İklim politikalarıyla oy alınır mı?
Politikyol
Bu aralar muhalefetin 2023 seçimlerinde nasıl bir strateji izleyeceği gözde tartışma konusu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı yarışta ortak aday ile gidilmesi gerektiğini düşünen önemli bir kesim var. Bence yanılıyorlar. Politikyol’da yazdığım ilk yazıda neden böyle düşündüğümü anlatmıştım. Şimdi detaylarına girmeyeceğim. Önümüzdeki dönemde bu konuyu anket sonuçlarıyla tekrar ele almak istiyorum.
Muhalefetin stratejisi ne olursa olsun yeni siyasa üretme gerekliliği ve eksikliği ortada duruyor. Çünkü muhalefet oy oranını artıramıyor. İktidar oy kaybediyor. Muhalefet tüm stratejisini doğru aday kurgusu üzerine kurmamalı. Toplum yeni bir söz arıyor. İşte bu yüzden konumuz iklim politikaları.
Başlıktaki sorunun cevabını baştan vereyim: Evet. Bundan sonrasını neden olduğunu öğrenmek isterseniz okumanızı tavsiye ederim. Dünya ekolojik bir krizin arifesinde. Aklı başında herkes artık bir şey yapılmazsa geri dönüşü olmayan noktaya doğru ilerlediğimiz konusunda mutabık kalmış durumda. Üstelik ABD ve AB gibi büyük ekonomilerde artık doğayı ve iklim değişikliğiyle mücadeleyi öncelikleyen politikalar ana akım siyasetin gündemine girmiş durumda. Özellikle Avrupa Birliği’nde 2019 yılında yürürlüğe giren “Yeşil Mutabakat” iklim değişikliği ile mücadeleyi bir doğayı koruma çabası olmaktan çıkartıp tüm üretim yapısını önemli rekabetçi avantajlar kazandıracak şekilde yapmayı öngörüyor.
Ancak iklim politikaları Türkiye’de ana akım siyasetin gündemine ciddi bir şekilde giremiyor. Siyasetçiler bu konulara hala el yordamıyla ilgileniyorlar. Türkiye’de siyaset eski kafalı olduğu için iklim politikalarının seçmende bir karşılığı olmayan “yumuşak” bir siyaset konusu olduğunu düşünüyor olmalılar. Ciddi şekilde yanılıyorlar.
KONDA Araştırma’nın 2020 yılının Eylül ayında gerçekleştirdiği bir ankete göre Türkiye’de toplumun %70’i iklim değişikliği konusunda “endişeli” veya “çok endişeli” olduğunu düşünüyor. Öte yandan toplumun %74’ü iklim değişikliğinin insanların yaptığı faaliyetlerden dolayı olduğunu düşünüyor. Son olarak paylaşmak istediğim veri ise toplumun %52’si iklim değişikliğinin Koronavirüsün yarattığı tahribattan daha büyük bir tahribata sebep olacağını düşünüyor olduğu. Hatırlatmak fayda var ki bu anket henüz aşılar bulunmamışken ve Türkiye salgının en karanlık günlerinden geçerken yapılmış. O günlerde bile bu sonuç çıkmış.
Bizde Türkiye Raporu olarak benzer bir soruları Haziran ayı birinci araştırmamızda sorduk. Katılımcıların %51,3’ü kamu projelerinde ekonomik getirinin doğanın tahrip edilmesi pahasına olmaması gerektiği görüşüne katıldıklarını ifade ettiler. Öte yandan toplumun %74’ü Kanal İstanbul gibi doğayı doğrudan etkileyecek projelerin referandumla halka sorulması gerektiği görüşüne katıldı. Bu sonuçlar bana toplumda iklim politikalarına talep olduğunu gösteriyor. Ancak bu talebin örgütlenmesi ve seçmen tercihinde etkili olmasını sağlamak siyasi partilerin elinde. Şu anda kitle partisi olduğunu iddia eden partilerin hiçbiri bu politika alanına gereken ciddiyeti vermiyor. Bu alanda siyaset yapmak isteyen partilerin önünü de İçişleri Bakanlı’ğı kesiyor. 21 Eylül 2020’de İçişleri Bakanlığı’na başvuran Yeşiller Partisi hala yol alabilmiş değil. Belki de başarı gösterebilecek tematik küçük partiler ancak kitle partilerini bu konuya eğilmeye ikna edebilir.
Son olarak son 20 yılda Anadolu’nun farklı yerlerinde başta HES protestoları olmak üzere doğa temelli protestoları unutmamakta fayda var. Bu protestoların iki önemli özelliği var. Birincisi uzun süreli olmaları ikincisi de siyasi aidiyetten bağımsız olmaları.
İklim politikalarını önceliklendirmenin ahlaki bir mesele olduğunu düşünüyorum. Ancak ahlaki öncelikler siyaset için her zaman önemli olmayabiliyor. Ancak bu sefer görülüyor ki, özellikle muhalefet açısından, pratik bir faydası da var. Yazıyı bitirirken son anketimizden bir sonuç daha paylaşmak isterim. Katılımcıların neredeyse %80’i Marmara Denizi’nde görülen deniz salyası tehlikesi konusunda “endişeli” veya “çok endişeli”. Dahası katılımcıların sadece %11’i konudan haberi olmadığını ifade ediyor. İklim politikaları artık Türkiye siyaseti için kıyıda kalmış bir konu olamaz. Rakamlar ortada.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi