Turkenich’in üzerinde çalıştığı ve Aravrit (Ara-Arapça, Vrit-İbranice) ismini verdiği alfabe aslında yeni bir alfabe sayılmaz. Üstte Arapça, altta İbranice harfleri yazarak birleştirmiş ve böylece iki alfabeyi bir araya getirmiş. Alfabeler üzerinden barış olur mu? Bu soru belki iletişim uzmanlarının ve dil bilimcilerinin daha hakkıyla yanıtlayabileceği bir soru ama İsrailli sanatçı Livon Lari Turkenich, İbranice ve Arapçayı birleştiren bir alfabe üreterek bu soruya “Evet” yanıtını vermiş oluyor.
Bu fikir estetik olarak çok güzel olabilir ama bence arkasında yatan düşünce etkileyici. Birbirine ezeli ebedi düşman gibi yansıtılan bu iki milletin tek bir alfabede bir araya gelmeleri, bir arada var olmak mantığını yansıtıyor.
Türkiye’de sanıldığının aksine, İsrail’de iki dilli bir hayat var. İbranice ve Arapça yan yana yürüyor. Sadece İsrailli Araplar değil, Arap ülkelerinden gelen Yahudilerin de ana dili Arapça. Parlamentoda Arap milletvekilleri Arapça olarak konuşma yapabiliyorlar, kanunlar İbranice, Arapça ve İngilizce olmak üzere üç dilde yayınlanıyor. Arap çocukları eğitim hayatları boyunca Arapça eğitim alıyorlar. Üstelik İbranice eğitim veren devlet okullarında da Arapça eğitim mevcut. Sokaklarda levhalar yine İngilizceyle beraber üç dilli. Bu iki dilin aynı dil ailesinden gelmesi sebebiyle sahip oldukları benzerlikler biliniyor. Yine de o kadar iç içe geçmiş ki günlük konuşma dilinde “khalas, sababa” gibi Arapça kelimeler çok sık kullanılıyor. İlk duyduğumda şaşırmıştım. Yani diller arasında bir düşmanlık yok. İsrail kendi toplumunun bir parçası olan Araplarla ilgili doğru adımları atmaya çalışıyor. Eksikler, hak ihlâlleri hâlâ var. Ancak son yıllarda çeşitli televizyon kanallarınca yapılan anketlerde, Arap asıllı İsraillilerin İsrail’de yaşamaktan yana duydukları memnuniyet hep yüksek oranlarda çıkıyor. Umalım ki bu olumlu süreç devam etsin.
Zaten kendine güvenli, özgürlüğe ve demokrasiye inanan ülkeler, komşularını düşman değil, beraber yaşanacak, beraber iş yapılacak ve beraber üretecek müttefikler ve dostlar olarak görüyor.
İç politikada bu adımlar atılıp, toplumsal birliktelik teşvik edilirken, dış politikada da, kaçınılmaz olarak, bunun bir yansıması oluyor. Zaten kendine güvenli, özgürlüğe ve demokrasiye inanan ülkeler, komşularını düşman değil, beraber yaşanacak, beraber iş yapılacak ve beraber üretecek müttefikler ve dostlar olarak görüyor. Bugün İsrail politikasında da bu değişimin somut adımlarını görüyoruz. Çok dramatik bir değişim yaşanmazsa, önümüzdeki on sene içinde Ortadoğu’da daha farklı bir Arap-Yahudi denklemi göreceğiz. Dua edelim de eşitliğin karşı tarafında biz olmayalım. ARAVRİT Turkenich alfabe tasarımı ile ilgili eğitimini İngiltere’de almış. Uzun süredir üzerinde çalıştığı ve Aravrit (Ara-Arapça, Vrit-İbranice) ismini verdiği alfabe aslında yeni bir alfabe sayılmaz. Üstte Arapça, altta İbranice harfleri yazarak birleştirmiş ve böylece iki alfabeyi bir araya getirmiş. Hangi dili biliyorsanız (belki ikisini de biliyorsunuzdur) o kısmı okuyabiliyorsunuz. SANATÇI DÜŞMAN OLUR MU? Geçtiğimiz haftalarda sanatçının siyasi görüşü konusuna değinmiştim. Bence sanatçı partizan olmaz ama prensipleri olmalıdır. Düşünün ki, Arap-İsrail çatışmasında taraf tutmayan bir sanatçı olabilir mi? İsrailli sivillerin, bebeklerin ölümüne susup, sadece aslında Hamas’ın politikalarının dolaylı bir kurbanı olan Filistinli bebeklere ağlayan sanatçı gerçekten kendine yakışanı mı yapmış oluyor?
