama biz bu filmi de görmüştük” diyordur.