Arap hükümetleri, bugün Filistin konusunu rafa kaldırmış gibi görünüyorlar. Çok isteselerdi, Filistinliler için çözüm üretebilirlerdi. Ama sırf İsrail’e boyun eğdirme arzusu ve hırsıyla bölgeyi anlamsız bir savaşın içine çektiler.
Ben bir sanatçı adayı olarak bir konuda fikir sahibi olmadan evvel o konuyu derinlemesine araştırırım. “Nasılsa Türkiye’de Filistin’i tutmak popüler” diye tarafgirlik yapmak kolaydır. Oysa ölen çocuğun milliyeti sorulmaz. Filistin yönetimi sırf İsrail’in varlığını tanımamak uğruna kaç Filistinli çocuğun hayatını harcadı? Kaç kere barış masasını tekmeledi? Bunlardan birisinde bile farklı davransaydı, bugün Filistinli çocuklar için başka bir gelecek konuşmak mümkün olabilirdi. Arap hükümetleri bugün Filistin konusunu rafa kaldırmış gibi gözüküyorlar. Oysa yıllardır çok isteselerdi, Filistinliler için çözüm üretebilirlerdi. Ama sırf İsrail’e boyun eğdirme arzusu ve hırsıyla bölgeyi anlamsız bir savaşın içine çektiler. Yahudilere düşmanlık edeceklerine, onların da bölgenin insanı olduğunu ve gidecek bir yerleri olmadığını anlamaya çalışsalardı, şimdi bambaşka bir Ortadoğu’yu konuşuyorduk.
İsrailli politikacıların hamasi nutukları, zorla yerleşim yerleri kurarak, bu tip siyasi manevralar üzerinden oy toplama hırsları, İsrail halkının huzurunu kaçıracak pek çok eyleme gerekçe hazırlamadı mı?
Gelelim konunun İsrail boyutuna. İsrailli politikacıların hamasi nutukları, zorla yerleşim yerleri kurarak, bu tip siyasi manevralar üzerinden oy toplama hırsları, orada yıllardır yaşayan Filistinli aileleri göndermek için çabalamaları İsrail halkının huzurunu kaçıracak pek çok eyleme gerekçe hazırlamadı mı? Kısaca söylemem gerekirse, faşist politikaların kimseye huzur vermeyeceği ortadayken, İsrail milliyetçiliğine “Hayır” deyip, Filistin milliyetçiliğine “Evet” demek bir sanatçının en kibar ifadeyle, cahil olduğunu gösterir. PICASSO’DAN NE ÖĞRENEBİLİRİZ?   Bir sanatçının barış ve özgürlük gibi prensipleri benimsemiş olması gerektiğini düşünüyorum. Tıpkı Turkenich gibi. Tabii ki kimse benimle aynı fikirde olmak zorunda değil. Ama bugün Picasso gözümüzde birçok sanatçıdan daha değerliyse, bunun sebebi Guernica’dır. O tabloyu çizmeseydi de çok büyük bir ressam olarak tarihe geçecekti ama faşizme karşı tepkisini gösterebildiği için, İspanyol toplumuna ayna tutabildiği ve onları yaptıklarıyla yüzleştirebildiği için Picasso Picasso olmuştur.
Son olarak, kendim gibi sanatçı adaylarına ve kendini sanatçı kabul eden herkese düşünmek için bazı sorular sormak istiyorum. Sizce üzerinize düşeni yeterince yapıyor musunuz?
Son olarak, kendim gibi sanatçı adaylarına ve kendini sanatçı kabul eden herkese düşünmek için bazı sorular sormak istiyorum. Sizce üzerinize düşeni yeterince yapıyor musunuz? Ülkemizde son yüzyılda yaşananlarla ilgili sanatçılar olarak orijinal ne ürettik? Gelecekte Türkiye’nin bu yüzyılını anlatacak üç sanat eseri seçecek olsak, böyle eserler bulabilir miyiz? Toplumumuzu kendiyle yüzleştirecek aynaları tutabildik mi? Ne dersiniz? Belki de sanatçı değiliz, sadece sanatçı olma fikrini seviyoruz.